Toplum bilinçsizleştikçe ulusluktan çıkar. Ulus başka niteliktir. Bu bilinç yitimidir ki Bağımsızlık Savaşımızın en önemli muharebesini vurgulayan Vatan Millet Sakarya seslenişi günümüzdeki küçültücü, alaycı, boş söz imalı seslenişe dönüştürür. Bağımsızlık Savaşımızdan biraz haberi ve vicdanı olan alay etmek şöyle dursun böylesi aymazlıklar karşısında içi sızlar.
Çok çarpıcı örnek diye bu anlam kaymasını konu ettik. Bu aşınmanın fazlasıyla kanıtı var. Uyarmak görevimiz. Bu yazıda yalnızca sözde sol aymazlıkları değil, Türk ulusuna en şiddetli kötülükleri uygulamış dinci incileri de, salakça da olsa konu edeceğiz. Ne ki seçmek zorundayız, zırvada sınır yok.
Yıl 1915. Çanakkale Utkumuz yüzlerce yıllık yenilgiler dizisi ardından bir ilk. Ama ne ilk! Emperyalizmin sömürgecilik sonrası aşamasının devasa saldırısını püskürtmüşüz. Binlerce şehit. Binlerce kolundan, bacağından olmuş yiğit. Bulunmuş kurtaracak bahtı kara maderini. Mustafa Kemal! Onun inisiyatif alan, doğru öngörülü komutası utkunun kapılarını açtı. Çakma solcu bu zaferin, adeta ümam ettiği Bolşevik Devrimini sağladığını anlamazdan gelirken, İslamcı Çanakkale’de “yeşil donluların” savaştığı, ”İslam ordusuna” yardım ettiği safsatasını yayar. Türk ordusunun iradesi, yurt bilinci yok ama yeşl don var! Çanakkale Utkumuz okullarımızda okutuluyor mu? Hayır! Bana kimse genel tarih dersi içinde yılda on beş dakikayı ders işlemek saymasın. Son yıllarda bir de şafak ayinleri saçmalığı eklendi…
Osmanlıcılık depreşti ya Ahmet Davutoğlu öncülüğünde Kuttulamare Zaferi keşfedildi bir zamanlar. Bağdat, Musul, Erbil Kuttulamare, Yemen… Haziran, temmuz, ağustos… Isı gece elli, gündüz, altmış, yetmiş! Bırak ısıyı. Türk ordusu genellikle İngilizle savaşıyor. Olanaklar, donanım yan yana konmaz. Yetmez! Osmanlı hızla toprak yitirirken cephede paşalar bolca Türk askeri harcamakla meşgul. Buyruk üstüne buyruk. Sür askeri makineli tüfeklerin, top mermilerinin üstüne, uçak bombalarının altına. Payitaht o denli yağmaya, üretmeden yemeye bağımlı duruma getirilmiş ki…
Savaşlar savaşlar. 1911-1921 yılları arasında Türk ordusunun dörtte biri savaştan kaçmış. Bu olayda en güçlü etkenlerden biri ne mi? “Gelen ordular işgalci değil, padişahımızın misafirleridir; onun davetiyle gelmişlerdir. Kuvayımilliye bozguncudur, halife sultana düşmandır, dinsizdir, halkı soymaktadır, öldürmektedir, hırsızdır…” kara propagandasıdır. Vatan Millet Sakarya ha! Dört değil, yedi, sekiz cephede savaşan, can veren Mehmetler, subaylar saygıyı hak etmiyor ama günümüzde alaycılığın konusu yapılıyor. Dörtte biri kaçarken kalan dörtte üçü çarpışıyor, başlarında Bilge İnsan Mustafa Kemal çarpışıyor.
Çok kitap var. Hangisini kaç kişi okuyor bilmem. Üçü çok çarpıcı. Okullara zorunlu ders kitabı yapmalı. Şevket Süreyya Aydemir’in tüm kitapları ama özellikle Suyu Arayan Adam’ı. Bir diğeri İlhan Selçuk’un Selahattin Yurtoğlu’nun on beş ciltlik olağanüstü anılarından iki cilt oylumunda oluşturduğu Yüzbaşı Selahattin’in Romanı. Mazhar Müfit Kansu’nun Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber adlı kitabı. Kitaplar arasında önem sıralaması gözetilmemiştir. Azıcık yurt sevgisi taşıyanla bu yapıtlardan sonra konuşalım Vatan Millet Sakarya neymiş?
Ne yazık ki Türkiye’de “1923 kanlı darbe” diyenler yalnız işbirlikçi, insan düşmanı din tacirleri değil. İkinci cumhuriyetçi sürü de bu kafada. Al birini vur ötekine.
Kanlı düşmanın bile sen kendini bilir, özüne hak ettiği değeri verirsen sana saygı duyar.

YORUMLAR