Kamuda “tasarruf” politikaları gerekçesiyle personel açığı derinleşirken, yük işçilerin sırtına bindi. Hastanelerde temizlik görevlileri hasta taşımaya, evrak taşımaya zorlanıyor. Görev tanımının dışına çıkan işçiler, itiraz ettiklerinde ceza veya tayin tehdidiyle karşılaşıyor. TSS İŞ, bu durumun yalnızca emek ihlali değil, aynı zamanda toplum sağlığı için ciddi bir tehdit olduğunu vurguluyor.
Kamuda “tasarruf” politikaları işçiye bedel ödettiriyor
Kamu kurumlarında “tasarruf” adı altında yürütülen uygulamalar, iş yükünü artırarak işçilerin sırtına biniyor. Birçok kamu kurumunda personel eksikliği kronikleşirken, bu açık mevcut çalışanlara ek görevlerle kapatılmaya çalışılıyor. Özellikle hastanelerde, temizlik personelinin asli görevlerinin dışına çıkarıldığı; hasta taşıma, evrak getirip götürme gibi işlerin dayatıldığı bildiriliyor. Bu durum yalnızca iş tanımı ihlaliyle sınırlı kalmıyor; hem çalışanların psikolojik baskıya uğradığı hem de hijyen standartlarının tehlikeye girdiği belirtiliyor.
“Görev adı altında sınır ihlali yapılıyor”
10’dan fazla ilde örgütlü Tüm Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası (TSS İŞ), bu uygulamaların giderek sistematik bir hâl aldığını belirtiyor. Sendikaya göre temizlik işçilerinin hasta taşıma gibi görevleri yerine getirmeye zorlanması, hem iş sağlığı hem de toplum sağlığı açısından ciddi riskler doğuruyor.
TSS İŞ yöneticileri, “Görev” adı altında yapılan bu yönlendirmelerin aslında emek sömürüsüne dönüştüğünü vurgularken, kamuda hizmet kalitesinin de düşüşe geçtiğini ifade ediyor.
“Sağlıkta tasarruf, ölüm demektir”
TSS İŞ Genel Başkanı Ülkü Şeyda Başaraner, hastane temizliğinin basit bir iş olmadığını, özel eğitim ve dikkat gerektirdiğini belirtiyor. Başaraner şu ifadeleri kullanıyor:
“Temizlik işçilerinin hasta taşıması son derece tehlikeli. Bu hem hastalar hem çalışanlar için riskli. Üstelik bu görev tanımında yok. Reddedenlere tutanak tutuluyor, kabul edenler de temizlik işini aksattıkları gerekçesiyle cezalandırılıyor. Böyle bir kısır döngüde hizmetin kalitesi düşüyor.”
Başaraner, uygulamaların münferit değil, giderek yaygınlaştığını ve artık bir politik tercihe dönüştüğünü söylüyor:
“Sağlıkta tasarruf, ölüm demektir.”
“Asıl işimizle değerlendirilmedik”
Afyonkarahisar Şuhut Devlet Hastanesi’nde görev yapan temizlik işçisi Alper Arıevi, yaşadığı haksızlığı anlatıyor. On yıl boyunca disiplin cezası almadan çalışan Arıevi, sendikasını değiştirdikten sonra yalnızca temizlik görevini yapmak istediğini söylediği için hedef haline geldiğini belirtiyor:
“Hasta taşıma işini reddettim diye hakkımda tutanak tutuldu, ceza verildi. Sonra tayin hakkım olmamasına rağmen Bolvadin’e gönderildim. Ailemden ayrı düştüm. Bu yalnız benim değil, tüm işçilerin sorunu.”
Arıevi, kendisi gibi birçok çalışanın aynı baskıya maruz kaldığını, işçilerin artık bilinçlendiğini ve haklarını aramaktan vazgeçmeyeceklerini vurguluyor.
Mahkeme: “Disiplin cezası hukuka aykırı”
Arıevi’nin açtığı dava, Ankara 19. İş Mahkemesi tarafından işçi lehine sonuçlandı. Gerekçeli kararda, “Davacının temizlik görevi kapsamında yer almayan işleri işverenin talimatı adı altında yerine getirmesi beklenemez. Verilen disiplin cezası hukuka aykırıdır.” ifadelerine yer verildi.
Bu karar, kamuda görev tanımı dışı çalıştırılan binlerce işçi için emsal niteliğinde değerlendiriliyor.
Sendikalar arasında rekabet, işçinin aleyhine
Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde yetkili sendika konumunda olan Öz Sağlık-İş, işçilerden “üyelik” veya “dayanışma aidatı” adı altında bir günlük yevmiye kesintisi yapıyor. Ancak TSS İŞ Başkanı Başaraner’e göre bu sendika, 250 bin sağlık işçisinin yaşadığı sorunlara karşı sessiz kalıyor:
“Aidat toplamakta aktifler ama üyelerinin haklarını savunmakta pasifler. Bizim mücadelemiz hem işçilerin emeği hem de kamu hizmetinin onuru için.”

