Azalan yeşil alanlarının karşılığında, saksı içindeki bitkilerin ve ağaçların arttığı, dikey bahçe uygulamalarının ise sıklıkla karşımıza çıkmaya başladığı Antakya örneğinde duranlar, hayata geçirilen ama takibi yapılmayan hizmetlerin yarattığı ‘maliyetleri’ sorguluyor, sorgularken de eldekini işaret ediyor…
Antakya’nın trafiğe kapalı Saray Caddesi önünde karşımıza çıkan ‘Dikey Bahçe’ uygulamasının ‘tamamen’ kurumuş halini izleyen ve iç geçiren kent insanı adına, bu uygulamayı hayata geçiren, ancak takibini yapmayan Antakya Belediyesi’ne soralım mı? Dikey bahçemiz kurudu! Peki, yerine yenisi gelir mi, yoksa uygulama rafa mı kalkar?
Bu tür uygulamaların en yaygın adreslerinden biri olan İstanbul için kısa bir yazı kaleme alan Mimar Osman Güdü’nün buna dair tespitleri Antakya örneği için de gelsin:
“Dikey bahçe projelerinin m2 maliyetlerinin ortalama 800 TL olduğunu düşündüğümüzde, bu eleştirilerimizin ne derece haklı olduğunu da görmekteyiz. Her uygulandığı alanda çok ciddi bir maliyetle yaptırılan bu dikey bahçeleri sorgulamamız gerekiyor. Önünden her gün geçerken, sadece görselliği ile bizi etkileyen bu uygulamaların bizlerden alınan vergi ve harçlar ile yapıldığını, bu bedellerin kent yaşamına daha olumlu ve artı değer katan projelerde kullanılmasının gereği de gündeme getirilmelidir. Israrla uygulanan bu devamlılığı olmayan projelerin kimler tarafından hazırlandığı, dikey bahçe uygulamaları için belediyelerin kasasından çıkan para miktarının ne olduğu ve bu paralar ile neler yapılabileceği mutlaka sorgulanmalıdır. Yaşadığımız kente sahip çıkmak, sadece kentli gibi yaşamak ve kurallarına uymak olmamalıdır. Bizleri yönetenlerin yaptıklarını incelemek, uygulamalara karşı tepkileri dile getirmek de en önemli görevimizdir. Uyuyan veya uyutulan kentli olmak değil, yaşayan ve yaşamı sorgulayan kentli olmak gerekir. Yoksa bilimsellikten uzak uygulamaların yarattığı kentlere mahkûm yaşamakta bizlere verilen en ağır ceza olacaktır.” -Tamer Yazar-