Av. Göksel Kırar
24 Haziran seçimleri sonrası içinde bulunduğumuz durumu doğru teşhis edemezsek bir kez daha önemli bir dönemeci kaçırmış olacağız.
CHP dün bu ülke için umuttu, bugün bizim için hala umut, ama maalesef sürekli cepten yiyerek hem seçmenin sabrını ve enerjisini hem de yarınların umudunu tüketiyor.
Yazının sonucunu en başta söyleyeyim; CHP için değişim şarttır, bu sadece bir lider değişikliği değil, kadro, yöntem ve zihin değişikliği olmalıdır. Günlerdir süren, kurultay için yeterli imza sayısı toplandı-toplanmadı tartışması sadece gereksiz bir ayrıntıdan ibarettir. İmza sayısı 634’ü bulmasa bile mevcut yönetimin değişim isteğinin önünde durması imkansızdır, bu isteğe sadece tüzük ve rakamlar işaret edilerek karşı çıkmak kendi kendini inkardır, sosyal demokratlıkla, halkçılıkla bağdaşmaz.
Türkiye Cumhuriyeti son seçimiyle birlikte köklü bir sistem değişikliğine gitmiştir, önümüzde olağanüstü yetkilerle donatılan bir başkan ve ekibi var artık. Meclis, demokrasi oyununda etkisiz bir konumda. Hal böyleyken, eski sistemin mevcut muhalefet anlayışıyla ve ekibiyle yola devam etmek CHP’yi tahmin edeceğimizden çok daha kısa bir sürede eritir; değil oy verecek, selam verecek seçmen bile kalmayabilir.
Mevcut CHP Yönetimi, Türkiye’nin yaklaşık 200 yıllık demokrasi yolculuğunda keskin bir makas değişikliği olan 24 Haziran seçimlerini, bu seçimin getirdiği kuralları, Meclis’in işlevsizliğini, ne kendi seçmenine ne de ülkeye anlatma isteği duymaktadır. 2019 yerel seçimleri bahane edilerek, her zaman olduğu gibi çözmemiz gereken parti içi temel sorunlarımızdan kaçmaya çalışıyorlar. Bizi, yaklaşan yerel seçim telaşıyla bildiklerimizi, istediklerimizi söylemekten alıkoymak istiyorlar.
Oysa CHP için Türkiye’nin ve dünyanın yaşadığı dönüşümü yakalamak, bu ülke insanının umudu olup iktidara gidecek yola taş döşemek, yerel seçimlerde korunacak birkaç büyükşehir belediyesinden çok daha önemli ve hayatidir. Nasıl ki yıllardır süren AKP iktidarının her türlü toplum mühendisliğine, ayrıştırıcı politikalarına, Türkiye’nin toplumsal dokusuna karşı attığı aykırı adımlara karşı çıkıyor, tarihin tekerleğinin geriye yürütülemeyeceğini söylüyorsak, CHP’yi yönetenlerin de kafalarını kuma gömüp zamanın ruhuna aykırı hareket etmelerine izin veremeyiz. Türkiye’de oyunun kuralları değişmiştir, yeni oyuna bu kez eski takımla ve eski taktikle başlamak istemiyoruz.
AKP’nin kendisi bile yeni sistemde devleti yeniden nasıl yapılandıracağını bilmiyorken ve önümüzdeki yıllar kökleşmiş Cumhuriyet kurumlarının yap-bozuyla geçecekken, Cumhuriyeti’ne ve halkına sahip çıkacak bir CHP’nin tepeden tırnağa hazır olması şarttır.
Moral motivasyonu yüksek, iktidarın attığı adımları yakından inceleyecek ve bunu Türkiye’ye doğru anlatabilecek kadroları olan, halkı küçümsememeği birinci kuralı yapacak bir CHP yaratmak zor değil. Özgürlüğe, sola, sosyal demokrasiye gönülvermiş çok geniş bir çevrede, ülkesi için hassasiyetle çarpan kalpleri birleştirme işine, inat, sabır ve yeni umutlarla başlamalıyız. İnsanlarımızın umuda, yeniliğe, güzel günlere olan muazzam isteğini, seçim mitinglerinde hep beraber gördük, yaşadık. Ortaya çıkan bu umudun saman alevi gibi sönmesini istemiyorsak, CHP’ye üye olsun olmasın herkes değişim isteğini yüksek sesle ifade etmelidir.
Geride kalan onaltı yıl, yıllardır AKP’nin değirmenine su taşıyan hatalı politikaların muhasebesi yapılmadan, yani suya sabuna dokunulmadan yapılan kurultaylarla bir yere varamayacağımızı yeterince öğretmiştir.
Bu parti, mevcut delege sistemiyle ve adam kayırmacılığıyla daha fazla yönetilemez. 2010 yılında değişim umuduyla gelen Sayın Genel Başkan’ın bugün bizi getirdiği yer, Deniz Baykal’ın yıllarca umudumuzu öğüttüğü yerin belki iki parmak ilerisidir.
Bir kez daha yinelemek istiyorum, CHP’deki mücadelemiz şahıslarla, isimlerle değil. Zira Türkiye’yi ekonomisi yokuş aşağı giden, hukukla ve adaletle vedalaşmış, sağlık ve eğitim sistemi neredeyse iflas etmiş, vatandaşları birbirine güvensiz bir ülke haline getiren şey, şahıslara indirgenecek kadar basit bir durum değil. Çözümü de sadece şahıslarda aramamalıyız.
Bu yüzden hedefimiz sadece bir isim değişikliğinden ibaret olmamalı. Geniş yetkili, denetleme alanı sadece bir sonraki sandık sonuçlarına bırakılmış bir başkanlık sisteminde, muhalefet alanı artık sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi ile sınırlandırılamaz. Faaliyetlerine devam edebildikleri sürece, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve meslek örgütleriyle beraber hareket etmeli, halkı seçimden seçime hatırlama alışkanlığını bırakmalıyız. Gençlere güvenmeli, partide ‘büyüklerinden’ aferin bekleyen gençler yerine, ilkelerin peşinden koşan çalışkan gençleri siyaset yapmaya teşvik etmeliyiz..
Türkiye’nin ana muhalefet partisinin başkanlığı hepimizin tahminlerinin ötesinde ağırlığı ve önemi olan bir makamdır. Bu makamı teslim edeceğimiz kişi ve ekibi, bu partinin kuruluş amacına uygun olarak, dönüşüme ve umuda bizi dahil etme becerisini gösterebilmelidir. Geçmiş seçimlerde ve son olarak. 16 Nisan referandumunda yaşadığımız gibi, en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda sesi çıkmayanlar, bu ağırlık testinden geçer not alamamışlardır.
Değişim şarttır ve olacaktır.
Kurultayların amacı salt lider seçmek değil, izlenecek yolu, prensipleri de belirlemektir. Halka dokunan, iddiası olan bir muhalefet, sandıkta yerini bulur. Doğru politikalar ortaya koyulunca halk tabelaya değil, inandırıcılığı olana bakar. Bu1977 seçimlerinde CHP, 1989 yerel seçimlerinde SHP için böyle olmuştu.
Umudumuz ve moralimizi yüksek tutarak, güzel günlere olan inancımızı korumalıyız. Ama bundan daha da önemlisi, bizim umutlarımızı ve hassasiyetlerimizi kullanarak kendine siyasi istikbal arayanlara kapıyı göstermeliyiz. Değişim önce evde başlamalı.