Yalnızca 26 Ağustos 1922 tarihi mi? Hemen her günümüzde bağımsızlık, özgürlük, başkaldırı utkumuza varan tarihimizin taşları döşeli. 9 Eylül 1922’de Yunanın kaçışıyla da bitmiyor savaşımız. Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün asıl düşman olarak çok yerinde belirleyişiyle, bilgisizlikle savaşımız devrim karşıtlığının devreye girip güç kazanmasıyla açık çatışmaya dönüşmüş bugüne ulaşmıştır.
Duyunç sahibi Batılı kimi aydınlar gerçeğin peşinde, savaşımımızı desteklediler. Örneğin Hans Barth, Castin Mc.Carty, E. Hemingway. Giderek Amiral Bristol bile. Buna karşın adı Türk olanından tutun, birçok görevli yapancı Türklüğün altını oydu, hâlâ oymakta. 13-17 Eylül 1922 tarihleri arasında yaşanan İzmir yangınını hemen Türklere fatura etmek alışıldık ama dayanaksız, kanıtsız, benimsenemez bir sav olarak ortaya atılır durur. Bu sava göre Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girince, Rumların, Levantenlerin yaşadıkları bölgeleri yakmaya karar verdi. Bunu planladı ve 13 Eylül’de başlattı. Beş gün süren ve rüzgârın etkisiyle yayılan yangın İzmir’in en az üçte birini yok etti.
Herkes bilir ki özellikle o tarihte İzmir Ermeni, Rum Levanten toplulukların baskın bulunduğu bir kenttir ve 1922 sonuna kadar kaç yıl Yunan işgalinde bu egemenlik daha güçlenmiştir. Bırakın İzmir’in içini, Ege Bölgesinde bile Rum trenciler, kucağında bebesiyle kadını, hareket halindeki trenin kapısından atabilmiştir. Yunan askeri de Rumlar, Ermeniler de açıkta demirleyen gemilere ulaşmak için birbirlerini ezmektedirler. Sandallarla gemiye ulaşabilenlerin tümü gemilere alınmıyor; Türkler yararlanmasın diye, oraya dek yük taşıttıkları katırların ayaklarını kırıp denize atmaktadırlar (E. Hemingway). Kaçanlar biliyorlar. Birçoğu Yunan ordusuyla işbirliği yapmış, kıyım yapmış, komşusunun celladı olmuştur (D. Sotiriyu, Benden Selam Söyle Anadolu’ya). Kaçıyorlar, aralarında Türkün imhasına çalışmışlar iki günde kafalarını değiştirmediler. Kaçarken, bir daha dönmeyecekleri bu kenti yakmakla Türke yar etmemiş olacaklardı ki öyle yaptılar. Türk ordusu yurdunu işgalden, zulümden kurtarıyor. Neden yaksın? Kaldı ki Yunan ordusu kaçarken yakmadık ne kent ne köy ne kasaba bırakıyor. Yakmak alışıldık işi. Tecavüzleri. kıyımları, yangınları dileyen İzmir’den Bursa’ya adlı belgesel kitaptan okuyabilir.
O yılın da görevlisi bir İzmir İtfaiye Yönetmeni var: Avusturyalı Paul Greskovich. Bu kişi olaydan hemen önce bazı kiliselerin papazlarında yanıcı sıvıya, gaza belenmiş paçavralar bulunduğunu belirlemiş. Günümüzde de ABD Kongre Kitaplığında bulunan ve altmış sayfalık Amiral Bristol raporunun başlığı “İzmir’i Türkler değil, Ermeniler ve Yunanlar yaktılar…” (Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, “İzmir’i Kim Yaktı?,” Cumhuriyet, 13 Ekim 2018).
Hiç mantık ve belge, kanıt kaygısı yok kimilerinde. Vatikan Papalık yönetimi bile ivedi Türkü suçlamak yarışına girmekte ikileme düşmüyor.
Bir gerçekle daha bitirelim: Türk ordusu Yunanı kovalarken, Yunan zulmünü sürdürerek kaçarken bir çocuk Yunan askerini ağacın altında kıstırmış, elinde silah. Neler yaşamış olmalı. Öldürecekken, Ordumuzdan bir subay yetişip çocuğumuzu ikna ediyor. Esir alıyorlar.

YORUMLAR