Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İkinci asfaltımız da geldi!

Hayırlı Olsun mu? ‘Çağlar İçinde Antakya’, bu kente kalbini vermiş,

Hayırlı Olsun mu?

‘Çağlar İçinde Antakya’, bu kente kalbini vermiş, bu kente aşık bir ismin, Ataman Demir’in kaleme aldığı bir kitap… İçinde yaşadığımız bu yaşlı kenti anlamak, görmek ve dinlemek için, Demir’in gözlerine yansıyan şehri görmek, kulaklarına çarpan şehrin kelimelerini işitmek gerek belki de… Bunu yapamadığımız için mi bu durumdayız bilinmez ama, gidişat çok da iyi değil gibi!

İ.Ö. 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikâyesi içinde, mimari ve kültürel mirası ile hala yaşamakta olan eski bir kent, Antakya. İmparatorların gözdesi olmuş, Antik Çağ’ın üç metropolünden biri… O çağlarda nüfusu birkaç yüz binlere ulaşmış, güzelliği ve halkının yaşadığı lüks hayat ile dillere destan olmuş, “Doğunun Kraliçesi”. Havarilerin, Hz. İsa’nın öğretisini anlattıkları, ona inananlara ilk kez “Hıristiyan” dendiği mukaddes kent…
Bu kelimeler, bu kentin sevdalılarından, Ataman Demir’in kelimelerinden… Demir’in, ‘Çağlar İçinde Antakya’ adlı kitabından… O anlatırken, içinde yaşadığımız kenti daha farklı görüyor, daha farklı duyuyor, daha farklı hissediyoruz sanki. Ya da kayıplarımızla geldiğimiz son noktanın, aslında bir uçurumun eşiği olduğunu fark ediyoruz!
Bu kitaba dair konuşan Nevzat Oğuz Özer (Prof. Dr. – MSGSÜ Mimarlık Bölümü) bakın ne demiş:
“1970’li yılların başından başlayarak, aramızdan ayrıldığı ana kadar hiçbir zaman peşini bırakmadığı ‘Antakya’ sevdasını, çok kapsamlı, birbirinin devamı niteliğindeki iki kitaba dönüştürmüştür… Çağlar İçinde Antakya… Herhalde, Türkiye’de çok az kentin böyle kapsamlı bir monografisi vardır. Antakyalıları çok şanslı bulduğumu söylemeliyim. Ancak Antakyalılar da, pırlanta değerindeki tarihî kent merkezi içindeki bir sokağa onun adını vererek bu borçlarını ödemeye çalışmışlardır.”
-ÖDEDİK Mİ?-
Asıl soru da bu… Ödedik mi? Borcumuzu ödedik mi? Peki, ödeme şeklimize baktığımızda gördüklerimiz, bize ait şeyler mi? En çok da ‘asfalt’ hikayemizin devamında gelen ikinci örnek! İlkini, dünyanın ilk ışıklandırılmış caddesi olan Kurtuluş Caddesi’ne bakan dar bir sokakta bırakmıştık! İlk, ama ‘son olsun’ diye de eklemiştik! Ama devamı da gelmiş… Yerel idarecilerimiz, doğu Antakya’nın bu defa başka bir dar sokağına asfalt dökmüş! Taş bedenli eski bir yapının hemen yanı başına… O yüzden de cevap, ‘ödeyememişiz’ olmuş… O yüzden de, Nevzat Oğuz Özer’in (Prof. Dr. – MSGSÜ Mimarlık Bölümü, “Antakyalılar da, pırlanta değerindeki tarihî kent merkezi içindeki bir sokağa onun adını vererek bu borçlarını ödemeye çalışmışlardır” deyişindeki ‘ödeme’ işini tamamlayamamışız! Yarım bırakmışız!
-NE DEMİŞLERDİ?-
Antakya’nın düne ekli hikayesine ‘sahip çıkmak’ isteyenlerin Ankara’ya uzanan hatta ilerleyen kelimelerini bir kez daha hatırlayalım mı? Özellikle de, kent kimliği adına, Hatay’da kurulma kararı alınan Anıtlar Yüksek Kurulu için söylenenlere bir kez daha yakından bakalım mı?
İlk olarak, Antakya Belediye Başkanı İsmail Kimyeci konuşsun:
“Bir yandan sahip olduğumuz kültürümüzü yaşatırken, bir yandan da tarihi dokuyu korumayı, değerli eserlerimizi ve binalarımızı restore

ederek bizden sonra gelecek kuşaklara en güzel şekilde ulaştırabilmek için bunların korunmasını çok önemsiyoruz. Antakya’da tarihi dokuyu ayağa kaldırmakla ilgili yapılacak projeler, Adana’daki Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından denetleniyor. Ancak, projeler çok uzun zaman alıyor. Bunun için Hatay’da yeni bir Anıtlar Yüksek Kurulu kurulması için Milletvekillerimizin, teşkilatımızın ve Hükümetimizin destekleriyle taleplerimizi ilettik. Talebimiz kabul edildi ve ön onay aldı. İnşallah kısa bir zamanda Hatay’ımızda Anıtlar Yüksek Kurulu’nun oluşturulacağının müjdesini vermek isterim.”
Ve sıradaki isim, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, Hüseyin Yayman olsun ve desin ki:
“Hatay’ımıza bir müjde vermek istiyoruz. Sayın Antakya Belediye Başkanımız İsmail Kimyeci ile bundan bir yıl önce konuştuk. Başkanımız, belediyeye bağlı KUDEB birimi kurulması gerektiğini ifade etti. Bu birim kurulduktan sonra, Başkanımız, Hatay’a Anıtlar Yüksek Kurulu’nun bir şubesinin kurulmasını istedi. Daha önce Hatay, Adana’ya bağlıydı. Bakanlar Kurulu onayıyla Hatay Bölge Koruma Kurulu kuruldu. Hayırlı, uğurlu olsun. Koruma Kurulu’nun kurulması vatandaşlarımıza büyük kolaylık sağlayacak. Daha önce vatandaşlarımız Adana’ya gidiyordu. Sıraya girip dosyaların incelenmesi, Adana’dan buraya kontrol için gelmeleri çok zaman alıyordu. Kısa süre içerisinde yer tahsis edilerek Hatay Koruma Bölge Kurulu’nun teşkilatlanmasını, personel alımını hemen sağlayarak hizmete sunacağız. Hatay’ımıza hayırlı, uğurlu olsun.”
-KONTROL KİMDE?-
“Kentin tarihi ve kültürel dokusunun korunması adına sorumlu kurumların listesine hangileri giriyor” sorusunu soranların beklentisi tek bir noktada birikiyor. Birikirken de, şu soruları sıralıyor: Bundan sonra sıra ‘hangi sokakta’? Doğu Antakya’daki dar sokakların tescilli yapıları arasına dökülen ziftin bir sonraki adres listesinde daha kaç sokak var? Bu yapılanı ‘hizmet’ diye sunan yerel idarecilik anlayışına Hatay Valiliği ‘ne’ diyor? Şu ana kadar ‘konuşmama ısrarını’ sürdüren ve ‘konuşma sırasını’ da konuyla ilgisi olmayan kurumlara devreden Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü yaşananlara ne diyor?
Sayfamız bitti! Tamam da, nasıl bitirelim? Eldeki için ne diyelim? ‘İkinci asfaltımız hayırlı olsun’ mu? Peki, oldu mu?  -Tamer Yazar-