Halkımızda oldum olası bir sınır tutkusu vardır. Tabii devlet sınırından söz etmiyoruz. Keşke devlet, sınırına bu denli egemen ve saygılı olsa. Yol geçen hanı…
Söz konusu sıradan halk. Sizi bilmem, ben katlanamıyorum.
Köylülerin başlıca çatışma konusu tarla ya da ev sınırıdır. Şimdi tümüne banka el koydu da köylü barışa erdi!
Kentlerde güvenlik telaşı taşıyan siteciler kapılarına öylesine mızraklar, yüksek duvarlar, yetmedi şifreli girişler, görevliler…yerleştirmekteler; nefret edilesi! Bazılarında usturalı tel örgü görmek bile olası. Tevekkeli değil, yazın 40 derece sıcağında balkonda kimse yok,
Oyu verirken veriyorsunuz, bu güvenlik telaşı, endişesi neden? Ayrıca bu tutumda hayvan düşmanlığı da sezilir açıklıkta. Ey köpek, kedi…bu tarafa geçmek istersen mızraklarda karnın deşilsin, keskin tellerde biçil…umrumda değil! Bu demek. Başka anlamı olamaz.
Devlet sınırı demiştik. İşte bu durum tam tersi. Hem bir ay iki ay değil. Yıllarca ve hâlâ milyonların elini, kolunu, poşetini sallayarak içeri girdiği durumda sınırlarımız. Bu milyonların içinde kimler var? Uyuyan hücre mi, ajanlar mı, silahlı güç mü?.. Bilen varsa bile bildiren yok. Bildiğimizse ciddi devlet yönetiminde bunların yapılmayacağı.
Stockholm’de kralın sarayının çiti, duvarı bulunmaz; öylesine düzayak. Ama Haymana’nın bazı köylerinde, ağaların kancolarında, devlet kurumlarında yüksek duvardan yapı görünmez. Allah’ın işi işte!..

YORUMLAR