Dün, Cumhuriyet Bayramımızın 95. yıldönümü idi.
Bir tarafta resmi törenler. Öte yanda Belediyelerin, STK’ların, vatandaşların katılımı ile yapılan kutlama törenleri.
Törenler çok coşkulu idi.
Bazı hazımsızların tüm uğraşlarına rağmen, coşku doruk noktasına varmıştı.
Ancak resmi törenlerin bir bölümünün Ankara’dan İstanbul’a taşınmasının garabetini de hep birlikte yaşadık.
Yıllardır geleneksel hale gelen ve Ankara’da yapılan Cumhuriyet resepsiyonu, bu yıl adı henüz konmamış olan ve şantiye durumu önemli ölçüde devam eden 3. havalimanının açılışı öne sürülmek suretiyle İstanbul’a taşındı.
Biran için 3. havalimanının 29 Ekim’de açılışının yapılmasının zorunlu olduğunu varsayalım. Devletin elinde koca bir uçak filosu vardır. Aynı gün İstanbul’da hem havalimanı açılışı yapılabilir hem de Ankara’da geleneksel Cumhuriyet resepsiyonu düzenlenebilirdi.
Sanki günler çuvala girmiş gibi, 29 Ekim’de 3. havalimanının bir bölümü şantiye durumunda iken şekli açılışı yapıldı. Cumhuriyet resepsiyonuda İstanbul’da gerçekleştirildi.
Bu yanlışı, bu çelişkiyi ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın geleneksel kutlamalarını gölgede bırakabilme gibi bir durumun oluşmasına neden olan bu yılki program düzenlenişini kabul etmek, içe sindirmek oldukça zor olsa gerek.
Nitekim muhalefet partileri bu düzenlenişi içlerine sindirmedikleri, kabul etmedikleri için İstanbul’daki Cumhuriyet resepsiyonuna katılmadılar. Ankara’da alternatif kutlama törenlerine katılmak suretiyle tepkilerini ortaya koydular.
Son yıllarda bu milli bayramlarımıza karşı gösterilmek istenen tepki nedendir? Bir türlü kabul edilebilir izah yolunu bulamıyoruz.
Örneğin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.
Nedir bugünün özelliği ve büyüklüğü?
Nedir bu günü özel ve büyük yapan gelişme?
Kurtuluş mücadelesi ile yurdumuz düşman işgalinden kurtarılmış, Anavatanımız, düşman denize dökülerek yabancı güçlerden tamamen temizlenmişti.
Sıra toplumun kurtarılmasına gelmişti.
Zira Anavatanımızda bireyler kul, toplum ise bir ümmet olarak görülmekte ve bu anlayışa biat edilmesi istenmekte idi.
Oysaki bireyler kul değil birer yurttaş, toplum ise ümmet değil bir milleti temsil etmekte idiler.
İşte 29 Ekim 1923 te, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte toplumun kurtuluşu, özgürlüğü, kişiliğini bulması sağlanmış ve böylece de bireylerin ve toplumun, kul ve ümmet olma anlayışı sona erdirilmiştir.
Atatürk, eğer isteseydi tek adam olur, ömür boyu tek adam olarak hakimiyetini sürdürebilirdi. Bunu yapmadı. Hakimiyetin halkta olduğu ilkesini benimseyerek parlamentoyu ayakta tuttu, ona saygı gösterdi, onun verdiği kararlara itirazsız uyma yolunu seçti.
İşte Cumhuriyet’in anlamı ve önemi bu nedenle de çok büyüktür.
Cumhuriyet çağdaşlıktır, eşitliktir, özgürlüktür, hukuk devletinin tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçirilmesidir, demokrasidir, hakimiyetin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesinin uygulamaya konulma kararlılığıdır
Özellikle Cumhuriyet, kulluk ve ümmetlik anlayışının sona erdirilmesi, devletin halkın seçtiği milletvekilleri aracılığı ile yönetilmesi, halkın her konuda söz sahibi olması demektir.
Böylesi büyük bir anlam taşıyan Bayramı hiçbir neden, hiçbir karar, atılmak istenen hiçbir adım gölgeleyemez. Buna tevessül edenler ise dün olduğu gibi, bugünde, yarında hüsrana
uğrayacaklardır.
Onlarca havalimanının, köprülerin, yolların, yapay kanal İstanbulların açılışı yapılsın. Hiçbiri Cumhuriyet Bayramını ve onun önemini, değerini, büyüklüğünü gölgede bırakamaz.
Nitekim dünkü kutlamalardaki coşku bu gerçeği bir kere daha ortaya koymuştur.
Cumhuriyet Bayramının büyüklüğünün, öneminin, ülkeyi çağdaşlığa götüren kalıcı ve sağlam temellerin atıldığının tartışma götürmez bir şekilde anlaşılarak hep birlikte coşku ile kutlandığı nice 29 Ekimlere diyor ve bu büyük bayramımızı gönülden kutluyoruz….
YORUMLAR