Hatay’ın Samandağ ilçesinde yer alan 2 bin yaşındaki Titus Tüneli’nin zemininde ilerlemek ve tünelin sonunu görmek isteyenler, kaygan zeminde biriken su, taş ve kayalar yüzünden bunu yapamıyor ve ister istemez geri dönüyor! Çin’in Henan eyaletindeki 2 bin metrelik Laojun Dağı’nda turistler için yapılan yürüyüş yolu ise bizdeki duruma trajikomik bir gülümseme ekliyor!
Ülkemizde sahip olduğumuz pek çok antik yapıdan birisi olan, Roma İmparatorluğu dönemine ait, yaklaşık 2000 yaşında bir direnaj tüneli olan Titüs Tüneli için bilgi paylaşan, Eren Kömürlü (Karadeniz Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü) ve Fatma Sinem Özkan’a (Jeoloji Yüksek Mühendisi) söz verelim mi? Ardından, eldeki için sözü biz devam ettirelim!
-HİKAYESİ-
“Hatay coğrafyası, eski adı ile Antioch, Roma devletinin bir dönem 3. en kalabalık şehri olacak kadar önemli bir merkezdi. Antioch, Büyük İskender tarafından kurulmuş ve Roma tarafından alındıktan sonra da önemini hız kesmeden artırmış bir şehirdir. Aynı zamanda, Dünya’da meşalelerle düzenli olarak aydınlatılan ilk sütunlu cadde, Herod Caddesi de (günümüzde Kurtuluş Caddesi) Antakya’dadır. “Antioch” ismi batı tarihinde o kadar önemlidir ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde Illinois, Kaliforniya ve Ohio eyaletlerinde bu isimde yerleşim yerleri vardır. Antakya henüz kurulmadan önce, bölgenin en önemli ticaret merkezi ise Hatay ilinin Samandağ ilçesi içerisinde kalan, eski adı “Seleukeia Pieria” olan bir liman kentidir. M.Ö. 4. yüzyılda kurulan “Seleukeia Pieria” şehri, ticaret konusunda oldukça ilerlemiş ve Doğu Akdeniz’in en önemli liman şehirlerinden birisi olmuştur. Ancak, seller nedeni ile birçok kez limanı çamur ile dolmuş ve ticareti olumsuz yönde etkilenmiştir. Titus Tüneli ise, Seleukeia Pieria isimli bu antik kentin, dağ yamaçlarından gelen sular altında kalmasını engellemek için bir drenaj tüneli olarak kazılmıştır.
Roma İmparatoru Vespasian (MS.69–79) tarafından başlatılan tünel kazıları, oğlu İmparator Titus (MS.79–81) döneminde büyük ölçüde tamamlanmıştır. Ancak, burada çalışan pek çok köle, Roma kentinde bulunan meşhur Colloseum’un inşaatı için transfer edilmiştir ve tünel inşaatının tamamlanması bu nedenle gecikmiştir. Tünel kazıları, bir süre Roma askerleri ve denizciler tarafından devam ettirilmiş ve Titus zamanındaki kazı hızına nazaran oldukça yavaş ilerleyerek, diğer bir Roma İmparatoru, Antonius Pius zamanında tamamlanmıştır.
Titus Tüneli kazısı, şehrin yukarı kısmından başlamış ve denize doğru ilerlemiştir. Bu konudaki bilgiye, tünel duvarlarındaki açıklamalardan da ulaşılmaktadır. Titus Tüneli, kapalı bölümü 130 metre olmak üzere, açık (kanal) kısımları ile beraber 1380 metre uzunluğundadır. Yaklaşık 2000
yaşındaki Titus Tüneli’nin kesit alanı ortalama 45 m2 dolaylarında olup, çok değişken olan açık kısımlarının kesiti ise yer yer 100 m üzerindedir. Kireçtaşı içerisinde kazılan Titûs Tüneli’ne ait kapalı bölümlerinin derinliği 50 metreyi bulmaktadır. Güzergah boyunca, topografya nedeniyle, açık kısımların yer yer derinleşmesi neticesinde üç adet tünel kazısı yapılmıştır
Titus Tüneli, sadece şehri tehdit eden sel sularını direne etmek için değil, tünel içerisindeki yan duvarlara komşu kazılan küçük su kanalları ve yer yer kesitin genişletilmesi ile oluşturulan su havuzları ile de aynı zamanda sıcak yaz aylarında şehrin su ihtiyacını karşılama amaçlı da kazılmıştır. Roma’nın su kontrolü üzerindeki eşsiz mühendisliği Titus Tüneli’nde açıkça görülmekte olup, tünel girişinde ve güzergahı içerisinde yer yer halkın zaman geçirmek için kullandığı alanlar da mevcuttur.”
-SORUN NET!-
Eren Kömürlü ve Fatma Sinem Özkan tarafından paylaşılan bilgiye ekli asıl detay ise bugünün konusunu oluşturuyor! Zira binlerce yıllık tünelin eski Roma hikayesi için Türkiye’nin ve Dünya’nın birçok noktasından gelenler ‘zemin engeli’ ile karşılaşıyor. Bu durum, tünelin ilk merdivenleri ile zemine inenleri ister istemez geriye döndürüyor.
Kömürlü ve Özkan’ın bu konudaki tespitleri ise şöyle:
“Titus Tüneli’nde mevsimsel olarak artış gösteren tabandaki su akıntısı, su akıntısı ile taşınan malzemeler, ayrıca tünelin açık kısımlarında kesit üzerinden (yüzeyden) düşen zemin malzemesi, tarihi tünelin gezisi için zorluklara ve güvenlik sorunlarına yol açmaktadır. Tünel içinde aydınlatma olmaması ve turistler için yürüyüş yollarının bulunmaması nedeni ile yer yer derinleşen su içerisinde yürünmesi gerekmektedir.”
-ZEMİNDEN GÖĞE!-
İnşa edildiği tarih ve boyutları düşünüldüğünde, benzer örnekleri ile kıyasla tanıtımı açısından önemli çalışmaların yapılmasına gerek olan Tünel’in zemininde yürüyemeyen bizlere karşın, Çin’in Henan eyaletindeki 2 bin metrelik Laojun Dağı’nda turistler için yapılan yürüyüş yolu, eldeki bu duruma trajikomik bir gülümseme ekliyor!
Çin Turizm Bakanlığı’nın 2 bin metre yükseklikteki turistik Laojun Dağı’nda inşa ettiği yürüyüş yoluna ekli haber mi?
“Daha önce ülkenin en derin vadisi üzerine camdan köprü inşa ederek on binlerce turist çeken Çinliler, bu kez de yüzlerce metrelik uçurumun kenarına kurdukları lokanta ile ‘yüksek miktarda’ turist çekmeye niyetliler. Bu amaçla, Henan eyaletindeki 2 bin metrelik Laojun Dağı’nın yamacı kullanıldı. Yüzlerce metre yüksekteki yamaca kurulmuş lokantaya gitmeye cesaret edenler hem ikramların hem manzaranın ‘tadını’ çıkarabiliyor.”
-SORALIM!-
Peki, soralım mı? Bizler, gelen turistleri ‘0’ rakımlı zeminde dahi yürütmekte zorlanırken, Çin’de yaşanan bu durum ne anlatmalı? Cevabı kim vermek ister? Hatay Valiliği mi? Samandağ Belediyesi mi? Samandağ Kaymakamlığı mı? Hiçbir konuda konuşmayan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü mü? Yoksa Ankara’daki Bakanlık mı?
Cevap alır mıyız, bilmiyoruz! Ama bildiğimiz tek bir şey var ki… Topraklarımızda yaşayan uygarlıklardan günümüze gelen tarih mirasımızı korumak ve geleceğe aktarmak, bizlerin, her birimizin asli görevi olmalı! -Tamer Yazar-