Parlamentonun neredeyse işlevsiz hale gelmesine ve ülkenin tek adam anlayışı ile yönetilmesine yol açabileceği endişelerinin yoğun bir şekilde dile getirilmesine neden olan 24 Haziran seçimleri geride kaldı.
Milletvekilleri Cumartesi günü ant içmeye başladılar.
Cumhurbaşkanı da Pazartesi günü ant içti.
Anayasanın 81. maddesine göre milletvekilleri, 103. maddesine göre de Cumhurbaşkanı yeminlerini icra ettiler.
Anayasanın 81 ve 103. maddeleri uyarınca mealen “ devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğimi koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma ; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde ….” denmek suretiyle namus ve şeref üzerine yemin edilmiştir.
Cumhurbaşkanının yemininde ilave olarakta “…üzerime aldığım görevimi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma…” ibaresinin de yer aldığı görülmektedir.
Yemin metinleri aşağı yukarı bu şekilde olup sadece Cumhurbaşkanın yeminine tarafsızlıkla görevinin yerine getirilmesi cümlesi eklenmiştir.
Şimdi yeminler yapılıp, gerek parlamento, gerekse Cumhurbaşkanı yeni sistem doğrultusunda göreve başladıklarına göre, izlenmesi gerekecek yol, bu yeminler doğrultusunda hangi adımların atılacağı, ülkenin geleceği açısından yararlı hangi yolların izleneceği hususu olmalıdır.
Bir yandan bu doğrultudaki gelişmeler izlenirken, öte yandan siyasi partilerin neler yaptığına da şöyle bir göz gezdirmekte yarar görüyoruz.
Yapılan cumhur İttifakı sonucu, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan ve parlamentoda da bu doğrultuda çoğunluğu sağlayan AKP, vakit geçirmeden seçim sonuçlarını irdelemeye, kendi özeleştirisini yapmaya başlamıştır.
7 Haziran seçimlerinden bu yana AKP’nin neden oy kaybettiği veya oylarını neden arttıramadığı hususu masaya yatırılmaya, bunun nedenleri araştırılmaya, yanlışlar tespit edilmeye, doğrular bulunmaya çalışılmaktadır.
AKP ‘de durum böyledir.
Muhalefet cephesine gelince.
Öncelikle CHP’ye şöyle bir baktığımızda durumun hiçte iç açıcı olmadığı net bir biçimde kendini göstermektedir.
Seçimlerde alınan sonuç, nerelerde başarısız olunduğu, nerelerde başarılı olunabildiği hususları araştırılma, yanlışlar tespit edilerek onların düzeltilmesi için alınması gerekecek olan tedbirler masaya konulmak suretiyle kısa süre sonra yapılacak olan yerel yönetimler seçimlerinden başarıya çıkabilmenin yolları araştırılması gerekir iken, ne yazık ki bunların yapılmadığı, resmen medya aracılığıyla karşılıklı söylemlerin havalarda uçuşmaya başladığı üzüntü ile izlenmektedir.
Bu durumun CHP’ye umut bağlamış vatandaşlar tarafından kaygı ve endişe ile izlendiği bilinen bir gerçektir.
Tüm bu uyarılara, sağduyu çağrılarına, kol kırılır yen içinde kalır özdeyişinin hatırlatılmasına rağmen, kırıcı sözlerle karşılıklı atışmalara devam edilmesi oldukça düşündürücüdür.
Yine millet İttifakının içerisinde olan ve bu ittifak sayesinde baraj sorununu bertaraf ederek parlamentoya 43 milletvekili sokan İYİ partideki durumda fazlaca iç açıcı değil.
Bu partide de, içten içe koltuk hesapları yapılmaya, yavaş yavaş beklentiler gün ışığına çıkmaya başlamıştır.
Muhalefet partilerinde ki bu karmaşa ,bilinmelidir ki AKP’nin ve bunun destekçisi olan MHP ‘nin ekmeğine yağ sürmektedir.
Ne diyelim? Koyun can derdinde,kasap ise et derdinde.
Siyaset tablosundaki genel durum bundan ibarettir. Eğer bu böyle devam ederse Montesquieu’nun “ Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir” sözünü bir kez daha anımsamamız gerektiğini hatırlatmak isteriz…
YORUMLAR