Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

80 asır gibi geçen 80 yıl …

Yarın 10 Kasım. O’nun aramızdan çok erken yaşta ayrılışının üzerinden tamı tamına 80 yıl geçti.

O’nu sevenler, O’nun değerini, fikirlerinin önemini, ülkeye kazandırdıklarını, bireyleri kulluktan ve toplumu da ümmet olmaktan kurtarmak suretiyle ulus devlet bilincinin yer etmesine sağladığı büyük katkılarını yüreklerde hissedenler için bu 80 yıl sanki asırlar kadar uzunca bir süre olarak geçmiştir.

Zira O büyük insanın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün attığı adımların, yaptığı devrimlerin, kazandırdığı hakların, ülkeyi ulaştırdığı çağdaş uygarlık düzeyinin zaman içinde adım adım elden çıkartılmak suretiyle geriye götürülmek isteyen bir anlayışın var oluşu, onsuz geçen 80 yılı sanki 80 asırmış gibi bize hissettirmektedir.

Atatürk’ün büyüklüğü, Atatürk’ün geleceği görmesi ve bugünlerde yaşanacakları bilerek Cumhuriyetin temelini buna göre attığı yolundaki tespitler her geçen gün daha belirgin bir halde kendini göstermektedir.

Atatürk sadece askeri yönden bir deha değildi. O her yönüyle ülkenin geleceğini düşünen, ülkesini sağlam temeller üzerine oturtmasını bilen ve bunu sağlayabilmek için atılması gereken bilimsel adımları atmak suretiyle, dünyanın takdirlerini üzerinde toplamış bir büyük insandır.

O, bir devletin var olabilmesi ve varlığını dünya durdukça sürdürebilmesi için, sadece askeri yönden başarının, savaş kazanmanın yeterli olamayacağını, bunun yanında ekonomik yönden de güçlü ve bağımsız bir yapının oluşması gerektiğini gören, bilen ve anlayan kişiliği ile daha Cumhuriyet ilan bile edilmeden 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir iktisat kongresini toplamak suretiyle atılması gereken ilk adımları da atmıştır.

Böylece Atatürk Türkiyesinde ekonominin hızla güçlenmesi, bir toplu iğne dahi yapamayan Türkiye’nin kendi kendine yeter bir konuma gelebilmesi için hızlı bir çalışma başlatılmıştır.
Bir yandan sanayiye önem verilirken öte yandan modern bir anlayışın tarım alanında da uygulanması için gereken adımlar atılmıştır.

Yine bu büyük insan, okumanın ne denli önemli olduğunu daha öğrencilik yıllarında bildiği ve bu nedenle de devamlı okumak suretiyle beyin hazinesini zenginleştirdiğinden, genç Türkiye Cumhuriyetinin bireylerinin de bu anlayışla hareket edebilmeleri için gereken alt yapının hazırlanmasını sağlamış, bu doğrultuda atılması gereken adımları atmıştır.

Bunların en çarpıcı örneği ise dünyanın örnek aldığı köy enstitüleridir.

İşte O büyük insanın geleceği gören üstün dehası sayesinde, kısa sürede genç Türkiye Cumhuriyeti çağdaş bir dünya içerisinde etkin, saygın ve güvenilir bir devlet olarak yerini almış ve giderekte edindiği yeri güçlendirmeye başlamıştır.

Aradan 80 yıl geçti. Bu süreç içerisinde onun devrimlerini, onun ülkesine kazandırdıklarını, O’nun attığı adımları ne yazık ki teker teker elden çıkarmaya, etkisiz bir duruma getirmeye çalışan bir anlayışın ortaya çıktığını üzüntü ile görmekte ve izlemekteyiz.

Bugün Cumhuriyetin ekonomik yönden kazanımlarının birçoğunu özelleştirme adı altında elden çıkartmış bulunuyoruz.

Daha düne kadar kendi kendine yeten ve hatta fazlasını ihraç eden bir ülke iken, bugün her şeyi ithal eder bir duruma gelmiş bulunuyoruz. Öyle ki bir tarım ülkesi olan Türkiye hemen hemen tüm tarım ürünlerini ithal etmektedir.

Tarım arazileri ya rant uğruna imara açılmış, yada yanlış tarım politikası nedeniyle de ekim dışı bırakılmıştır. Böylece Türkiye’de tarım faaliyetleri ölme ve hayvancılık noktasına getirilmiştir.

Daha Cumhuriyetin ilk yıllarında İran şahına kendi yaptığı uçağı hediye eden Türkiye, aradan geçen 80 yıl içerisinde kendi otomobilini, kendi uçağını yapamaz duruma düşmüştür. Yani sanayide ilerleme yerine büyük bir gerileme yoluna gidilmiştir.

Vahşi kapitalizm tüm pençelerini ülkemiz üzerine geçirmek suretiyle her yönüyle ülkeyi ve üzerinde yaşayanları sömürme yoluna girdiğinden, ülkenin tarımı yok olmuş sanayi ise neredeyse sıfıra iner duruma gelmiştir.

O isteseydi padişah olur, sultan olur , diktatör olur tek kelime ile tek adam olarak yaşamının sonuna kadar bu unvanla hükmedebilirdi. Ama o Cumhuriyete, demokrasiye, parlamentoya , hukuka ve hakimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğu ilkesine inandığı için bu tür unvanları elinin tersi ile itti. İşte onun içinde O gazi Mustafa Kemal Atatürkümüzdür.
Aziz Atatürk: İşte sensiz geçen 80 yılsonunda kurduğun Cumhuriyetin geldiği nokta.

Bu nedenle seni her zamankinden daha çok arıyor, daha çok anıyor, daha çok özlüyor, ilke ve devrimlerine daha çok sahip çıkma, bu ilke ve devrimlerden ödünler verilmesini engellemek için tüm çabamızı harcama zorunluluğunu duyuyoruz.

Biz seni unutmadık, sende bizi unutma. Nur içinde yat…

[email protected]

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER