Yolumuzun açık, önümüzün aydınlık, gelecek günlerimizin huzur, mutluluk ve başarı dolu bir şekilde geçebilmesi, gelecek kuşaklara devredeceğimiz mirasın, bu doğrultuda çağdaş bir anlayış içerisinde yaşam sürdürebilmek olabileceğinin bilinç ve anlayışında olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının, kurtuluş mücadelesinden başarıyla çıkıp Cumhuriyetin ilan edilmesini sağladıktan hemen sonra, aradan beş aydan az bir süre geçmeden, eğitim-öğretim birliği yasasının meclisten çıkartılmasını sağlayarak, bu amaca ancak çağdaş bir eğitimle ulaşılabileceğini, hem tüm yurttaşlarımıza, hem de bizi örnek alan ve alacak olan diğer ülkelere net bir şekilde duyurmuşlardı.
İşte bu çağdaş eğitim anlayışı ile yola çıkan Atatürk kuşağı, 17 Nisan 1940’ta Cumhuriyet tarihimizin en büyük devrimlerinden olan köy enstitülerini yaşama geçirmişlerdi.
Köy enstitüleri sadece ülkemiz için değil, eğitime önem veren, her şeyin eğitimle sağlanabileceği anlayışında olan diğer ülkelere de örnek olmuş idi.
1940 yılında Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde oluşturulan köy enstitüleri ile çağdaş bir gençliğin eğitilmesi ile yetinilmemiş, aynı zamanda bu enstitülerde okuyan öğrencilerin ekonomiye de katkılarını sağlayacak olan becerilerle donanmaları yoluna gidilmişti.
Öyle ki, tarımdan inşaata, küçük el sanatlarından diğer zanaatlara kadar hemen her konuda bilgi ve beceri sahibi olunması için gereken altyapı hazırlanmış, eğitim sistemi de ona göre düzenlenmişti.
Köy enstitülerinin giderek Anadolu’nun çeşitli yörelerinde kök salması ve amacına uygun bir eğitim sistemi uygulaması ile köylerimiz kalkınmaya, şehirlerle boy ölçecek bir konuma gelmeye başladı.
Bu okullardan mezun olanlar, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde çeşitli görevler üstlendiler. Sadece edebiyat, sanat ve eğitim alanında değil, ülke ekonomisine katma değer sağlayacak diğer alanlarda da söz ve yetki sahibi olmaya başladılar.
Köy enstitülerinin amacına uygun bir şekilde başarıdan başarıya koşması ve giderek etkinliğini arttırması, emperyalist çevrelerce hoş karşılanmamaya ve bu nedenle de bu okullar aleyhinde kampanyalar oluşturulmaya başlandı.
Çok partili yaşama geçildikten sonra köy enstitüleri aleyhine oluşturulan kampanyalar giderek dozunu arttırmıştır. Öyle ki, zamanın moda deyimi olan kominist yuvası suçlamasının yanı sıra, kız ve erkek öğrencilerin bir arada bulunmaları da yakışıksız ve asılsız ithamların oluşturulması suretiyle, bu başarılı irfan yuvalarının kapatılmasının alt yapısı hazırlanmaya başlanmıştır.
Ne yazık ki bu ithamlar, bazı siyasiler tarafından da desteklenmiş ve sonunda da 27 Ocak 1954 tarihinde 6234 sayılı yasa ile köy enstitülerinin kapatılması yoluna gidilmiştir. Özetle köy enstitülerine sahip çıkılamadı.
Bu enstitüleri kapatanların ve kapatılmasına destek verenlerin, tarih önünde büyük bir vebal altına girdikleri yadsınamaz.
Eğer bu enstitüler kapatılmasa idi, bugün karşılaştığımız olumsuzlukların hemen hemen ezici bir çoğunluğu var olmayacak, ülkenin üzerini kaplamış bulunan karanlık bulutlar hiçbir zaman kendini gösteremeyecekti. Zira yaşanan tüm olumsuzların kökeninde, çağdaş bir eğitimin tüm kurum ve kuralları ile varlığının hala sağlanamamış olmasının bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Köy enstitülerimiz varlığını sürdürse ve giderek Anadolu’nun çeşitli yörelerine yayılmak suretiyle amacına uygun bir eğitimi devam ettirme olanağına sahip kılınsa idi, en azından bugün köyden kente göç diye bir sorunla karşılaşılmayacak, tarım ve havyacılığımız bitme noktasına gelmeyecek, Cumhuriyetin kazanımları elden çıkartılmayacak, genç beyinlere sağlanan çağdaş eğitim modeli sonucu dünyadaki tüm gelişmelere önderlik edecek konuma gelinebilecekti.
Ama ne yazık ki; tüm Cumhuriyet kazanımlarının teker teker elden çıkarılması gibi, köy enstitülerinin 1954 yılında kapatılması suretiyle çağdaş bir eğitimin tüm kurum ve kuralları ile var olmasının önüne büyük bir set çekilmiştir.
Köy enstitülerinin kuruluşunun 78. yılında, bu enstitüleri kuranları, bu enstitülerde okuyarak ülke kalkınmasına, çağdaş dünya içerisinde yer alabilmemize katkıda bulunanları şükran ve minnetle anıyor, aramızdan ayrılanlara ise tanrıdan rahmet diliyoruz. Ve bu enstitülerin kapatılmasına, bu irfan yuvalarının katledilmesine neden olanları ise veballeri ile baş başa bırakıyoruz….
YORUMLAR