Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Volkan İcil
Volkan İcil

Depremin en sessiz artçısı: Hatay’ın gençlerine pusu kuruluyor

 

Hatay’da yaşamak, özellikle deprem sonrasında, insanı hem acıya hem de dayanışmanın önemine daha yakından tanık eden bir deneyim sunuyor. Ancak bu kırılganlık iklimi, aynı zamanda bazı yapıların gençleri ve çaresiz kalan aileleri hedef almasını da kolaylaştırıyor. Bugün Türkiye’nin pek çok kentinde olduğu gibi Hatay’da da belirgin şekilde görünür hale gelen bir ideolojik kuşatma ile karşı karşıyayız.

Her şey, Türkiye’nin dört bir yanında kurulan küçük stantlarla başladı. Üzerinde parlak sloganlar, el broşürleri, inanç ve kimlik vurgusuyla dikkat çeken ifadeler… İlk bakışta, gençleri “yanlış yollardan korumayı” amaçlayan masum girişimler gibi duruyorlardı. Oysa biraz yakından bakıldığında, mesele sadece inanç çağrısı değil; laik düzeni hedef alan, toplumun ortak yaşam zeminini aşındırmaya yönelen sistemli bir faaliyet olduğu çok net görülüyordu.

Bu yapılanmaların amacı giderek belirginleşti: Gençlerin zihnine laikliği toplumsal çöküşün kaynağı olarak gösteren bir hikaye yerleştirmek. Hikaye diyorum, çünkü ileri sürülen iddiaların gerçekle bağı kopuk olduğu gibi, modern dünyanın çok boyutlu sorunlarını tek bir kavrama indirgeme kolaycılığıyla da dolu. Uyuşturucu bağımlılığından kumara, sosyal medya alışkanlıklarından aile içi meselelere kadar her şey, tek bir düşmana bağlanıyor: Laiklik.

Oysa ortada hem düşünsel hem de saha faaliyetleriyle desteklenen örgütlü bir yapı var. Hizb-ut Tahrir’in Türkiye yapılanması olarak bilinen Köklü Değişim çevresinin gençlik grubu, aylar önce başlattığı “Neslini ve geleceğini İslam ile koru” kampanyasını bugün ülkenin birçok şehrine yaymış durumda. Paneller, sokak aktiviteleri, sosyal medya kampanyaları… En çarpıcı nokta ise, 18 yaş altı çocukların ve 18–25 yaş arası gençlerin yoğun ilgisi. Yani tam da kimlik arayışının, zihinsel şekillenmenin en hassas olduğu dönem.

Verilen mesajların özeti basit: Dünyayı krize sürükleyen şey seküler yaşam biçimi; çözüm ise hilafete dayalı bir devlet düzeni. Bu söylem, gençlere modern dünyanın gerçek karmaşasıyla baş etmek yerine “tek açıklamalı bir evren” vadediyor. İşsizlik, ekonomik sıkıntılar, fırsat eşitsizliği, deprem sonrası yaşanan travmalar, geleceğe dair umutsuzluk… Tüm bunlar yokmuş gibi davranılıyor, gençlerin gerçek sorunlarının üzeri kolaycı bir retorikle örtülüyor.

Hatay’da tehlikenin daha büyük olmasının nedeni de tam burada yatıyor. Deprem sonrasında ailesini, evini, düzenini kaybetmiş binlerce gencin yaşadığı bu şehir, ne yazık ki bu tarz yapıların en kolay nüfuz ettiği yerlerden biri haline geliyor. Çünkü çaresizlik, belirsizlik ve hayal kırıklığı; radikal söylemlerin en kolay filizlendiği zeminlerdir.

Unutmayalım:
Laiklik, toplumun ahlaksızlaşmasına neden olan bir virüs değil; tam tersine, tüm inanç ve kimliklerin güvende olduğu ortak yaşam sözleşmesidir. Devletin herkesin inancına eşit mesafede durması, kimsenin kimliğini dayatmaması demektir. Bugün hedef alınan aslında yalnızca bir kavram değil, birlikte yaşama kültürümüzün temeli.

Peki, bu saldırılar neden tam da şimdi güç kazanıyor?
Çünkü ekonomik zorlukların arttığı, toplumsal kutuplaşmanın derinleştiği, insanların geleceğe dair kaygılarının büyüdüğü dönemlerde radikal söylemler daha kolay zemin bulur. Gençlerin zihinlerindeki boşluklar, “kurtarıcı bir düzen” vaadiyle doldurulmak istenir.

Oysa bir toplumu ayakta tutan şey gençlere “tek doğru”yu dayatmak değil; düşünme, sorgulama ve analiz etme becerisi kazandırmaktır. Laiklik bu nedenle kıymetlidir. Kimin neye inanacağına devlet değil, bireyin kendisi karar verir. Bu özgürlük ortamı, genç kuşakları koruyan en temel güvencedir.

Bugün yaşananlar bize şunu açıkça gösteriyor:
Genç zihinler boşluk kabul etmez. Demokratik değerleri yeterince güçlü anlatamazsak, o boşluğu başka ideolojiler mutlaka doldurur. Sorun gençlerin arayışında değil; o arayışa gerçek bir gelecek umudu sunamayanlardadır.

Buradan Hataylılara da özel bir uyarı düşmek gerekiyor:
Depremin yarattığı büyük yıkımın bıraktığı boşluk, yalnızca binalarımızda değil, zihinlerde ve kalplerde de duruyor. İşte tam bu nedenle, bu tarz örgütlerin en yoğun faaliyet gösterdiği kentlerden biri Hatay. Çünkü yardıma muhtaç, umudunu arayan, ayağa kalkmaya çalışan insanları etkilemek çok daha kolaydır.

Şimdi asıl soru şudur:
Laiklik karşıtı bu örgütlü söylem karşısında toplum ve devlet nasıl bir tutum alacak?
Bu sorunun cevabı yalnızca bugünü değil, yarının Türkiye’sini de belirleyecek.

Bu meseleyi “ideolojik bir tartışma” diyerek hafife alamayız. Çünkü bu, bir ülkenin ortak yaşam ilkeleri ile genç kuşaklarının geleceği arasındaki ince çizginin sessizce aşındırılması meselesidir.

Ve biz Hatay’da yaşayanlar, bu tehlikeyi en erken fark etmesi gerekenleriz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER