Dünya ölçeğinde inceyazının toplumsal çözümleme, bilgi, belge işlevinden söz edilir ki doğrudur. Türk yazınında toplumu, başat sınıf çatışma ve çelişkilerini hem gününe hem geleceğe taşıyan üstün yazarlardandır Bekir Yıldız (d 1933, Şanlıurfa – ö. 8 Ağustos 1998, İstanbul). Baba memurdur. İlden ile tayin. Habire dilimlenen öğrenim. İstanbul Erkek Sanat Enstitüsünü (1950), ardındansa İstanbul Matbaacılık Okulunu (1954) bitirir. Almanya yılları… 1966 yılına kadar Heidelberg Matbaa Makineleri fabrikasında çalışır. Tam anlamıyla basımevi uzmanıdır. Öğrenimiyle, çalışmasıyla o dünyanın içinden pişen emekçidir, Gramsci’nin açıkladığı emek aydınıdır Bekir Yıldız.
Kısa ömrüne çok önemli yapıtlar sığdıran yazar. Özlü yazdı; şiirce bir bakıma. Laf kalabalığına yüz vermedi. Okurun bilgisine, sezgisine geniş yer bıraktı. İsteseydi etnisite güzeller, etnisite cilalardı, yapmadı. Her zaman sınıfsal baktı. Çirkinlikleri, ilkellikleri halkın suratına çarptı. Bugün yapıldığı gibi görmezden gelmedi. Reşo Ağa, Halkalı Köle, Evlilik Şirketi, Alman Ekmeği, Harran, Beyaz Türkü… Bekir Yıldız gerçekçiliğinin, bütünselliğinin benzeri yoktur. İzlek alanını kadın, dış göç sorununa dek genişletti. Tanıklığı o denli değerli ki bugün semirtilmiş, hormonlanmış derebeylik, dincilik düzeninin toplum, insan düşmanlığını açıkça görmemizi sağlıyor.
Yıldız, başat önemde Güneydoğu insanının ezilişini anlattı ama günümüz kimlikçilerinin gündeminde usta yazarımızı göremezsiniz. Yaklaşımı o çevreyi çürütür. Lime lime eder. Ne yaman uzaklık değil mi?
Yürekli, damıtılmış anlayışı Yılmaz Güney’le, belki Yaşar Kemal’le buluşturabilir. Ne ki özgünlüğünün gücü bu buluşmaları epey sınırlar.
Türkçe, dil konusunda, belleğim net olmasa da küçük sorunlar yaşadı diye anımsıyorum ama şu gerçek ki dili tertemiz, dupdurudur.
(Bu satırların yazarı da Endüstri Meslek Lisesini bitirdiğinden ve öğretmen çocuğu olarak yeryüzüne atıldığından Bekir Yıldız ile ayrı düzlemde bağlar, duygudaşlıklar yaşamaktadır).

YORUMLAR