Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Hataylı avukattan TBMM’ye çağrı: ‘Bu suçlar cezasız kalamaz’

6 Şubat depremlerinde Hatay’daki Rana Apartmanı’nda anne ve babasını kaybeden

6 Şubat depremlerinde Hatay’daki Rana Apartmanı’nda anne ve babasını kaybeden avukat Eren Can, Meclis gündemine gelmesi beklenen 11. Yargı Paketi için milletvekillerine açık mektup gönderdi. Can, deprem davalarında infaz indiriminin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, “Deprem suçları affedilemez” mesajını yineledi.

Depremde yitirilen hayatların ardından Meclis’e çağrı

6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler, yalnızca yıkılan binalarla değil, geride bıraktığı derin toplumsal travmayla da Türkiye’nin hafızasına kazındı. Hatay’da Rana Apartmanı’nın enkazında anne ve babasını kaybeden avukat Eren Can, bu büyük yıkımın ardından adalet mücadelesini sürdüren binlerce aile adına dikkat çeken bir adım attı. Can, önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmesi beklenen 11. Yargı Paketi hakkında milletvekillerine hitaben açık bir mektup kaleme aldı.

11. Yargı Paketi neden tartışma konusu?

Can’ın mektubunda en sert tepki, pakette yer alan ve infaz indirimi getiren düzenlemelere yöneliyor. Özellikle 27. maddeyle birlikte, deprem suçları kapsamında açılan ceza davalarının da indirimden yararlanabileceği ihtimali, depremde yakınlarını kaybeden ailelerde büyük bir infial yaratmış durumda. Can, bu düzenlemenin yasalaşması hâlinde adalet duygusunun telafisi zor biçimde zedeleneceğini savunuyor.

“Adalet hala yerini bulmuş değil”

Açık mektubunda depremin üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen yargı süreçlerinin büyük ölçüde tamamlanmadığına dikkat çeken Can, birçok dosyanın hâlen soruşturma ya da bilirkişi aşamasında olduğunu hatırlatıyor. Pek çok davada duruşma dahi yapılmadığını belirten Can, bu tabloya rağmen infaz indirimi tartışılmasının kabul edilemez olduğunu ifade ediyor.

Rana Apartmanı’ndan yükselen ortak ses

Eren Can, mektubunda yaşadığı kişisel kaybı anlatırken, bunun yalnızca bireysel bir acı olmadığının altını çiziyor. Hatay’daki Rana Apartmanı’nda anne ve babasıyla birlikte 33 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Can, yazdıklarının yalnızca kendi ailesi için değil, 11 ilde yıkılan binalarda hayatını kaybeden binlerce insanın ortak adalet talebi olduğunu vurguluyor.

Deprem suçları neden sıradan bir taksir değil?

Mektubun en dikkat çekici bölümlerinden biri, hukuki değerlendirmelere ayrılmış durumda. Can’a göre depremde yaşanan ölümler, basit bir ihmal ya da taksirle açıklanamayacak kadar ağır sonuçlar doğurdu. Birçok dosyada “olası kast” tartışmalarının sürdüğünü hatırlatan Can, bu aşamada getirilecek infaz indirimlerinin fiilen cezasızlık anlamına geleceğini savunuyor.

Sorumluluk yalnızca müteahhitlerde mi?

Can, kamuoyunda sıkça dile getirilen “sorumlu müteahhitler” söyleminin eksik olduğuna da dikkat çekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan belediyelere, yapı denetim firmalarından projelere imza atan kamu görevlilerine kadar uzanan çok katmanlı bir sorumluluk zinciri olduğunu vurguluyor. Ona göre deprem yargılamaları, birkaç sanık üzerinden yürütülerek kapatılamaz; şeffaf ve bütünlüklü bir yargılama şart.

Açık mektubun en net cümlesi ise bu başlık altında toplanıyor. Can, milletvekillerine seslenerek, meselenin yalnızca geçmişte yaşanan bir felaketle sınırlı olmadığını söylüyor. Bugün deprem, yarın yangın, başka bir gün sel… Cezasızlığın sürdüğü her durumda benzer acıların tekrar edeceğini vurguluyor.

Ceza hukukunun temel işlevi ne olmalı?

Can’a göre ceza hukukunun amacı yalnızca geçmişin hesabını görmek değil, gelecekte benzer felaketleri önlemek. Deprem suçları için uygulanacak herhangi bir af ya da infaz indirimi, caydırıcılığı ortadan kaldırarak yeni faciaların önünü açabilir. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini hatırlatan Can, bu koşullarda cezasızlığın sürdürülebilir olmadığını ifade ediyor.

Mektubun sonunda Eren Can, yazdıklarının bir ağıt değil, bir uyarı olduğunu belirtiyor. Geleceği korumanın yolunun bugün adaletten taviz vermemekten geçtiğini söyleyen Can, 11. Yargı Paketi’nin mevcut hâliyle yasalaşmaması gerektiğini vurguluyor. Özellikle 27. maddede yapılacak bir değişiklikle deprem suçlarının açıkça kapsam dışında bırakılması çağrısını yineliyor.