Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu

Kişilerin birbirine karşılıklı saygıyla davranabilme ihtimali

Düşünce tarihinin başyapıtlarından biri sayılan “Kamusal İnsanın Çöküşü” adlı kitabın yazarı Richard Sennett, çalışma yaşamına ilişkin kaleme aldığı ve yeni kapitalizmin insan karakteri üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, insan karakterinin, yeni ekonominin yarattığı sanal şirketlerin global teknoloji dünyasındaki iş süreçlerinde hangi etkilere maruz kaldığını bir antropolog gibi incelediği “Karakter Aşınması” kitabının devamı niteliğindeki “Saygı” adlı kitabında, saygı ile eşitsizlik arasındaki ilişkiyi inceliyor.

Sennett, saygıyı, toplumsal ilişkilerimizin ve benliğimizin en temel unsuru olarak görüyor. Bireylerin kendilerine ve başkalarına saygı duymayı başarabildikleri bir toplumun hayalini kuruyor. Modern toplumdaki saygı eksikliği üzerinde duran yazar; modern toplumun, pozitif saygı ifadelerinden ve diğerlerini tanıma mevhumundan yoksun olduğunu söylüyor. Sennett, kendi deneyimlerinden yola çıkarak, bir yetişkinin bağımlı olmasının küçük düşürücü etkileri, kendine duyulan saygı ile diğerleri tarafından tanınma arasındaki fark ve eşitsizliğin iki tarafında karşılıklı saygı göstermenin zorluğu gibi konuların yanı sıra, yorumlanması daha zor olan deneyimleri ele alıyor: Başka birine saygı duyma uğruna kendini geri çekme ihtiyacı, kendine saygı ve grup saygısı arasındaki ayrım, benliğin başkalarını azaltan gücü, kendine güven ile başkalarına hükmetmek arasındaki uyumsuzluk, başkalarının size benzer olduğunu hayal etme hatasından doğan ilişki.

Karakter ve toplumsal yapı konusunda çok önemli görüşler öne süren Sennett, “Saygı, ifade yüklü bir gösteridir” diyor ve ekliyor: “Bir başka deyişle, diğerlerine saygılı davranmak öyle kendiliğinden oluvermez, dünyadaki en iyi niyetli insan için dahi doğrudur bu; saygıyı karşı tarafa iletmek, bunun hissedilmesini ve inandırıcılığını sağlayan kelimeler ve jestler bulmak anlamına gelir.”

Ona göre, toplum, karakteri, insanların saygı kazanma ya da kazanamamalarına dayanan üç yolla şekillendirir. İlk yol, kendini geliştirmek, özellikle de beceri ve kabiliyetleri geliştirmekten geçer. İkinci yol, kendini önemsemekte yatar. Saygı kazanmanın üçüncü yolu ise, diğerlerine geri vermektir. Bu, bir kişinin karakteri için en evrensel, zaman dışı ve derin itibar kaynağıdır. Değiş-tokuş, topluma geri veren kimsenin karakterini canlandıran toplumsal ilkedir. İşte, Sennett, bu üç karakter türünün şekillenmesinde özgün ve belirleyici bir rol oynayan eşitsizliği mercek altına alıyor ve eşitsizliğin karakteri nasıl etkilediğini açıklıyor.

Sennett, yaşam deneyimi ve toplumsal teori arasında gidip geliyor. Saygının anlamını, bağımlılığı, bürokratik saygıyı, yetenekle kazanılan saygıyı, saygı siyasetini, karşılıklı saygıyı ifade eden ritüelleri, statüyü ve refah eşitsizliklerini anlatırken, karşılıklılık ruhunun sönmesine neden olarak, gittikçe artan oranda mülkiyetçi ve azalan oranda verici olan ekonomiyi gösteriyor; karakterlere ve toplumsal yapıya şekil veren eşitsizliklerin kaynağını ise değerlerin eşitsizliğine bağlıyor. Sennett, “Değiş-tokuşlar karşılıklı saygıyı inşa eder. Değiş tokuş kişileri dışarıya açar, bu da karakterin gelişmesi için gerekli bir duruştur,” görüşünü öne sürüyor.

Sennett, bu kitabında ortaya attığı eşitlik türünü, özerklik psikolojisi üzerine kuruyor. Ona göre, bir anlayış eşitliğinden ziyade özerklik, kişinin diğerlerinde anlamadığı şeyler olsa da onları kabul etmesi anlamına gelir. Böyle yapmakla, onların özerklerinin gerçekliğine sizinkine eşit şekilde muamele edilir. Özerkliklerin tanınması, zayıflara ya da toplum dışına itilenlere bir değer kazandırır; bunun karşılığında başkalarının özerkliğini tanımak kişinin kendi karakterini güçlendirir. Başa çıkılması oldukça zor sorunların üstesinden gelen Sennett, kitabının sonunda şunları söylüyor:

“Kendi deneyimlerimden çıkarabileceğim bir sonuç varsa, o da zanaate dayanan kendine saygının tek başına karşılıklı saygı doğuramayacağıdır. Toplumda eşitsizliğin kötülüklerine saldırmak da tek başına bir karşılıklı saygı doğurmaz. Toplumda, özelinde de refah devletlerinde karşı karşıya olduğumuz sorunun özü, güçlünün nasıl zayıf kalmaya yazgılı olanlara karşı saygı duyacağıdır. Müzik gibi icra sanatları, karşılıklı saygının ifade yüklü pratiklerindeki işbirliğine dayanan unsurları ortaya çıkarır; toplumsal ayrımların inatçı olgularıysa toplumun bir sorunu olarak kalmaya devam ediyor.”

Richard Sennett, bir anlamda, kişilerin birbirine karşılıklı saygıyla davranabilme ihtimalinin kaçınılmaz olarak karmaşık bir ilişki planını çıkarırken, ilgiyle okunan bir kitaba daha imza atıyor.

Orhan Tüleylioğlu

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER