Acı Reçete, Ortodoks Politikalar

Türk ekonomisi çökmüş durumda. Yurttaşlar hemen her gün ekonomik krizle nasıl mücadele edeceğine dair kafa yoruyor. Ekonomi programları ve paylaşımları tıklanma rekorları kırıyor. Bu noktaya geleceğimiz, ekonomimizin çökme noktasına geleceği çok belliydi. Trafikte ters yöne giden bir araç “neden tüm arabalar bana doğru geliyor” mantığı ile ilerlerse, yön değiştirmedikçe kaza yapmaya mahkumdur. Ekonomideki durumumuzun özeti […]

Türk ekonomisi çökmüş durumda. Yurttaşlar hemen her gün ekonomik krizle nasıl mücadele edeceğine dair kafa yoruyor. Ekonomi programları ve paylaşımları tıklanma rekorları kırıyor. Bu noktaya geleceğimiz, ekonomimizin çökme noktasına geleceği çok belliydi.

Trafikte ters yöne giden bir araç “neden tüm arabalar bana doğru geliyor” mantığı ile ilerlerse, yön değiştirmedikçe kaza yapmaya mahkumdur. Ekonomideki durumumuzun özeti budur.

“Nas var faize karşıyız” dersen ve ekonomi bilimine kafa tutarsanız sonuç bankaların %40 mevduat faizi verdiği, enflasyon ve cari açık rekorları kırıldığı bir ortam oluşturur.

*

Bu zihniyet rahmetli Özal’ın “aman sakın yapmayın” dediği bir saçmalığı, Kur Korumalı Mevduat sistemini getirdi. Uzmanlar, bu saçmalığın Hazine’ye yükünün yaklaşık 10 milyar Dolar olduğunu ifade etmekte.

Kur Korumalı Mevduat, tam bir “fakirden ve orta gelirliden al, zengine ver” projesidir. Dar ve orta gelirli vatandaşın banka hesabına duran binlerce Dolar’ı yok. Binlerce Dolar sahibi olanlar belli kesimlerdir, yani üst gelir grubudur.

Dar ve orta gelirli, vergiden kaçınma ihtimali olmayan grubun vergileri ile milyarca liralık KKM hesaplarının faiz giderleri ödeniyor.

*

Seçim döneminde iktidar bol keseden, sanki babasının parasını harcar gibi devletin parasını harcadı. Birçok bakan, milletvekili adayı olarak gösterildi. Bakanlıkların insan kaynağı, araçları, bütçeleri Ak Parti’nin ve adaylarının seçim masraflarını karşıladı. Milletvekili adayı olan bakanlar bakanlıkların araçlarını, şoförlerini, asistanlarını kullandı.

Aslında etik olan, milletvekili adayı olan bakanların bakanlıklarından istifa etmesi idi. Fakat hiçbir bakan aday bunu yapmadı.

*

Seçim döneminde bir başka ilginç olan şey ise, insanlara bir mesaj gelmesi ve “bu ayki gaz paranız ödenmiştir” şeklindeki mesaj idi. Milyarlarca TL tuttuğu tahmin edilen bu ödemenin kaynağı nereden karşılanmıştır, bu da bir soru işaretidir.

*

İletişim Başkanlığı’nın bütçesi de seçim döneminde rekor bir noktaya çıkmıştır. İletişim Başkanlığı devletin resmi iletişim faaliyetlerini yürütmeyi bir yana bırakıp, iktidarın, yani siyasi partinin iletişim faaliyetlerini finanse ettiğine dair bir algı oluştur kamuoyunda. Bu hususlar da ciddi derecede soru işaretleri yaratmıştır yurttaşların kafasında.

*

Erdoğan’ın “erken yaşta emeklilik olmaz, kamuya ciddi maliyet getirir” dediği EYT sorunu son derece manidar bir şekilde seçim döneminde bir anda çözülüverdi.

*

Yurtdışından alınan telefonların 2.000 TL olan harç parası son yapılan düzenleme ile 20.000 TL’ye çıkartıldı.

Şimdilik “bir defaya mahsus” denilen MTV ödemeleri 2 sefere çıkartıldı.

Oysaki asgari ücrete %30 zam yapıldığı, vatandaşların alım gücünün yükseltildiği iktidar tarafından ifade edilmekte.

Asgari ücrete %30 zam yapıldığı anda piyasa maliyetleri %50’den fazla bir anda artırıldı.

Artık markete girmek büyük bir masraf kalemi. Bir pilav üstü kuru yemenin maliyet 100 TL’den fazla.

Bir otomobil bayisi, geçen hafta 1milyon800 bin TL olan aracın fiyatının bu hafta 2milyon200bin TL olduğunu ifade etti.

*

Aslında acı reçete derken eş zamanlı olarak devletin, kamunun tasarruf tedbirleri alması, harcamalarını giderlerini kısması beklenir.

Fakat kamu kaynaklarını son derece hoyratça kullanmaya devam ediyor. Hiçbir tasarruf tedbiri alındığı görülmemekte.

Bu acı reçete sadece düşük ve orta gelirli vatandaşa yükleniyor. Sayın bakan Şimşek’in “rasyonel politikalar” dediği bu zihniyet rasyonel değildir.

Bu kafayla gidersek Türkiye’de ekonomik sorunlar büyüyerek devam edecek ve toplumsal krize doğru hızla ilerleyecek. Artık düşük ve orta gelirlinin ev sahibi olma ihtimali kalmamış. Gelinen noktada kiracı dahi olamayacak noktaya evirilmektedir. Oysaki %25 üst sınır zam saçmalığı olmasa, belki de bu kiracı-ev sahibi kavgaları bu denli yaşanmayacaktı.

Haksız tutuklamalar, hukuksuz ve siyasi davalar devam ettiği sürece bu kriz devam edecektir.

Yapmamız gerekenler, reçete basit. Yapısal reformlar, hukuk devleti, kamuda tasarruf, serbest ekonomi sağlandığında bu kriz büyük ölçüde giderilecektir.

Ama siz “mış” gibi yaparsanız bu kriz çözülmez, artarak devam eder.

Sonumuz hayır olsun.

Exit mobile version