15 Temmuz’un ardından yaşamları değişen sayısız öğretmenden biri oldu, Duygu Şahlar… Sınıfından da öğrencilerinden de uzak bırakıldı. Ama ne umudu ne de yaşamı terk etti. “Bi’Şey Anlatıcam, Eee Kurtulduk Mu?” adlı tek kişilik müzikli oyunu da buna dair oldu. Bir özgürlük masalı oldu, anlatılan oyun. Antakya’dan başladı ve şehir şehir umuduna binleri, on binleri, yüz binleri ekledi…
8 Yıllık öğretmenliğine bir gecede nokta koymak zorunda kaldı. Hayatına dair her şeyi bir anda değiştiren bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yaşamına hiç ummadığı anda zorunlu bir mola almak durumunda bırakıldı.
-GERİ DÖNECEĞİM-
675 sayılı KHK ile öğretmenlik mesleğinden ihraç edilen Eğitim Sen üyesi ve Hatay Halkevi yöneticisi Duygu Şahlar ile yaşamının yeni rotası üzerine konuştuk. Antakya Gazipaşa İlkokulu’ndaki öğrencilerine oyunlarla veda ettiği andan bugüne yaşadıklarını sizler için resimledik.
KHK’larla şekillenen süreci “hukuksuzluk” olarak niteleyen ve
bunun karşısında direndiğini, direnmeye devam edeceğini bir kez daha tekrar eden Şahlar’ın yarına dair düşü mü? O düş, 8 yıl emek verdiği mesleğine, öğretmenliğine dair… “Geri döneceğim.”
-TEK KİŞİLİK, TEK PERDE-
İhraç edilen bir Öğretmen olarak, yarına dair ne olacağını beklemek yerine, dünden damlayan bugünü diğer herkese anlatmak için yola koyulan ve yaşadıklarını da tek perdelik müzikli bir ‘masal sunumu’ içine dolduran Duygu Şahlar, şu ana kadar onlarca şehir gezdi ve onlarca sahnede onu izleyenlerle buluştu. Müziğin notalarında ve anlatılan masalın kelimelerinde birleşen cümleleri sahneden onu izleyenlerle paylaşan ve şu ana kadar Türkiye’nin 30 farklı noktasında sahneye çıkan Şahlar, ‘bir farenin, yaşadıkları kölelik düzeninin farkında olmayan hamsterlara özgürlüğü tarif ettiği’ “Bi’Şey Anlatıcam, Eee Kurtulduk Mu?” adlı oyunu ile alkışı fazlasıyla hak eden bir performans da sergiledi.
-MASAL’A DEVAM-
Eğitim-Sen’in katkısı ile ‘masal’ anlatımına bundan sonra da devam edeceği sinyalini veren Duygu Şahlar’a sizler için sorduk… Onun gibi benzer yaşamların binlerce örneği adına sorduk… Ama en çok da, umuda kattığı yeni masalı ve sahnede paylaşılanlara dair sorduk… Üyesi olduğu Eğitim Sen’in aracılığıyla gittiği il ve ilçelerde KHK’lı olan olmayan herkesle söyleşirken tekrar ettiği, o ‘çaresiz olmadığımızı anlatmaya çalışıyorum’ ifadesinde durduk ve sorduk…
-DURAK NOKTALARI-
Duygu Şahlar, umudunu ‘masal’ yapıp çıktığı yolda şu ana kadar birçok yerde mola verdi. Merak edenler için sıralamak istedik her bir mola anını, umudun paylaşılma anını… İşte o rota:
Adana-5 Ekim Perşembe, Tarsus-6 Ekim Cuma, Mersin-7 Ekim Cumartesi, Silifke- 8 Ekim Pazar, İzmir-16 Ekim Pazartesi, Manisa-18 Ekim Çarşamba, Bergama-19 Ekim Perşembe, Dikili-20 Ekim Cuma, Ayvalık-21 Ekim Cumartesi, Çanakkale-24 Ekim Salı, Edirne-25 Ekim Çarşamba, Tekirdağ-26 Ekim Perşembe, İstanbul-27 Ekim Cuma, Bursa-30 Ekim Pazartesi,
Eskişehir-31 Ekim Salı, Ankara-1 Kasım Çarşamba, Zonguldak-2 Kasım Perşembe, Bartın-3 Kasım Cuma, Sinop-4 Kasım Cumartesi, Samsun-6 Kasım Pazartesi, Ordu-7 Kasım Salı, Trabzon-8 Kasım Çarşamba, Hopa-9 Kasım Perşembe, Van-10 Kasım Cuma, Tunceli-11 Kasım Cumartesi, Diyarbakır-13 Kasım Pazartesi, Mardin-14 Kasım Salı, İskenderun-16 Kasım Perşembe, Samandağ-17 Kasım Cuma, Antakya-18 Kasım Cumartesi.
.
Antakya’daki mola anının devamını getirelim ve sorularımıza başlayalım… Hadi…
.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası yeniden şekillenen Türkiye’nin ardı ardına yayınlanan ‘kanun hükmünde kararnameleri’ ile işinden olan sayısız öğretmenden birisin. İşinden ne kadardır uzaksın?
29 Ekim’de yayınlanan kararname ile uzaklaştırıldım. 1 yılı aşkındır uzaktayım mesleğimden. Ama aslında çok da uzakta değilim. Çünkü mahallelerde, okullarda çocuklarla buluşmaya devam ediyorum bir şekilde. Bizi sadece okullarımızdan uzaklaştırabildiler. Kamusal alanda ise şimdi daha çok varız.
Bu sürece ekli öğretmen hikayeleri kamuoyuna çok fazla yansıdı… Öyle ki, onca yılın emeğinden geriye kalanın ‘koca bir hiç’ olması noktasında duran ve ne olduğunu hala anlamaya çalışan çok fazla insan var. Peki, bu durum, senin de içinde olduğun tablo adına yüreğine ve vicdanına ne fısıldıyor?
Türkiye için oldukça büyük bir yıkım yarattı bu süreç. Bu bir hak gaspıdır. Sorgusuz sualsiz, davasız, cezasız, insanlar bir gecede kamu kuruluşlarının kapısının önüne kondu. Hem de terörist yaftası ile… Ben ve benim gibi Eğitim-Sen’den ihraç edilmiş onlarca kamu emekçisi nitelikli öğretmen var. Bu insanlar, “çocuklar öldürülmesin” dediler. Bu insanlar gerici müfredata karşı çıktılar. Bu insanlar ‘savaş olmasın’ dediler. Ne zamandır bunlar şuç oldu ki? Bu tabloya bakıyorum, ardından da kendi vicdanıma… Ben, vicdanen hiç olmadığım kadar rahatım. Çünkü doğru bildiğimden şaşmadım. Çünkü çocuklara gerici bir eğitim vermedim. Vicdanı rahatsız olması gerekenler, adalet kelimesini sadece mahkeme duvarlarında yazılı olarak bırakan, kelime anlamının içini boşaltanlardır.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor ve sen de yaşamına dair bu aralığı önemli bir proje ile doldurdun. Bilmeyenler için kısa bir özet geçelim mi? Seni sahneye taşıyan ve şehir şehir dolaştıran bu masalın kelimeleri nasıl bir araya geldi?
İhraç edildikten sonra derin bir boşluk hissi ile yüzleştim. İlk zamanlar, yapılan bu haksızlığın sarsıntısı içimdeydi. Fakat sonra, en iyi bildiğim şeyi yapmaya başladım, “bi-şey anlatmak”…
Masallar ile haşır neşir oldum. Önceleri mahallelerde, kültür merkezlerinde çocuklara masal anlattım. Fakat yavaş yavaş büyüklere de anlatma fikri doğdu. Derlediğimiz masalları büyüklere anlatmaya başladık. Ardından da bu fikir belirdi. Tabi ki kendiliğinden belirmedi. İnsanların bir araya gelmeye ihtiyacı var. Bu masal da bunun aracı olabilirse, ne mutlu bizlere. Bu masal, yolculuk ile beraber bir mücadele aracı oldu. Eğitim Sen şubeleri ile 30 farklı yerde bir masal kervanı planladık. Öğretmenler ile buluştuk genelde, söyleşiler yaptık. Biz anlattık, ardından da onlar. Şimdilerde yolculuğumuz bitti. Söyleşilerden aldığımız görüntüler ile bir video-günlük çalışması içindeyiz. Çünkü bu günler anlatılmalı. Eğer biz tarihe notumuzu düşmezsek, onlar başka türlü yazıyorlar hikayelerimizi…
“Bi’Şey Anlatıcam, Eee Kurtulduk Mu?” adlı tek perdelik oyun içinde anlattığın masal ile umut vermeye çalışıyorsun, ama… Merak ettik! Oyun ‘mutlu son’ ile mi bitiyor?
‘Umut vermek’ demeyelim de, ‘gücümüzü hatırlamak’ diyelim. Çünkü umut her zaman dimdik ayaktadır. Başka yöne bakarsanız göremezsiniz. Masalın sonu mu? Açık uçlu bitiyor…Bitiş, herkesin kendi imgeleminde saklı. Bana göre ‘en umut dolu son’ bu olurdu herhalde 🙂
Daha öncesinde böylesine geniş kapsamlı bir sahne deneyimin yoktu sanırım… Peki, ne hissettin, daha doğrusu hissediyorsun, sana dair hikayenin içinde kendileri için bir şeyler arayan insanlarla bir araya gelirken? Zor muydu?
Tiyatro ile her zaman ilgiliydim. Tabi ki böylesine uzun bir yolculuk deneyimim yoktu. Biz bu oyunu şu ana kadar 41 kere oynadık ve dediğin gibi, “hikayede bir şeyler arayan” insanlara sunduk genelde. Mücadelenin içinden gelen insanlar ile buluştuk. Bu muazzam bir deneyim oldu bizler için. O tartışmalar bize çok şey kattı. Zordu, yorulduk. Fakat yılmadık 🙂
Tiyatro oyuncularından sıklıkla duyarız, ‘oyunlar için sahne bulmak bizler için hep çok zor’ diye… Peki, sizler? Bu durum, sizler için de benzer sorunlar yarattı mı?
Uzun bir yolculuktan geldik ve 30’u aşkın il gördük. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, özellikle ‘muhalif sanatçılar’ için her yerde sahne sorunu var. Bizlere sahne vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bizim kendimizi ifade edeceğimiz, kalabalıklar olarak bir araya gelebileceğimiz mekanlar eksik. Acilen bu konuya kafa yorulmalı.
Fakat bu durum yapacağımız işi ‘yapılamaz’ kılmıyor. “Her yer sahne” anlayışından yola çıktık. Birçok yerde, Eğitim Sen salonlarında oynadık. Hatta 1 metrekare alanda bile oynadığımız oldu. 🙂
“Bir gün tekrar…” diye başlayan ve “Öğrencilerime geri döneceğim” diye devam eden bir umudun ve yarına dair bir düşün var mı? Sence, her şeyin düzeleceği bir an dendiği kadar uzak mı? Yoksa umudu taze tutmakta fayda var mı?
“Bir gün mutlaka…” diyorum ben de. Bu bizim için düş değil. Elbette ‘geri döneceğiz’. Çünkü çok haklıyız, suç işlemedik. Direnmek en temel mesele. Nerede ne yapıyorsak, o şekilde direneceğiz. Sahne de, kafede, sokakta, evde, Nuriye ve Semih’le, atanmayan öğretmenlerle, sürgün edilenlerle, hala okullarda müfredata karşı duranlarla direneceğiz.
Son olarak… Bu sürecin sonunda illa ki de yorgunsundur. Ama sahnenin de tozunu yutmuş biri olarak soracağım bu son soruyu… Sana ne hissettiriyor? Yaşadığın ihraç olayı, ardından gelen boşluğun bekleyişi ve bu masal sürecine ekli umudun paylaşımı… Bu zaman diliminde ‘değiştim’ diyor musun?
Değiştim ve hala değişiyorum. Her geçen gün kendimi daha da güçlü hissediyorum. Korkularımdan arındım. Haklılığımızı daha çok hissettim. Yorgunluk ise mühim değil, dinlenince geçiyor 🙂
Yüreğine sağlık…