Kim bilir kaç aileye yuva olmuş, kaç hüzne ve mutluluğa tanıklık etmiş? Hatta üst üste biriktirmiş tüm o yaşamları, ama yine de terk edilmiş ve sonunda da unutulmuş…
Tarihi bir kentin dar sokaklarında adımlayan herkes iyi bilir, kalbi çarpan, çarptıkça da kelime kelime hüznü dökülen bir şehirde olduğunu. Çünkü hiçbir şehir yoktur ki, Antakya kadar biriktirsin hayatı ve biriktirdiği o hayat tarafından da terk edilsin…
Bu yorgun ve yaşlı kentin hüznü biraz da bundan. Yanağından süzülen o tek bir damla gözyaşının hiç kurumaması da bundan.
-Dün gibi değiller-
Burası, Kocaabdi Mahallesi-Turan Sokak. İçeri doğru adımınızı atar atmaz, o bahse konu hikaye kendini anlatmaya başlıyor. Az biraz ‘vazgeçmiş’, direnci gitgide azalmış bir hikaye… Ama duymak için kulak kabartmanız gerekiyor. Ama en çok da, bu hikayenin asıl sahibi olan şehrin yorgun evlerinin size inanması gerekiyor. Çünkü yıllar içinde betona boğulmuş olan yaşamları, hep bundan olmuş! İnanmaktan olmuş… Hızlıca güvenmekten olmuş! Ev sahipliği yaptığı her yaşam ondan bir parça alıp götürmüş. Parça parça eksilişleri de bundan. Dün gibi değiller o yüzden. Düne dair anlatılanlar gibi değiller.
-Kudeb mi?-
İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve Bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek, denetimlerini yapmak üzere kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) mı? Onlardan elimizde çok var! O yüzden sormak gerek… Eldeki hikaye bu kadar hüzünlüyken, o hüzne çözüm eklemesi gerekenler pansumanda neden bu kadar geciktiler, gecikmeye de devam ediyorlar? Var olma sebepleri bu evler, bu tarih ve bu kültürel kimlik olanlar, niye ‘ipin ucunu’ kaçırdılar? Af dilemeleri gereken bu şehir gün gün eksilirken, nasıl oluyor da bu kadar rahatlar? Cevapları var mı?
Tamer Yazar