Güzel şiirler unutulmaz; belleğimizde bir tadı, bir duyguyu, bir düşünceyi, bir resmi çağrıştıran, geçmişe savuran bizi…
Büyük şair Max Jacob’un “Ayrılış” adlı şiiri de işte bu şiirlerden. Her okuduğumda, “Vedalaşmaların ilmini yaptım ben” diyen Osip Mandelştam’ı anımsarım. “Eğer uzun beklenmişse, karşılaşma bir vedalaşmadır” diyen Gösta Agren’i. Shakespeare’in oyunlarını. Ahmet Erhan’ın “Elveda” şiirini:
Mevsimim bitti farkındayım
Kalem kal’aya dönüştü
Ey, garip şairler, size ey
Nasıl sevdim bilemezsiniz
Şimdi yaldızlı açıklama ve pul istersiniz
Kalbim donarken, kâğıdım yandı
Meselem buydu, farkındayım
Hayat’a hep uzaktan baktım
Korkum kendimeydi, kendimleydi ey
Sol cebimde hep kör bıçak hüznü
Nasıl sevdim, ey garip şairler, sizi ey
Mevsimim bitti, bağışlar mısınız…
Picasso ve Apollinaire’in yakın dostu, Fransız şiirindeki “Yeni Hava” akımının en önemli temsilcilerinden Max Jacob yalnız şiirleriyle değil, şiir üzerine düşünceleriyle de çağını etkilemiş bir şairdi. Neşeye bitişik bir hüzünle kaleme aldı şiirlerini. İçtenlikliydi, insancıldı… Gerçeğin basamaklarını ağır ağır çıkmıştı. Ona göre şiir, bütün açıklamaları aşarak, yoğun bir kesitte ve birdenbire o dünyayı yaratıvermeliydi: “Buluş! Sanatı kurtaran buluştur… Buluşun olduğu yerde yaratma da vardır. Her sanatın kendine özgü buluşları olur. Beklenmedik bir yerde bir bemol ya da bir diyez fikri, bir buluştur. Yeni bir imge bir buluş olabilir. Yerine oturmuş, umulmadık bir yapıtın boyutlarında yeni bir orantı… Ama gerçek buluş, duyguların ya da düşüncelerin bir ateş almasından, tutuşuvermesinden doğar.”
Max Jacob, Ahmet Erhan’ın şiirinde sözünü ettiği şairlerdendi: Garip ve sevilen… İkinci Dünya Savaşı çıkınca sustu Max Jacob. 1944’te Naziler önce kız kardeşini tutukladır. Daha sonra kendisini. Drancy kampında atıldı Max Jacob. Aynı yıl orada kurşuna dizildi. 68 yaşındaydı. O, öldürülmeden çok önce, “Ayrılış” adlı şiiriyle dünyaya veda etmişti:
Hoşça kal havuz, bütün güvercinlerim,
İnce bakışlarınız, yuvarlak uçuşunuz,
Onları unutmadım, yumuşak tüyleri de,
Hoşça kal havuz,
Hoşça kal evim, mavi çatılar siz de
Eşin dostun kurduğu hep görüşelim
Hiç ayrılmayalım diye mevsimler boyu,
Hoşça kal evim.
Hoşça kal çamaşırım, çite serili,
Çanın ordaki çite (kaç kere boyamıştım)
Sen artık kendi malın bilirdin onu,
Hoşça kal çamaşırım.
Hoşça kal badana, bir sürü camlı kapı
Ayna gibi muşambalar, duvarlar arasında;
Ak, demir parmaklıklar, alacalı renkler,
Hoşça kal badana.
Hoşça kal bahçe, mahzenler, döşemeler,
Havuzda giden yelkenlimiz yel üfürdükçe,
Sen de o ak saçlarına özenen hizmetçimiz,
Hoşça kal bahçe
Hoşça kal dağ, cici ağaçlarım,
Hoşça kal duru ırmağım sen de,
Benim başkentim yalnız sizlersiniz,
Kim demiş Paris diye.
(Çev.: Ülkü Tamer)
Orhan Tüleylioğlu
YORUMLAR