Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da kültür-sanat

Hazırlayan: (Mehmet Karasu) Antakya

Hazırlayan: (Mehmet Karasu)

Antakya Kitaplığı
Antakya Akademisi/Albert Harrent
Antakya Akademisi Albert Harrent imzasını taşıyor. Her dönemde stratejik öneme sahip olan Antakya, birçok istilacı ve işgalci burada el değiştirmiştir. Önce Roma, daha sonraları Bizans´ın egemenliği altında kaldı. Harrent’ın Türkçede ilk kez sunulan bu eseri; İ.Ö. 4. yüzyılda Asuri/Süryaniler’in kurduğu okullar anlatılıyor. O yıllarda okullardaki Helen dili ve kültürünün etkisi güçlüdür. İ.S. Mezopotamya´da yayılan Hıristiyanlık dini nedeniyle akademi karakter değiştiriyor. Ama bilime verilen önem hâlâ devam ediyordu. Bu okulda yetişen öğretmenler Atina ve benzeri kentlerde seçkin öğretmen sıfatını taşırlardı. Bu kitap, akademisyenleri, bilim adamlarını ilgilendirdiği kadar, bu günün ciddi okuyucuları için de önemli bir tarihi belgedir. Yaşadığımız toprakların değerini kavramak için, bizden önce yaşayan kültürlerin değerini bilmek elbet bir insanlık borcudur. (Tanıtım Yazısı)

Konuk Yazar
Antakya Akademisi’nden Günümüz Felsefe Okullarına/Uğur Pişmanlık*
Uygarlıkların beşiği Anadolu, aynı zamanda felsefenin de ortaya çıkıp, geliştiği ve yayıldığı bir coğrafyaydı.
Kilikya, Antik Çağ’da Anamur’dan Ceyhan (Misis) ve Antakya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadır. Akdeniz kıyı şeridi boyunca uzanan bu coğrafyanın tam da merkezinde yer alan Tarsus, Kilikya eyaletinin Roma İmparatorluk başkentidir.
Kilikya eyaleti içinde doğuda Antakya (Antiochia), Anavarza, Misis gibi kentler yer alırken Tarsus’un batısında ise Pompeipolis (Soli), Diokaseria (Uzuncaburç), Olba, Elausa Sebaste, Krikos (Kızkalesi), Silifke (Seleukia), Taşucu (Holmi) ve Aydıncık (Kelenderis) gibi antik kentler vardı.
Eski dünyanın bilim ve felsefe merkezleri
Antik çağda Tarsus kadar önemli bir kent de hiç kuşkusuz doğunun kraliçe olarak anılan Antakya’dır.
Antakya tarihine ilişkin pek çok şey yazılabilir ve söylenebilir ancak burada iki önemli tarihsel olaya bir kez daha dikkat çekmek istiyorum: Antik Çağ’da Antakya’da yapılan Olimpiyat Oyunları ve bir felsefe okulu olarak Antakya Akademisi. Her ikisi de kentin geçmişindeki önemini ortaya koymaktadır.
Antik çağda, Anadolu’da çok az kentte olimpiyat oyunları yapıldığı bilinmektedir. Bunlar arasında kentler arasında Afrodisias, Side, Perge, Hierapolis, Pergamon, Efes, Tarsus ve Antakya sayılabilir.
Antakya’da olimpiyat oyunları ilk kez M. S. 44 yılında yapılmaya başlanmıştır. Antakya Olimpiyat oyunlarının zaman zaman yasaklansa da M.S. 400. yüzyıla kadar devam ettiği sanılmaktadır. M. S. 393’te Roma İmparatoru Theodosius, I. Papalığın simgesi olduğu gerekçesiyle Olimpiyatları yasaklamıştır.
Kilikya bölgesinin felsefe okullarıyla anılan önemli kentlerinin başında Tarsus ve Antakya gelmektedir. Tarsus’un felsefe okullarına ve yetiştirdiği filozofların varlığı M.Ö. 3 yüzyıla kadar uzandığı bilinmektedir. Bu anlamda Antik çağda Antakya gibi tarihi önemli bir kentte Roma döneminde eğitim veren okullar ve felsefe okulları vardı. Bunlara dair somut bilgilere sahip değiliz. Antakya’da felsefe okullarının varlığına ise, somut olarak daha çok M.S.’ki yüzyıllarda rastlanmaktadır. Daha doğuda ise Eddesa (Urfa) Okulu vardı.
Antakya, Helenlerin, İbranilerin ve Süryanilerin yaşadığı kozmopolit bir kentti. Antakya, Antik çağda özellikle Roma ve Bizans’ın etkisi altında kaldı. Helen dili ve kültürü bu kentte oldukça güçlüydü. Kent, en parlak dönemini Selefkoslar zamanında yaşadı.
Tarihsel, kaynaklardan, Antakya Akademisi olarak bilinen bir okulun varlığı bilinmektedir. Antakya Akademisi, geç antik çağ diye adlandırabileceğimiz M.S. 4. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır.
Asuri/Süryaniler, M.S 4. yüzyılda Süryaniler Antakya’da bir akademi kurdular. Antakya Akademisi, daha çok teoloji dersleri vermekle birlikte felsefe, matematik gibi konulara da eğiliyordu.
Bir yandan tek tanrı inancı yaygınlaşırken, İsa’nın ortaya çıkışı ile birlikte başlayan değişim süreci, paganizminde sonuna gelindiğini gösterdi. Hıristiyanlığın doğuşuna kaynaklık etmiş kentlerden biri Tarsus ise diğeri Antakya idi. Hıristiyanlığın kurucusu Aziz Pavlus (St. Paul) Tarsusluydu. Aziz Pavlus ilk yolculuğuna başlarken önce Antakya’ya gider ve orada Aziz Pier (St. Pier)’i ve Aziz Barnabas’la buluşur. Hıristiyan (Christien) sözcüğü ilk kez Antakya’da kullanılır.
Pagan dinlerinin etkili olduğu bu dönemde en bilinen okul Antakya Akademisi idi. Adları pek bilinmese ve günümüze ulaşmadıysa da hiç kuşkusuz başka okullarda vardı.
M.S. 4. yüzyıldan itibaren Mezopotamya’da yayılmaya başlayan Hıristiyanlık dini ve bunun güçlü etkisi nedeniyle akademi karakter değiştirmeye başladı.
Başlangıçta daha çok felsefe ve bilimlerin çeşitli dallarının okutulduğu Antakya Akademisi, Hıristiyanlığın güçlenmesiyle birlikte daha çok Teolojik bir karakter kazandı.
Antakya Akademisi’nin en önemli üç filozofu, 4. yüzyılda yaşamış ve bir piskopos olan John Chrysostom (soyadı “altın-ağızlı” anlamına gelen) ile Libaniyos ve Apollinarius’tur.
Örneğin Tarsuslu Diodoros Antakya Akademisi’nde yetişen filozoflardan birisidir. “Diodoros, M.S. 2. ve 3. yüzyıllar arasında yaşamış Tarsuslu Teolog (İlahiyatçı). Tarsuslu Diodoros, M.Ö. 2. yüzyılda Suriye’de kurulduğu sanılan ve Kitabı Mukkades’in alegorik yorumunu benimseyerek, kitaba sadık kalan ve İskenderiye Okulu’na karşı katı bir tutum ortaya koyan Antakya Okulu’nda eğitim alarak yetişmiştir. Antakya Okulu’nda Tarsuslu Diodoros dışında yetişmiş bazı ilahiyatçılar arasında Aziz İoannes (John) Khrysostomos, Mopsuestialı Theodoros ve Kyrrhoslu Theododretes sayılabilir”. (Wikipedi)
Antik Çağ’da Antakya en önemli filozoflardan biri Libanius’tur. İlk eğitimini antakya’da almış olan “Libanius’un hitap ettiği kentler, Atina, İstanbul, Antakya idi. Libanius, M.S. 314 yılında senatör ailesinin çocuğu olarak Antakya’da doğdu. Daha sonra öğrenimini devam ettirmek için M.S. 336 yılında Atina’ya gitti. Burada öğrenimini tamamladıktan sonra İstanbul’da öğretmenlik mesleğine başladı ve bir süre burda öğretmenlik yaptıktan sonra doğduğu şehir olan Antakya’ya M.S. 354 yılında yerleşti. Libanius, aileisinin seçkin sınıftan olmasının etkisiyle Antakya’da pagan düşüncesine sahip en önemli kişiydi. Libanius, Antakya’da Grek-Roma eğitim sistemine dayalı bir okul kurdu. Bu okulda Grek-Roma kültürüne bağlı kalarak rhetorica sanatını öğrenmeye başladı ve aynı zamanda Hristiyanlığa hoşgörü ile yaklaştı. Libanius’un öğrencileri değişik şehirlerden özellikle Atina’dan ve İstanbul’dan Antakya’ya öğrenim görmek için geliyorlardı. Libanius, M.S.393 yılına kadar öğretmenliğe ve ilmi çalışmalarına Antakya’da devam etti. Bizans Döneminde IV. Ve V. Yüzyıllarda Antakya Akademisi doğunun en önemli eğitim ve kültür merkezlerinden biriydi.
Libanius’un Antakya’da paganizm görüşü doğrultusunda eğitim veren okulunun bulunduğu sırada John Krisistom’un başında bulunduğu Hristiyan Teoloji Okulu da Antakya’da eğitim vermekteydi.
John Krisistom, 347 yılında Antakya’da doğdu ve bu şehirde eğitimini tamamladıktan sonra Lucian teoloji okulunun başına geçti. Antakya’da IV. Yüzyılın sonlarına kadar eğitim faaliyetlerinde bulunduktan sonra İstanbul’a çağrılarak Bizans İmparatorluğu’nun patriği oldu. John Krisistom, İstanbul’da patriklik yaptıktan sonra M.S. 407 yılında öldü”. (x)
Antakya’da Arap ve Suryani olmak üzere pek çok isimden söz edilebilir. Ancak bunlar hem bir filozoftan çok din adamıydılar. Antakyalı Mor Severiyos (Ö- 538), Antakyalı Yuhanon Rufos (Ö-515) Antakya Patriği Favlus Trayonö (Ö-581) ve Antakya Patriği Mor Gevergi (Ö-790) gibi hem Teolog’lardı ve yaşadıkları dönem geç antik çağa denk düşüyordu.
Hristiyanlığın ortaya çıkışıyla birlikte sadece Anadolu’de değil, Atina, Roma ve İskenderiye gibi felsefenin merkezi olan yerlerde de felsefe okulları gücünü ve etkisini yitirir.
Aynı coğrafyada yer alan Antakya ve Tarsus felsefe okulları hiç kuşkusuz var oldukları Antik Çağ’da önemli izler bıraktılar. Düşüncenin gelişimine ve kültür dünyasına bıraktıkları izleri bugün de sürmek ve felsefenin toplumsallaşması adına çaba içinde olmak son derece önemlidir.
Çukurova’da felsefe adına yapılan girişimlere bakıldığında Aratos dergisi öncülüğünde ve girişimi ile kurulan Tarsus’ta Aratos Felsefe Okulu, Silifke’de “Senarkos Felsefe Okulu”, Hatay’da Antakya Felsefe Akademisi” ve Adana’da Tabipler Odası ile ortak yapılan “Dioskorides Tıp ve Felsefe Okulu”nu önemli deneyimler olarak görmek gerek.
Bu anlamda 4 yıldır Tarsus’ta “Aratos Felsefe Okulu” ile 3 yıldır Antakya’da Aalen Antakya Kültür Derneği Başkanı Mehmet Karasu tarafından yürütülen “Antakya Felsefe Akademisi”, geçmişin felsefi izlerini süren ama aynı zamanda toplumsal kültür yaşamımıza günümüzün çağdaş ve aydınlanmacı felsefesiyle katkı sunan bir çaba içindedir.
Toplumsal yaşamın ileriye doğru değişip dönüşmesinde ve daha güzel bir dünya yaratılmasında felsefenin ve felsefe adına çabaların yol göstericiliği önem kazanmaktadır.
(x) http://www.antakyacity.com/content/libanius
* Gazeteci-yazar, Aratos kültür ve sanat dergisi yayın yönetmeni

Haftanın Şiiri
AN GELİR/Attila İLHAN
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür

şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür

an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür

görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attila ölür

Haftanın Sanat Gündemi
Dağlarca Şiir Ödülü Sezer ve Fişekçi’nin
Türk şiirinin usta ismi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın adını ve şiirini yaşatmak için Beşiktaş Belediye Başkanlığı tarafından, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın desteği ile bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen Dağlarca Şiir Ödülü, iki şair arasında paylaştırıldı.Hürriyet Haber11.10.2017 – 09:41Dağlarca Şiir Ödülü Sezer ve Fişekçi’nin
Türk şiirinin usta ismi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın adını ve şiirini yaşatmak için Beşiktaş Belediye Başkanlığı tarafından, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın desteği ile bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen Dağlarca Şiir Ödülü, iki şair arasında paylaştırıldı.
Arife Kalender, Ataol Behramoğlu, Doğan Hızlan, Enver Ercan, Ertan Mısırlı, Haydar Ergülen ve Tarık Günersel’den oluşan Seçici Kurul oy çokluğuyla 3. Dağlarca Şiir Ödülü’nün Çiğdem Sezer ile Turgay Fişekçi arasında paylaştırılmasına karar verdi. Çiğdem Sezer ‘Küçük Şeyler Mevsimi’, Turgay Fişekçi ise ‘Nerdesin?’ adlı kitaplarıyla ödüle değer görüldü.
Çiğdem Sezer ve Turgay Fişekçi’ye ödülleri 15 Ekim Pazar günü saat 18.00’de Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek törenle verilecek

Attilâ İlhan unutulmuyor
Attilâ İlhan, Kadıköy Belediyesi ve Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı iş birliğiyle düzenlenecek bir etkinlikle anılacak…
10 Ekim 2005 tarihinde aramızdan ayrılan şair, romancı, deneme yazarı, senarist, düşünür Attilâ İlhan Kadıköy Belediyesi ve Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı iş birliğiyle düzenlenecek bir etkinlikle anılacak.
Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 11 Ekim Çarşamba günü saat 20:00’de gerçekleştirilecek olan etkinlikte Attilâ İlhan sevenlerini, ücretsiz olarak katılabilecekleri bir anma programı bekliyor.
Anma gecesinin İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Attilâ İlhan’ın düşünce; şair Baki Ayhan T. ise şiir dünyasını değerlendirecek. Yönetmen Biket İlhan’ın Attilâ İlhan’ın sinemacı kişiliği üzerine yapacağı değerlendirmenin ardından, Selim İleri de Attilâ İlhan’ın romancı kişiliği üzerine tespitlerini anlatacak.
Anma gecesinde bir de şiir dinletisi yer alacak. Attilâ İlhan’ın yeğeni Kerem Alışık, sanatçılar Hakan Meriçliler ve Tilbe Saran ise Attila İlhan şiirlerinden bir seçki sunacaklar.
Anma gecesi solist Dilek Türkan’ın seslendireceği Attilâ İlhan şiirlerinden bestelenmiş şarkılar ile son bulacak

Fazıl Hüsnü Dağlarca anılıyor
Şiirimizin en önemli isimlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca, ölümünün 9. yılında 13-20 Ekim arasında birtakım etkinliklerle anılacak.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı 13-20 Ekim tarihlerinde birtakım etkinliklerle anılacak. İlk etkinlik 13 Ekim’de Novada Ataşehir AVM Cemal Süreya Sergi Salonu’nda İsa Çelik’in hiçbir yerde yayımlanmamış Dağlarca fotoğraflarından oluşan sergi ile başlayacak. 20 Ekim’e kadar ziyaret edilecek olan sergide 30 fotoğraf yer alıyor.

ARKADAŞLARI DAĞLARCA’YI ANLATACAK
Dağlarca’nın vefat günü 15 Ekim’de ise saat 13.00’te Karacaahmet Mezarlığı’nda şairin mezarı başında anma töreni yapılacak. Törenin ardından saat 15.00’ten İçerenköy’deki Neşet Ertaş Kültür Evi’nde panel düzenlenecek. Alâettin Bahçekapılı’nın ‘Görsel Radyo’ sunacağı panele edebiyat eleştirmeni Doğan Hızlan, şair ve akademisyen Hilmi Yavuz, edebiyat tarihi araştırmacısı Konur Ertop, Çocuk Vakfı Başkanı şair Mustafa Ruhi Şirin, Dağlarca Şiir Ödülü sahibi şair Ömer Erdem, fotoğraf sanatçısı İsa Çelik ve Dağlarca’nın yakın dostu Ruhan Ertop konuşmacı olarak katılacak.
DAĞLARCA ŞİİR ÖDÜLÜ SAHİPLERİNİ BULDU
15 Ekim’de Beşiktaş Belediye Başkanlığı tarafından, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın desteği ile düzenlenecek olan 3’üncü Dağlarca Şiir Ödül töreninde de usta şair anılacak. Dağlarca Şiir Ödülü’nü bu yıl Çiğdem Sezer’in ‘Küçük Şeyler Mevsimi’ ile Turgay Fişekçi’nin ‘Nerdesin?’ adlı kitapları aldı. 3. Dağlarca Şiir Ödülü töreni 15 Ekim Pazar günü Saat 18:00’da Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek

Türk edebiyatı Frankfurt Kitap Fuarı’nda
Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yıl 69’uncusu düzenlenen Frankfurt Kitap Fuarı’na, sergi, panel, söyleşilerden oluşan zengin bir kültürel program ile katılacak.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Frankfurt Kitap Fuarı kapsamında Türk edebiyatının zengin bir içerikle tanıtılacağı belirtildi.
“Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu Üzerinden Osmanlı-Almanya İlişkileri” isimli kitabın Frankfurt Kitap Fuarı’nda ilk kez okurlarla buluşacağı bilgisi verilen açıklamada, ayrıca yazar Sahrap Soysal’ın Gourmet Galler’de konuklar önünde Türk mutfağından örnekler sunacağı bildirildi.
Açıklamaya göre, Frankfurt Kitap Fuarı’nın Türkiye ulusal standı Bakanlık Müsteşarı Ömer Arısoy tarafından açılacak.
Frankfurt Kitap Fuarı, 11-15 Ekim tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.

Belleğimizdeki Kadınlar/ Çiğdem Sezer
Çiğdem Sezer, 6 Ağustos 1960’de Trabzon’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. 1978’de Trabzon Sağlık Koleji’ni bitirdi ve iki yıl Yozgat/Yerköy’de, üç yıl Trabzon’da olmak üzere beş yıl hemşire olarak görev yaptı. Ankara Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü’nde başladığı yükseköğrenimini tamamladıktan sonra 1986 yılında Sakarya Sağlık Meslek Lisesi’ne öğretmen olarak atandı. Halen Ankara’da yaşıyor, bir kız bir de erkek çocuk annesi.
Yazın dünyasına şiirle giriş yaptı. İlk şiirleri Hemşirelik yaptığı dönemde yayımlandı. İlk şiir kitabı ‘Kanadı Atlas Kuşlar’ı 1991’de yayımlandı. Ardından 1993’de Çılgın Su, 1996’da Kapalı Gişe Hüzünler, 1998’de Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından, 2005 yılında Dünya Tutulması adlı şiir kitapları yayımlandı. Bu arada pek çok dergide şiirleri ve şiir üzerine yazıları yayımlandı. Sağlık Meslek Liseleri için “Epidemiyoloji ve Sağlık İstatistiği” adlı bir ders kitabı da olan Sezer; 1993 Dünya Kitap Dergisi Şiir Ödülü, 1993 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü, 1998 Arıburnu Şiir Ödülü, 2006 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü sahibi. 2007’de yayımlanan Kalbimin Kuzey Kapısı Trabzon adlı kent monografisi, yazarın doğup büyüdüğü kentle olan çok yönlü ilişkisini, kentin sosyal dokusu içinde eriterek okura sunuyor. 2005 İnkilap Kitabevi Roman yarışmasında ödül alan, “Aşklar ve Baharatlar” adlı romanı Şubat 2008’de okurla buluştu.
Eserleri
Şiir
Kanadı Atlas Kuşlar (1991) /Çılgın Su (1993) /Kapalı Gişe Hüzünler (1996) /Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından (1998) /Dünya Tutulması (2005)
Roman
Aşklar ve Baharatlar (2008)
Kent Monografisi
Kalbimin Kuzey Kapısı Trabzon (2007)
Ödülleri
1993 Dünya Kitap Dergisi Şiir Ödülü
1993 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü
1998 Orhan Murat Arıburnu Şiir Ödülü / “Kış Günü Aşk Evinde”
2006 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü / “Dünya Tutulması”
2005 İnkilap Kitabevi Roman Ödülü / “Aşklar ve Baharatlar

Okuma Önerileri
1.1984/George Orwell/ Can Yayınları
2.Hayvan Çiftliği/George Orwell/ Can Yayınları
3.Körlük/ Jose Saramago/ Can Yayınları