Bilecik, en büyük beklentilerinin, istikrar ve öngörülebilirlik olduğunu vurguladı
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı hemşerimiz Erol Bilecik, Türkiye gündemi ve ekonomiye ilişkin görüşlerini aktardı. En büyük beklentilerinin, istikrar ve öngörülebilirlik olduğunu belirten Bilecik, “Başarının sırrı, istikrardır. Güven ise, yatırımcı için büyük işlere girişmenin ilk şartıdır. Yatırımlara sağlayacağınız hiçbir teşvik bunlardan daha büyük etki yapamaz” dedi.
Politika yapımında, ihale süreçlerinde yaşanan belirsizlikler, ani değişiklikler ve özel sektörle istişare edilmeden acele ile yürürlüğe konan düzenlemelerin yatırım ortamında sonradan telafi edilemeyecek güvensizliklere ve bozulmalara neden olduğunu bildiren Bilecik, bunların üzerine hukuksal alandaki sorunlar ve siyasi belirsizlikler eklendiğinde yatırımcının çekimser kaldığını söyledi.
Bilecik, Türkiye’nin yatırımları teşvik edebilmesi için önce olağanlaşması, sonra da güveni artırıcı kurallı ekonomi düzenine tam olarak geçmesi gerektiğini kaydederek, hükümetten temel beklentilerini; “özerk kurumların liyakatli ve bağımsız şekilde işlemesi”, “politika yapımında etki analizlerinin ve istişare süreçlerinin sağlıklı yürütülmesi” ve “ihale kanununun AB standartlarına çekilmesi” olarak sıraladı.
Genç işsizlikle mücadele edilmeli …
Erol Bilecik, kur riskinin nasıl yönetileceğine ilişkin son 3 yıldır önemli bir farkındalık oluştuğunu, pek çok şirketin, kur riskini yönetmek konusunda eskiye kıyasla çok daha dikkatli davrandığını ve sektörün önde gelen bankalarının da bu anlamda oldukça ihtiyatlı olduğunu belirterek, “İş dünyası da dövizle borçlanmak istemiyor ama gerek maliyet gerekse vade yapısı itibarıyla TL cinsinden borçlanma koşulları oldukça kısıtlı” dedi. Bilecik, genç işsizliği ile mücadele için eğitim ile iş gücü piyasası arasındaki bağın güçlendirilmesi ve vasıf uyumunun gözetilmesi gerektiğini ifade etti. Bilecik, kur riskinin nasıl yönetileceğine ilişkin son 3 yıldır önemli bir farkındalık oluştuğunu aktararak, pek çok şirketin kur riskini yönetmek konusunda eskiye kıyasla çok daha dikkatli davrandığını ve sektörün önde gelen bankalarının da bu anlamda oldukça ihtiyatlı olduğunu söyledi.
Bilecik, bu konuda enflasyonun en kısa zamanda kalıcı olarak hedeflenen yüzde 5’e ve hatta altına indirilmesinin öncelikli talepleri arasında bulunduğunu dile getirerek, “Sonuçta, iş dünyası da dövizle borçlanmak istemiyor ama gerek maliyet gerekse vade yapısı itibarıyla TL cinsinden borçlanma koşulları oldukça kısıtlı. Enflasyonda artış olduğu sürece de bu koşullar giderek zorlaşıyor. Dolayısıyla enflasyonu düşürmek birincil önlem olmalı” diye konuştu.
Son zamanlarda döviz cinsinden borçlanmaya bir takım kısıtlamalar getirilmesi veya zorunlu hedge gibi düzenlemelerden bahsedildiğine işaret eden Bilecik, “Bu gibi kısıtlar, yüksek enflasyon ve yüksek borçluluk ortamında finansman maliyetlerini daha da arttırabilir. Özünde ‘iyi niyetli’ bu düzenlemeler, istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu anlamda, düzenlemelerle getirilen kriterler çok büyük önem taşıyor. Bunların özel sektörle mutlaka istişare içinde tasarlanması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Erol Bilecik, Birleşik Krallık’ın Haziran 2016’da AB’den ayrılma kararının, Türkiye açısından çok kritik olduğuna işaret ederek, dünyanın en büyük 5. ekonomisi konumunda olan Birleşik Krallık’ın, Türkiye’nin de en büyük ekonomik ortaklarından biri olduğunu anımsattı.
Reform alanları belirlenmeli
.Bilecik, acil reform alanlarından biri olarak enerjiyi gördüklerine dikkati çekerek, “Halihazırda, elektrik ve doğalgaz sektörlerinde somut gelişim alanları üzerine bir çalışmayı sürdürüyoruz. Bu çalışmamızın amacı; Milli Enerji ve Maden Politikası ile tanımlanmış hedefleri de destekleyecek şekilde, arz güvenliğini güçlendiren, daha verimli, rekabetçi ve sürdürülebilir bir yapıya ulaşmak. Enerji sektörünün yapısal reform alanlarını, arz güvenliği, rekabet, ekonomik verimlilik, enerji verimliliği ve gelişen enerji teknolojileri odaklı özetlemek mümkün” dedi.
Düşük karbonlu kalkınmayı gelecek dönemde reform ajandalarının parçası yapmaları gerektiğini dile getiren Bilecik, “İklim Değişikliğiyle Mücadele Alanında TÜSİAD Tutum Belgesi’nde düşük karbonlu kalkınma konusunda somut reform alanlarını ortaya koyduklarını ve bu yöndeki çalışmalarını detaylandırarak sürdürme kararlılığında olduklarını ifade etti.
Bilecik, hükümetin yatırım ortamını iyileştirmek, ticareti arttırmak ve katma değerli üretimi desteklemek için attığı adımları ilgiyle takip ettiklerini ve bu konularda hükümete destek olduklarını belirterek, reform alanlarının belirlenmesi konusunda şu ana kadar birçok değerli çalışma yapıldığını anlattı.
İstihdam üzerindeki vergi yüzü azaltılmalı …
Başta dijital yetkinlikler olmak üzere yetişkin becerilerinin yaşam boyu öğrenme anlayışıyla geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Bilecik, “İstihdam üzerindeki vergi ve prim yükünün OECD ülkeleri ortalamasına çekilmesi, güvenceli esnek çalışma biçimlerinin geliştirilmesi. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin eğitim, çalışma ortamı ve yönetime katılım başta olmak üzere hayatın her alanında sağlanmasına yönelik kararlı adımlar atılması. Bu reformların başarısı için toplumsal desteği pekiştirecek ve Türkiye’nin uluslararası saygınlığını, çekim gücünü ve marka değerini yükseltecek bir iletişim stratejisinin oluşturulması ve uygulanması” dedi. -Mehmet ÖZGÜN-