MÖ 495 yılında Atina’da karnı burnunda bir kadın, rüyasında bir aslan doğurduğunu görür. Rüyaların tanrılar tarafından gönderildiğine inanan Antik Yunanlar, rüyayı, çocuğun çok özel biri olacağını gösteren, kutsal bir mesaj olarak yorumlar. Birkaç gün sonra doğan erkek çocuğa Perikles adı verilir. Diğer seçkin ailelerin çocukları gibi, Perikles de çocukken okumayı, yazmayı temel aritmetiği ve müziği öğrenir. Anaksagoras, Damon, Sokrates, Sofokles ve Zenon’dan ders alır. İyi bir politikacı olarak yetiştirilir.
MÖ 5. yüzyılın ortalarında, çocuğun geleceğine ilişkin kehanet doğru çıkacak; Perikles, Atina’nın en ünlü çağının, en güçlü politik lideri olacaktır.
Krallardan ve tiranlardan çok daha büyük bir güç kazanmasına karşın, tüm yetki ve nüfuzunu Atina’nın her anlamda gelişmesi ve zenginleşmesi için kullanan Perikles, dürüstlüğüyle ün saldı. Gerçekleştirdiği reformlarla Atina’yı bir deniz imparatorluğuna, bilim ve felsefeden sanat, mimarlık ve tiyatroya kadar pek çok alanda kültürel gelişmelerin en etkili merkezi haline getirerek altın çağını yaşamasını sağladı. Yurttaşların yönetimine katılımını daha da arttırarak demokrasinin gelişmesine hizmet etti. Halkın büyük desteğini aldı.
Spartalılar ve Perslerle mücadele etti ve savaşları kazandı. Perslerle Kallias Barışı’nı, Spartalılarla otuz yıllık barış antlaşmasını imzaladı. Yaşadığı süre boyunca olağanüstü biri olarak görüldü. Hüküm sürdüğü tarihsel döneme Perikles Çağı adı verildi.
Perikles’in söylevleri, büyük tarihçi Thukydides’in Peloponnessos Savaşları adlı kitabından günümüze ulaştı. Ünlü “Cenaze Töreni Söylevi”nde Perikles, demokrasiyi şöyle övüyordu:
“Siyasi yapımızın komşularımızdan bir farkı yok. Hatta onlardan üstün olduğumuzu bile söyleyebiliriz. Çünkü biz onlara değil, onlar bize göre yasalarını yapıyorlar. Bizim devletimiz azınlığın değil çoğunluğun çıkarlarını gözetmektedir. Bu nedenle de ismi demokrasidir. Herhangi bir anlaşmazlık anında herkes yasalar karşısında eşittir. Ancak konu kamu yaşamına katılmak olduğunda kim diğerlerinden daha üstünse yönetimde o bulunur. Atina’ya hizmet eden hiç kimse kendisinin fakir olmasından ya da o an için devletin bulunduğu güç durumdan dolayı utanç duymaz. Devlet içinde esas olan şey özgürlüktür. Fakat gündelik yaşamımızda özgürlükten kavramından yola çıkarak önümüze gelen herkese kötü davranmayız. Ya da bir insan maddi durumundan dolayı başkaları tarafından aşağılanmaz. Gündelik işlerimizde karşımızdaki insanları zorlayamayız. Diğer yandan memurlara, yasalara özellikle de zor durumda olanlara karşı suç işlenmesini engelleyen yasalara karşı saygı gösterilmesi ve saygı göstermeyenlerin dışlanması çok önemlidir.(…)”
Yaklaşık olarak MÖ 460 yılında doğan Thukydides, Atinalı soylu bir aileden geliyordu. İyi bir eğitim aldı. MÖ 431 yılında Sparta ile Atina’nın arasının yeniden açılması ve ardından patlak veren savaşa general olarak katıldı. Yunanlar savaşı yaşamın bir parçası, yurttaşların erdemini ölçecek en iyi şey olarak görüyordu. Khalkidike’yi korumak amacıyla görevlendirilen Thukydides burada başarılı olamadı ve Spartalı Brasşdas’a yenildi. Doğrudan kendi hatası olmadığı halde, Atina’daki yurttaşları bu ağır yenilgi üzerine onu cezalandırarak yirmi yıllığına sürgüne gönderdiler. Thukydides, sürgündeki zamanını cephelerde gözlem yaparak, her iki taraftan savaşa katılanlarla görüşerek geçirdi.
Thukydides, sonradan Peloponnessos Savaşı olarak bilinecek savaşın acı gerçeklerini, nedenlerini, insanlar üzerindeki korkunç fiziksel ve duygusal etkilerini, savaş meydanlarındaki gözlemlerine, tanıkların verdikleri bilgilere dayanarak son derece çarpıcı bir biçimde kaleme aldı. Savaşın geçerli ahlak ilkelerini nasıl yok ettiğini, cesur ve keskin bir anlatımla sergiledi.
Yunan dünyasının neredeyse tamamı, istese de istemese de iki taraftan birinin müttefiki olarak savaşta yer almak zorunda kalmıştı. 27 yıl süren savaş, Yunanistan’ın tanık olduğu en uzun ve en kanlı savaş oldu. MÖ 429’da Perikles’in ölümüne yol açan salgın hastalık dâhil, sayısız felakete yol açtı. Beklenenin tersine savaşı Sparta ve müttefikleri kazandı. Atina nefret ettiği düşmanı Sparta’ya kayıtsız şartsız teslim oldu. Büyüyen ekonomisi çöktü, demokrasi ortadan kalktı ve yerine toplumu bir iç savaşa sürükleyen Atinalı işbirlikçilerin kanlı rejimi kuruldu. İç çatışmalar, beşinci yüzyılın en ünlü filozofu ve Atinalı savaş kahramanı Sokrates’in MÖ 399’da yargılanması ve idamında büyük rol oynadı.
Thukydides savaşı, bilinmeyen nedenlerle, MÖ 411 yılına kadar anlatmışı. Yaşamı boyunca çalışarak ortaya koyduğu yapıtı tamamlanmadan kalmış olsa da, dünya tarihi ve siyaset biliminin klasik bir kaynağı haline geldi. Tarih yazımına çok önemli yenilikler kazandırdı. MÖ 400’lü yıllarda öldüğü bilinen yazar, Perikles’in demokratik Atina’nın gelmiş geçmiş en etkili lideri olduğu sonucuna varırken, şunu da eklemişti:
“Savaş, acımasız bir öğretmendir.”
YORUMLAR