Emekliliğin hali ortada…
Her geçen gün biraz daha kötüleşen, adeta eksiye doğru giden bir tabloyla karşı karşıyayız. Emekli
artık “nasıl geçinirim” sorusunu çoktan geride bıraktı; bugün “ek iş nerede bulurum” diye
düşünüyor. Bulduğu işi de az mı çok mu demeden kabul ediyor. Çünkü mesele artık refah değil,
günü kurtarmak. Yarına umutla bakmak istiyor ama çoğu zaman umudun yerini derin bir
umutsuzluk alıyor.
Günler böyle geçiyor. Haftalar, aylar… Emeklilik, dinlenme ve huzur dönemi olmaktan çıkalı çok
oldu.
Peki ya dar gelirli çalışanlar? Onların durumu emekliden farklı mı? Ne yazık ki değil. Asgari ücretle
geçinmeye çalışan milyonlar da aynı çıkmazın içinde. Market fiyatları, kira, fatura derken maaş
daha ele geçmeden eriyor. Dar gelirli de emekli gibi, sürekli hesap yapıyor; ama hesap hiçbir
zaman tutmuyor.
Buradan bakınca insan ister istemez soruyor: Geriye kalanların hali gerçekten daha mı iyi? Orta
gelir dediğimiz kesim hala var mı, yoksa o da yavaş yavaş dar gelirliler sınıfına mı düşüyor?
Bugün yaşadığımız ekonomik tabloda, herkesin ortak noktası aynı: Günü kurtarmaya çalışmak.
Ama bir toplum sadece günü kurtararak nereye kadar gidebilir?
2026 yılını için asgari ücret ve emekli maaşı zam tartışmaları gündemde. Rakamlar havada
uçuşuyor, beklentiler yükseliyor, ama geçmiş tecrübeler halkın umudunu törpülüyor. Enflasyonun
gerisinde kalan zamlar, daha cebe girmeden eriyen maaşlar, “zam geldi” denilen ama
hissedilmeyen artışlar…
2026’da asgari ücret gerçekten insanca yaşamaya yetecek mi? Emekli maaşları, emekliyi yeniden
hayata bağlayacak mı, yoksa sadece birkaç ay nefes aldırıp yeniden dibe mi sürükleyecek?
Bir yerde durmak gerekiyor. Bir yerde durup düşünmek, “Bu gidiş nereye?” diye sormak gerekiyor.
Hesap yapmak sadece mutfakta değil, ülke olarak geleceğimiz için de şart. Çünkü mesele sadece
bugünün rakamları değil; yarının umudu, gençlerin hayali, emeklinin huzuru.
Aydınlığa varmak istiyorsak önce gerçeği görmek zorundayız. Çok çalışmak elbette önemli ama
tek başına yeterli değil.
Adil bir gelir dağılımı, enflasyona ezdirilmeyen ücretler, emekliyi yük değil değer olarak gören bir
anlayış gerekiyor. Asgari ücretlinin de emeklinin de nefes alabileceği bir düzen kurulmadıkça, bu
döngü kırılmayacak.
Günü kurtarmak artık yetmiyor.
Geleceği kurtarmak zorundayız. Aksi halde bugün düşündüğümüz “sonumuz ne olacak?” sorusu,
yarın çok daha ağır bir gerçeğe dönüşebilir.
Av. Nabi İNAL

YORUMLAR