Vakıflı’nın yaşlı yüzü…
‘Tek’ diye söylense de, Anadolu’nun ‘son’ Ermeni Köyü… Son olmasından kaynaklanan hüznü de çok, hala ‘var’ olmaktan yana coşkusu da. Geride kalanların düne dair anıları belki bu yüzden çok yorgun…
Türkiye’nin ‘tek’ diye söylense de, aslında ‘son’ Ermeni Köyü, Vakıflı! Gençleri okumak ya da iş için gitmeye devam ederken, gerisinde kalanlar, yaşlı yüzler olmuş sadece ve anılar… Birçoğu dile gelmek istemeyen anılar… Paylaşılmak istenmeyen, o yüzden fısıldanan anılar…
O anıların toplandığı isimlerden biri, 87 yaşındaki Panus Çaparyan. Gününün ilk saatlerini, köyün girişindeki Garbis’in kahvaltı yerinde geçiriyor. Kahvesini içiyor ve dünden bugüne akan zamanı dinliyor. O da unutmayanlardan. 1915 dendiğinde uzaklara dalanlardan. Hatta konuştuğunda da, “1915’in şarkıları hep acıklıdır” diyenlerden. Ermenice bir şarkı fısıldıyor dudakları. Bir rahibin sözlerini yazdığı şarkıda isyan var… “Ey Allah’ım, eğer benim şu gözyaşlarımı silecek gücün yoksa, in aşağıya, ne işin var yukarıda!”
Dünü hatırlarken ve Samandağlı Ermenilerin 1915’te Musa Dağı’nda geçirdiği 40 günü anlatırken, “Aslında 48 gündür. Fransız gemisi kurtaracak Ermenileri, ama 8 gün daha beklemelerini istiyor. Çünkü binlerce insan var, hepsini alamayacak. Başka gemiler lazım. 8 gün sonra sahiden de geliyorlar, Musa Dağı’ndaki binlerce insanı alıp Mısır’a götürüyorlar” diyor.
Çaparyan’ın Vakıflı hakkında anlattıklarının özeti mi? Şöyle…“Sürgüne gidenler bir daha geri gelmedi. Kimse onlardan haber alamadı. Ama savaştan sonra bizimkiler köylerine geri döndüler. Evlerini onardılar, yeni evler yaptılar. Antakya, Türkiye’nin vilayeti olunca da tekrar gittiler. Benim dedem Vakıflı’da kaldı. Sonra diğer köylerden de Ermeniler gelip Vakıflı’ya yerleşti. Antakya’daki tek Ermeni köyü Vakıflı köyüdür.”
-Tamer Yazar-