Yoksulluk ve yoksunluğun giderek arttığı, insanların geçim derdi, geleceğe dair kaygılarının ağırlığında ezildiği ve ücret artışlarını merakla beklediği koşullarda, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarının “rakam dillendirilmeden” çay sohbeti havasında geçmesinin tartışmaları ve Suriye gündemi gölgesinde, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi kabul edildi! TBMM ‘de, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin maddelerinin görüşülmesine geçildi.
Vatandaştan ve onun ekonomik haklarından, bu hakların güvencesi olan kamusal bütçe anlayışından (beslenme, barınma, eğitim, sağlık, çalışma ve iş güvenliği, adil ücret, sosyal güvenlik, istihdam, toplumsal cinsiyet eşitliği için yeterli ödenekler vs. ) arındırılmış 2025 yılı bütçesi; giderleri 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirleri ise 12 trilyon 800 milyar lira olarak belirlendi! “Denk olmayan” ve şimdiden açık vermiş olan bütçe de, en büyük gider kalemi 2 trilyon lira ile faiz ödemeleri! Yani biz toplum olarak, payımıza düşen çok azı alarak, çok fazla faiz ödemeye devam edeceğiz!
Tün bu süreçlerde bizler toplum olarak, kamu kaynaklarının ne denli etkin kullanıldığı, Parlamento’nun bu yapısıyla bütçe denetim hakkını ne denli yerine getirdiği konusunda bilgilenme hakkımızı kullanamıyoruz.
Ama, bu haliyle bütçenin ülkenin, emekçisine, emeklisine, çiftçisine, memuruna, çoluğu çocuğuna, çalışanına işsizine, kadınına erkeğine “yoksulluk” ve “yoksunluk” getiren bir bütçe olduğunu biliyoruz.
BÜTÇE HAKKI ve DENETİM YETKİSİ
Toplumdaki her birey için son derece önemli olan “Bütçe Hakkı ve Bütçe Denetimi Yetkisi ” tamamen ihlal ediliyor; kamu idarelerinin faaliyet ve sonuçları hakkında yurttaş olarak bizlerin ve hatta Meclis’in güvenilir ve yeterli bilgi edinmesi giderek zorlaşıyor. Kamu maliyeti yönetiminin hukuka uygun yapılıp yapılmadığını kimse bilmiyor; kamu kaynakları korunuyor mu, kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu yerine getiriliyor mu? Mali saydamlık ilkesinin bütünüyle ortadan kalkmış olduğu koşullarda yurttaşları, adil ve onurlu bir yaşam için gerekli gelir hakkından, sosyal ekonomik güvencelerden yoksun bırakan bir bütçe dönemi daha başlayacak! Kur Korumalı Mevduata ayrılan milyonlarca para, yap- işlet- devret ihalelerine dolar bazlı milyarlarca tutarlı garanti ödemeleri ve bunlara karşı ekmeğin adaleti?
Merak ediyoruz:
-Daha önceki yıllarda da olduğu gibi, 2024 yılı bütçesinin nasıl uygulandığına, uygulama sonuçlarının etkinliğinin nasıl olduğuna ilişkin yeterli bilgiye sahip değiliz. Hangi kamu kuruluşu ne kadar kaynak kullanıyor? Bu kurum ve kuruluşlar kaynakları etkin ve kamusal amaçla kullanıyor mu? Yoksa israf içindeler mi? Bilmiyoruz.
– Kimin ne kadar vergi borcu neye göre AF EDİLDİ? Bilmiyoruz!
– 2025 yılı bütçesi hangi gerçekçi verilerle oluşturuldu? Kamusal yarar ve kamusal etkin hizmet anlayışı ilkelerine uygun olarak mı oluşturuluyor? Bilmiyoruz.
-Tüm kamu hesaplarının denetimini yapmakla görevli Sayıştay’ a kurumlar, gerekli raporları sundular mı? Bilmiyoruz. Bakanlıklar ve bağlı kurumları dahil, kamu kuruluşları; bilançolarını, mali mizanlarını ( kaynak ve kullanım tablolarını) Sayıştay’a verdiler mi? Yoksa, bu kamu kurum ve kuruluşlara üç yıl daha bu görevden kaçma, belgeleri Sayıştay’a vermeme olanağı tanıyan yasal düzenlemeye dayanarak, vermekten kaçındılar mı? Bilmiyoruz
YA DEPREM ÖDENEĞİ?
– 2024 yılı bütçesinde depremlerinin yol açtığı hasarların giderilmesi için toplam ‘1 trilyon 28 milyar lira’ ödenek tahsis edilmişti. Ne kadarı, nereye kullanıldı? Bilmek hakkımız. 2025 yılı bütçesinde deprem bölgesinin iyileştirilmesi ve afetlere karşı dirençliliğin artırılması için “584 milyar lira” tutarında ödenek öngörüldü. 2025 yılı için AFAD bütçesinin 2024’e kıyasla %60 oranında azaltılmış olmasının nedeni nedir? Deprem bölgelerinde sorunlarımız dağ gibi. Hiçbir şey olması gerektiği gibi değil. Çöken alt ve üst yapısı, barınma, ulaşım, beslenme tamiz suya erişim, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim, güvenli yaşam koşulları gibi çok katmanlı sorunlar çözüm beklerken ödeneğin azaltılmış olmasının nedeni nedir? Bilmiyoruz.
(Üstelik Cumhurbaşkanlığı Bütçesi 2025 yılı için 16,9 milyar TL, Diyanet İşleri Başkanlığının 2025 bütçesi 130 milyar TL, İletişim Başkanlığının 6,1 milyar TL olarak belirlenmiş durumda iken.)
DEVLETİN TEMEL AMAÇ ve GÖREVLERİ
Oysa Anayasa’nın 5. Maddesi’nde devletin temel amaç ve görevleri; “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır”. Şeklinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla devlet, her birimizin refah, huzur ve mutluluğunu sağlamakla görevlidir, bizlerin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmakla ve maddi ve manevi varlığımızın gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakla yükümlüdür.
Bunun gerçekleşmesinin temel dayanağı, adil bir bütçe oluşturmak ve gerçekleşmesini sağlamaktır. Anayasa’da düzenlenen “yaşam hakkı başta olmak üzere, tüm siyasal kişisel ve siyasal hakların ve özellikle ekonomik sosyal haklarımızın ( beslenme , barınma /konut hakkı, çalışma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, adil ücret vb.) gerçekleşmesi ve korunması buna bağlıdır.
Bu bağlantıyı göremediğimiz ve haklarımızı talep etmediğimiz sürece; Dünya Sefalet Endeksinde (enflasyon oranına işsizlik oranının eklenmesiyle bulunan sefalet endeksi puanına göre) dünyada; Arjantin, Suriye, Lübnan ve Sudan’ın arkasından 5. sırada yer alan Türkiye’nin ekmeği azalan ve “şükür etmekle yetinmeyi zorunluluk sayan toplumu” olmayı sürdüreceğiz!
Aynı zamanda, neden Japonya bütçesi Türkiye bütçesinin 7 (yedi) katıdır, ama Türkiye’deki dolar milyarderi sayısı Japonya’dakinin iki katıdır.” Sorusunun yanıtını da ,asla öğrenemeyeceğiz!
*Neval Oğan Balkız Hukukçu/AKademisyen
YORUMLAR