Biz Kaybedeceğiz!
Başkan Donald Trump’ın, Demokratların adayı Joe Biden’ın önde götürdüğü seçimlerde ‘hile’ yapıldığını öne sürdüğü Amerika, hiç olmadığı kadar tartışmalı bir seçim süreci yaşıyor. Trump’ın, “Seçimleri çalmaya çalışıyorlar” iddiaları noktasında ilerleyen sürece işaret eden isim, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu, çarpıcı bir noktaya işaret etti.
Önceki gün 17 dakikalık bir konuşma yapan ve “Demokratlar ‘yasa dışı’ oyları bizden seçimi çalmak için kullanıyor” ifadesini kullanan Donald Trump, Amerika’da oldukça tartışmalı geçen seçimin sokak ateşini de arttırıyor. Silahlı Trump taraftarlarının sokak gösterileri ise olası bir çatışmaya işaret ediyor. Mevcut tablodan kim galip çıkar bilinmez ama… Saadet Partisi’nin Hatay siyasetindeki önemli ve etkin ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, seçim sandıklarının çerçevelediği fotoğrafa ilişkin çarpıcı bir tespitte bulundu. “ABD seçimini kim kazanırsa kazansın biz kaybedeceğiz.”
Çalışkan’ın, sonuca ve olası yeni Başkan’a ilişkin tespitleri ve değerlendirmeleri ara başlıklar halinde şöyle:
-KİM KAZANIR?-
Öncelikle belirtmeliyiz ki, ilginç bir şekilde, sanki bir başka yerde değil de kendi ülkemizde yapılıyormuş gibi, anbean Amerika’nın seçim kampanyalarını izliyoruz. Seçimlere katılan liderlerin eyaletlerdeki mitingleri, attıkları twitlerine kadar her şeyi takip ediyoruz. Son ana kadar gergin bir biçimde ve heyecanla ABD Başkanlık seçimini “Biden mi kazandı Trump mı kazandı” diye bekledik. Son birkaç güne kadar “Biden açık farkla kazanacak” diye beklenirken, sandıktan gelen ilk neticeler Trump’ın kazanabileceği yönündeydi.
-KAYBEDEN!-
Hatırlayacaksınız, Trump, geçen seçimde sandıkta hile yapıldığı iddiasıyla, dört yıllık sürenin neredeyse üç yılını azledildi-edilecek tartışmaları ile geçirdi. Dünyanın bu kadar çok tartışılan bir insanı, son seçimde yine favori aday oldu. Bu da siyasetin cilvelerinden olsa gerek.
Kuşkusuz ki, seçimi kim kazanacak sorusunun en önemli cevabı şudur: Kim kazanırsa kazansın, kazanan Amerikan halkı olacak; kaybeden de dünyadaki Müslümanlar, ezilenler ve sömürülenler olacaktır. ABD seçimini kim kazanırsa kazansın, biz kaybedeceğiz, Müslümanlar kaybedecek, insanlık kaybedecek. Hangisi işbaşına gelirse gelsin, kazanan Siyonizm olacaktır. Yazı gelirse Trump, tura gelirse Biden kazanacak. Yazı gelirse Siyonizm kazanacak, tura gelirse Siyonizm kaybetmeyecek. Bugüne kadar hangisi geldiğinde ne değişti?
-NE DEĞİŞTİ?-
Tabi ki her adayın ufak tefek farklı olabilecekleri, artı ve eksi yönleri olabilir. Ancak unutmayalım ki, ne Hüseyin Barack Obama gelince insanlık suçu, yüz karası ABD vahşetinin simgesi Guantanamo cezaevi kapandı, Ne de Afganistan işgali sona erdi. Bill Clinton geldiğinde Irak savaşı mı bitti? Trump geldiğinde, İran nükleer sözleşmesi mi devam etti? Suriye’de katliam mı durdu? Hangi başkanın herhangi bir ülke için farklı bir politikası var? Yok tabi. Bu sistemde, “yedek lastik”, gidenin yerine her zaman hazır. Yazı mı, tura mı? Cumhuriyetçi mi Demokrat mı? Öyleyse! Bana ne Amerika’dan!
-ALİ BABACAN!-
Korkarız, bizde de benzer bir süreç işliyor, işleyecek. Mevcut başkanın kaybetme riskine karşı, alternatif “yedek lastik” hazır bekliyor. Liberal bir seçenek için Babacan’ı tuşlayınız. Hoşunuza gitmediyse, Anadolu muhafazakar seçenek için Davutoğlu’nu tıklayınız. Mesele bundan ibaret. Yeter ki, bu ülkenin gerçek sahipleri; tarihini, kültürünü öz benliğini temsil eden birileri iş başına gelmesin. “Dediklerimizi yapmazsanız, alternatifiniz hazır!” Marketçiler, son kullanma tarihi gelen ürünleri nasıl raflardan toplar, yerine yenisini koyarsa, miadı dolmuş politikacılar için de benzer bir süreç işler.
-İKİ PARTİ!-
İki turlu seçim sisteminde, ülkemiz için de önemli olan, aslında serlevha yapılacak husus şudur… Seçim sisteminin üç temel özelliği vardır. Bir, kıl payı kazanmak. İki, sırayla kazanmak.
Üç, küçük partileri yutmak. İki turlu seçim yapılan hemen her ülkede, tarafların yüzde 48-52 veya yüzde 49-51 gibi bir oranla kıl payı seçimi kazanıp kaybetmelerine şahit olunur. Halk, son güne kadar büyük bir heyecanla sadece iki adaya kilitlenir ve sandıktan çıkacak sonuçları bekler. İkinci olarak, sırayla kazanılır. Tahterevalli gibi sırayla kazanılır. Buna, dönüşümlü başkanlık da diyebilirsiniz. Bu sürede, üçüncü şahısların ve diğer partilerin hiçbir şekilde sesi duyulmaz. Onların ancak seçim zamanı dışındaki dönemde, “sistemin işine geldiği” kadar sesi duyulur. Kısık seslerle, “bravo adamlara” denir. Kenar köşelerde, “aslında çok doğru söyledikleri, olması gerekenin de bu olduğu” gibi vicdan kasan yapan bazı cümleler söylenir. Ancak seçim sürecinde “yok” kabul edilirler, hatta ayak bağı olduklarından fazlalık olarak görülürler.
-AMERİKANCILAR!-
Şu an ülkemizdeki Amerikancılara da sorsanız, ABD’de sadece iki parti var sanırlar. Zaten dünyada da son örneğini Kıbrıs’ta da gördüğümüz gibi, tüm seçimlerde yüzde 48-52, veya 49-51 arasında bir sonuçla seçimler neticelenir. Yüzde 60-40 gibi bir oran görmek neredeyse hayaldir.
Yazımızı toparlarken söylemek istediğimiz husus özetle şudur… İki turlu sistem, üçüncü şahıslara hayat hakkı tanımamaktadır. Cumhuriyetçi veya Demokrat, ya da sağ parti veya sol parti dışında hiç kimsenin isminin duyulmaması, seslerinin çıkmaması, sindirilmesi için uğraşılması, “ya bendensin ya karşıdan”, ya dostumsun ya düşmanım”, sistemin özüdür. Dolayısıyla da bu sistem bize yaramadı, yaramaz.
-SIRAYLA!-
İki partili sistemde esas olan; seçimin sırayla kazanılması veya en fazla iki dönem üst üste kazanılmasıdır. Yani bu şu demek… Milleti CHP ile korkutanlar, gerçekte CHP’nin iktidarını garantileyen bir sistemi millete dayatmışlardır. “Görünen köy kılavuz istemez.” Bizde henüz sisteme yeni girildiğinden, tren raylara oturmadı. Gelecekte ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır. İnşallah, iş işten geçmemiş olur. -Tamer Yazar-