Nadir toprak elementleri küresel savaşın yeni silahı oldu
Petrol uğruna yapılan savaşlar, içme suyu rekabeti ve enerji krizleri artık geçmişte kaldı. Günümüz dünyasında asıl mücadele, teknolojinin ham maddesi haline gelen nadir toprak elementleri üzerinde yaşanıyor. Akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, savaş uçaklarından çip üretimine kadar her alanda kullanılan bu mineraller, küresel güç dengesini kökten değiştiriyor.
ABD’den stratejik hamle: NTE taarruzu başladı
Washington yönetimi, bu stratejik mineralleri kontrol etmek için çok yönlü bir taarruz başlattı. ABD hükümeti, Çin’in hakimiyetini kırmak amacıyla NTE üretimini ülke içine taşıma planını devreye soktu. Trump yönetimi, milyarlarca dolarlık yatırım teşvikleriyle yerli üretimi hızlandırma kararı aldı.
Bu kapsamda Tayvan da baskı altında. Yarı iletken üretiminde kullanılan NTE işleme tesislerinin ABD’ye taşınması talep ediliyor. Çin’in pazar payı hâlâ açık ara önde olsa da, Washington bu üstünlüğü kırmakta kararlı.
Ukrayna’daki savaşın perde arkası: Maden savaşı
Ukrayna-Rusya çatışmasının görünmeyen yüzü, Ukrayna topraklarında bulunan zengin NTE rezervleri. ABD, savaş öncesinde Kiev yönetimiyle bu madenlerin işletilmesi konusunda anlaşmaya varmıştı. Ancak savaşın uzaması, ABD’li şirketlerin sahaya inmesini engelliyor.
Trump’ın “barış çağrısı” yapmasının ardında, aslında Ukrayna’daki madenlerin işletilmesini sağlama arzusu yatıyor. Zira bu kaynaklara ulaşmak, ABD için yalnızca ekonomik değil, jeopolitik üstünlük anlamına da geliyor.
Grönland planı: Donmuş topraklarda sıcak rekabet
Bir dönem büyük tartışma yaratan Grönland’ı satın alma girişimi, aslında ABD’nin NTE stratejisinin merkezinde yer alıyor. Buzulların altında tonlarca nadir toprak elementi bulunduğu tahmin edilen ada, Washington’un radarında.
Trump yönetimi, Grönland’ı satın almak bir yana, gerekirse askeri güç kullanma mesajı da vermişti. Oğlu Donald Trump Jr. bile bölgeye gönderilerek halk desteği toplamaya çalışmış, ardından Danimarka ile yapılan anlaşmayla ABD’nin askeri varlığı resmileştirilmişti.
“Kaz bebeğim, kaz” politikası: ABD toprağını altına çeviriyor
Trump yönetimi, “Kaz bebeğim, kaz” adıyla anılan politikası kapsamında çevre düzenlemelerini gevşeterek madencilik yatırımlarını hızlandırdı. Bu strateji, ABD topraklarının dört bir yanında yeni NTE sahaları açılmasını hedefliyor.
Bu süreçte MP Materials, USA Rare Earth ve Avustralyalı Lynas gibi şirketlerin hisseleri rekor seviyelere ulaştı. Aynı zamanda lityum, kobalt ve germanyum gibi diğer kritik minerallerin piyasası da büyük bir ivme kazandı.
Piyasadaki bu hareketlilik, yeni yatırım dalgalarını da beraberinde getirdi. Örneğin Standard Lithium, halka arz yoluyla 130 milyon dolar toplarken; Critical Metals, Grönland’daki Tanbreez Projesi için 50 milyon dolarlık yatırım aldı. Perpetua Resources ise Idaho’daki eski bir madeni yeniden faaliyete geçirmek için 425 milyon dolarlık fon sağladı.
ABD devleti artık doğrudan sektörde
Temmuz ayında ABD hükümeti, ülkenin en büyük NTE üreticisi olan MP Materials’ın yüzde 15 hissesini 400 milyon dolara satın aldı. Ayrıca Lithium Americas ve Trilogy Metals gibi şirketlerde de pay sahibi oldu.
Bu adımlar, Washington’un yalnızca piyasa yöneticisi değil, aktif bir oyuncu olduğunu da gösterdi. Savunma sanayiinde kullanılan F-35 jetleri ve seyir füzeleri gibi sistemler için gerekli minerallere erişimi güvence altına almak amacıyla 1 milyar dolarlık yeni yatırım planı açıklandı.
Yeni çağın enerji kaynağı: Nadir toprak elementleri
Artık dünya, petrol savaşlarının ötesine geçti. Teknolojinin kaderini belirleyen bu elementler, yalnızca enerji politikalarını değil, uluslararası diplomasi dengelerini de yeniden şekillendiriyor.
ABD ile Çin arasındaki bu rekabet, sadece ekonomik bir yarış değil; geleceğin teknolojik üstünlüğünü belirleyecek bir güç savaşı olarak tarihe geçiyor.

