696 sayılı Kanun hükmünde kararnamenin yayınlanmasından sonra, toplumda yerleşen tedirginliğe, geçtiğimiz günlerde iyi parti genel başkanı Meral Akşener’in yaptığı bir söyleşi sırasındaki sözleri tuz biber oldu. Böylece tedirginlik daha da arttı. Ne oluyoruz, ülke nereye götürülmek isteniyor soruları giderek boyutunu arttırmak suretiyle söylenmeye, yanıtları aranmaya başlandı.
Esasen bir süredir varlığını hissettiren kamplaşmanın, ayrışmanın boyutunu arttırması ve birinin diğerini öteki olarak görmesi gibi bir tehlikenin söz konusu olabileceği endişeleri, yaygın bir şekilde vardı. Son çıkan 696 sayılı kararname ve bunu izleyen günlerde Meral Akşener’in sözleri, sağduyu sahiplerinin endişelenmesine, sorumluluk mevkiinde bulunan iktidar ve muhalefet kanadının ülke yararını her şeyin üstünde tutmak suretiyle hareket etmeleri gerekliliğinin zorunluluğunun hissedildiğini, yüksek sesle dile getirilmesine neden oldu.
Hatırlanacağı üzere 696 sayılı KHK’nın 121. maddesinin 2. fıkrası “ucu açık” deyimler ifade ettiği için toplumda tedirginlik yaratmış idi. Belleklerimizi tazeleme yönünden anılan fıkrayı bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. 696 sayılı KHK’nın 121/2. fıkrası şöyle demektedir:
“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile BUNLARIN DEVAMI NİTELİĞİNDEKİ EYLEMLERİN BASTIRILMASI KAPSAMINDA HAREKET EDEN KİŞİLER HAKKINDA DA BİRİNCİ FIKRA HÜKÜMLERİ UYGULANIR.”
KHK ile yürürlüğe sokulan bu madde ile 15.07.2016 tarihindeki darbe kalkışmasının devamı niteliğinde sayılabileceği ön görülen sivil kişiler tarafından yapılacak eylemler, hukuki, cezai ve mali açıdan suç teşkil etmeyecektir.
Hemen hemen tüm hukukçular “…devamı niteliğindeki eylemlerin” tabirinin ucunun açık olduğu, her yöne çekilmesinin mümkün olduğu görüşünde fikir birliği etmişlerdir.
İşte toplumda ucu açık bu madde nedeniyle de ileriki zaman dilimi içerisinde kaygı verici birçok olayların yaşanabileceği, yaşanan yada yaşanacak bu olayların faillerinin, 15 Temmuz darbe kalkışmasının devamı niteliğinde sayılacak eylemleri bastırmak için bu fiilleri işlediklerini söylemek suretiyle, savunma yoluna gidebilecekleri endişesi, toplumun geniş bir kesiminde yer ettiği bir sırada bu kez Meral Akşener’in “ Milis kampları” bulunduğuna dair açıklaması oldukça dikkat çekici olmuştur.
Esasen toplumda, bazı kişilerin silahlanma yolunda hareketlerinin görülmekte olduğuna ilişkin endişeler, bu milis kampları iddiasıyla daha da yoğunlaşmıştır.
Yürürlükte olan yasalarımız net bir şekilde bu tür eylem ve davranışları yasaklamakta ve aksine hareket edenlere yaptırım uygulanmasını ön görmektedir. Buna rağmen kamplar oluşturulabiliyor ve bu tür eylemlere nasıl oluyor da teşebbüs edilebiliyor?….
Gerçi yetkililer bu haberin medyaya yansımasından sonra, böyle bir kampın olmadığını, bunun suç teşkil ettiğini açıklamışlardır. Ama ortada da bir iddia var. Bunların doğru olduğunu göstermek için dayanılan belgeler bulunduğu da ifade edildiğine göre, bir an evvel soruna el atılması ve gerçeğin ortaya çıkartılmak suretiyle toplumun rahatlatılması zorunludur.
Ülkemiz insanlarının, Ali Koç’un deyimi ile “karpuz gibi ikiye bölünmüş olmasından” büyük bir rahatsızlık ve endişe duyulmaktadır.
Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde, toplumun ikiye ayrılmasına, kamplaşmanın oluşmasına, silahlanma iddialarının yoğunlaşmasına neden olabilecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınılmalıdır.
Önce ülke yararı düşünülerek hareket edilmeli, adımlar atılmalı ve kararlar buna göre verilmelidir. Aksine hareket edildiği takdirde ilerde telafisi zor sorunlarla karşı karşıya kalınacağı bilinmelidir.
Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. “Toplumu ikiye bölmek yerine toplumu birleştirmek ve kaynaştırmak suretiyle, birlik ve beraberliğin sağlanmasına katkıda bulunmak her şeyden önce bir yurttaşlık borcudur.” Herkesin bu yurttaşlık borucunu yerine getirmek için el ve gönül birliği içine girmesi gerekir. Bu yapılmadığı takdirde “yarın çok geç kalındı ” denilecektir…
YORUMLAR