Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği grup toplantısında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Son günlerde siyaset dünyasında artan tebrik telefonlarına atıfta bulunan Arıkan, bu sürecin yalnızca kutlamalarla sınırlı kalmaması gerektiğini ifade ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a doğrudan çağrıda bulundu.
Arıkan, 2023 Genel Seçimleri döneminde mitinglerde kullanılan ve daha sonra montaj olduğu kabul edilen videolar üzerinden Saadet Partisi’ne yönelik yapılan suçlamaları hatırlattı. Bu tür iftiralarla seçime gidilmesinin siyasetin ve toplumsal barışın zararına olduğunu vurguladı.
“Kandil’le anlaşma iftirasını unutmadık”
Arıkan konuşmasında, “Seçim meydanlarında montaj videolar üzerinden iftira attıklarınızla helalleşmelisiniz. Saadet Partisi’ne, Kandil’le sözleşme imzaladığı yalanını söylediniz. Sırf bu iftiraya karşı çıktığı için Üsküdar’da gözaltına alınan iki partilimizle de helalleşmelisiniz” dedi.
2023 seçim sürecinde kamuoyuna servis edilen, muhalefet partilerini terör örgütü PKK ile ilişkilendiren videoların montaj olduğunun daha sonra bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildiğini hatırlatan Arıkan, “Bu montajları kabul ettiniz ama bununla hesaplaşmadınız” ifadelerini kullandı.
“Karamollaoğlu’ndan da özür dilenmeli”
Partinin önceki genel başkanı Temel Karamollaoğlu’nun da bu süreçte hedef alındığını hatırlatan Arıkan, “Her türlü iftiraya maruz kalan, yurt dışı yasağıyla pasaportuna bile şerh koydurulan Sayın Temel Karamollaoğlu ile de helalleşilmelidir. Diyalog ve tebrikleşme ancak helalleşmeyle anlam kazanır” diye konuştu.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, miting meydanlarında Millet İttifakı’nı hedef alarak terör örgütü PKK ile ilişkili olduklarını ima eden videolar yayınlatmıştı. Videoların montaj olduğu seçim sonrasında Erdoğan tarafından kabul edilse de, “Ama montaj, ama şu, ama bu” şeklindeki ifadeleri kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.
Bu videolar, başta Saadet Partisi olmak üzere muhalefet cephesinde tepkiyle karşılanmış, görüntülerin milyonlarca kişiye iktidar medyası aracılığıyla servis edilmesi büyük bir dezenformasyon kampanyası olarak değerlendirilmişti.

