Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

ABD Suudi Arabistan’ı üzmez…

ABD’nin ünlü gazetecisi Seymour Hers, 2007’de bir ABD belgesine dayanarak kaleme aldığı bir makalede ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’in bir mezhep savaşı çıkaracağını yazmıştı. 11 yıl sonra bugün ABD-Suudi Arabistan-İsrail üçlüsünün Suriye, Irak ve İran’a karşı uyguladıkları politikalar Sünni-Şii çatışmasını körükleyecek nitelikte değil mi?

2015 yılında ise İsrail ve Suudi Arabistan’ın yedi maddelik bir plan üzerinde anlaştıkları ortaya çıkmıştı:

1- Türkiye sınırında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması,

2- Ortak bir Arap ordusunun oluşturulması,

3- İran’da rejim değişikliğinin yapılması,

4- İsrail ve Araplar arasında bir barış planının yapılması,

5- Körfez ülkelerinin birlikte hareket etmesi,

6- Yemen’de barış sağlanması,

7- Arap dünyasındaki demokratik hareketlerin desteklenmesi.

Dönemin İsrail Dışişleri Bakanlığı Direktörü Dore Gold ile Suudi Arabistan temsilcisi Macid Eşki, 4 Haziran 2015’te yedi maddelik planı ABD’de Washington’da CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) adlı düşünce kuruluşu toplantısında açıkladılar.(1)

1921’de kurulan CFR, ABD’nin stratejilerini belirlemede en güçlü aktör. Dünyanın en güçlü bankeri George Soros, ABD Merkez Bankasını uzun süre yönetmiş olan Alan Greenspan, ABD dış politikasında etkili olan Henry Kissinger, ABD’nin dünyayı yöneten stratejilerini yazan Zbigniev Brzezinski, ABD tarihinin ilk kadın başkan yardımcısı Albright Madeleine CFR üyelerinden bazıları.(2)

Söz konusu toplantıda Suudi Arabistan temsilcisi Eşki, “Büyük Kürdistan” devletinin kurulmasını savunduklarını vurguladı.(3) Üç yıl önce yapılan bu açıklamayla İsrail ve Suudi Arabistan’ın çıkarları, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü yok edecek bir Kürt devletinin kurulmasında örtüşmüş oluyordu. Yani Türkiye ortak düşmandı…

Bölgede, çıkarlarına uygun politikaları yürütebilmeleri için ABD ile İsrail’in Suudi Arabistan’a ihtiyaçları var. Suudi Arabistan Krallığı’nın da ayakta kalabilmesi ABD’ye ihtiyacı var. Çünkü, güvenliğini 1947’den beri ABD sağlıyor.

ABD’nin bir sır olmayan Ortadoğu’daki hedefleri şöyle sıralanabilir:

– Doğu Akdeniz havzası dâhil olmak üzere, bölgedeki enerji kaynaklarının kontrolünü sağlamak,

-İsrail’in güvenliğini garanti etmek,

– İsrail ve Suudi Arabistan’ın da anlaştıkları bir Kürt devletinin kurmak,

– İran’ın Suriye ve Irak’taki varlığını sona erdirmek, İran rejiminin değiştirmek,

-Bölgede Rusya ve Çin’in artan gücünü sınırlandırmak.

Suriye’de Fırat’ın doğusunda ABD’nin desteğiyle 70 bin kişilik PYD/PKK bölücü terör örgütü ordusu kuruldu. Fırat’ın doğusu, Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 30’unu, enerji kaynaklarının yüzde 80’ini, su kaynaklarının çoğunu barındıran bir bölge. ABD burada kalıcı. Hedefledikleri devlet için, Suudi Arabistan ve İsrail’le birlikte taşlar hızla döşeniyor.

İran’a karşı, Suudi Arabistan’ın başaktör olduğu bir cephe oluşturuldu. Bölgede, ABD’nin ve İsrail’in gerek duyduğu düzenlemeleri yapmak için de şimdi Arap NATO’su kuruluyor. Adı, MESA (The Middle East Strategic Alliance-Ortadoğu Stratejik İttifakı). Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Umman, Mısır, Ürdün ve ABD’nin kurucu üye olacakları dokuz ülke. Arap NATO’su, ABD ve İsrail’in tehdit olarak gördüğü İran, Rusya ve Çin’e karşı kullanılabilecek stratejik bir maşa. İran’da iç çatışma zemini hazırlamak ve İran’ı Suriye’ye benzetmek için stratejik bir topuz.

Yani, ABD, İsrail ve Suudi Arabistan, Ortadoğu’da aynı hedefe yürüyen, birbirlerinden vazgeçemeyen bir zincirin halkaları.
Dünyadaki en büyük 20 küresel silah şirketinin 14’ü ABD’nin. Suudi Arabistan ise, ABD’deki 14 küresel silah şirketinin vazgeçilmez en iyi müşterisi. ABD ve Çin’den sonra silaha en fazla para harcayan üçüncü ülke Suudi Arabistan. Rusya dördüncü sırada. Suudi Arabistan, son beş yılda silah alımını yüzde 225 artırdı. ABD’yle imzaladığı 110 milyar dolarlık silah anlaşması var.

ABD, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayında Suudi Arabistan’a yaptırım uygulayamaz. Ancak, Trump Kaşıkçı cinayetinden şu şekilde yararlanacaktır:

– Suudi Arabistan’a daha fazla silah satacak,

– İran’a karşı olası operasyonda daha aktif rol almasını sağlayacak,

– 4 Kasım 2018’de İran’a uygulanacak petrol yaptırımında, petrol fiyatlarının yükselişini önlemek için Suudi Arabistan tarafından günde iki milyon varil fazla petrol üretilmesini sağlayacak,

– ABD’nin Suriye ve Irak’taki parasal giderlerini Suudi Arabistan’a ödettirecek,

– Suudi Arabistan’ı stratejik bir topuz olarak kullanacak.

Kurumsal kimlik oluşturmayı başaramayan ve aşiret yaşamından, toplum düzenine geçemeyen ülkenin düştüğü durum bu… Küresel güçlerin şantajına açık olmayı ısrarla sürdüren bir ülke…

Kaşıkçı olayında, ABD Suudi Arabistan’a yaptırım uygulayamaz… İsrail de istemez…

(1) Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i Amerika Koridoru, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015, s. 85.
(2) İsmail Tokalak, Dünyayı Yönetenler ve Sistemleri, Gülerboy Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 99-100.
(3) Regional Challenges and Opportunies: The View From Suudi Arabia and İsrail, CFR, 4 Haziran 2015.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER