Yaz sıcaklarının kavurduğu günlük hayat koşuşturmacası içinde onları çok fazla fark etmiyoruz. Ama yanı başından geçip gittiğimiz sokak hayvanlarının ‘beslenme odaklarına’ karşı takındığımız tavır, onları çoğu zaman aç ve susuz bırakıyor. Bu ise vicdan sızlatan görüntülere neden oluyor.
Bir hayvanseverin, yaşananları dile getirdiği kelimeleriyle başlayalım bugüne… “Sokakta yaşayan kedi ve köpeklerin yüzyıllardır, bizimle, yüce gönüllüğümüz ve merhametimiz sayesinde yaşadığını sanıyoruz! Fakat büyük oranda, maalesef ki çöplerimizle hayatta kalıyorlar. Lütfen, sokağa çıktığınızda etrafınıza bir bakın! Hiç paranız olmadığını ve konuşamadığınızı düşünün. Acıktığınızı ve susadığınızı düşünün. Yerlere bakın. Çöp dışında hiçbir yemek kaynağınız yok. Durum ne yazık ki bugün bu halde… Çünkü sokak hayvanlarına ait beslenme odaklarını ‘acımasızca’ kendi çöplerimizle dolduruyoruz. Bununla da yetinmeyip, sularını kirletiyoruz. Tüm bunların ardından onlara ne olacağını ise hiç düşünmüyoruz.”
Eldeki fotoğraflar mı? Antakya kent merkezinden! Farkında değiliz belki ama, yaşanan sıcaklardan en az bizler kadar onlar da etkileniyor. Yasalarla ‘beslenmeleri’ garanti altına alınsa da, yanı başından ‘umarsızca’ geçtiğimiz savunmasız hayatları kendi yanlışlarımıza kurban ediyoruz. Beslenme odaklarındaki sular içine çöplerimizi atıyor, içilen sigaraların izmaritlerini ise mamaların içine fırlatıyoruz. Bununla da yetinmeyip, içtiğimiz sulardan geriye kalan pet şişeleri de çöpe atmıyor, sokak hayvanları için adeta ‘nefes’ görevi yapan bu alanlara bırakıyoruz. İşgal ettiğimiz ve betona boğduğumuz yaşam alanlarına onlarınkini de dahil ediyoruz.
-KANUN NE DİYOR?-
26166 sayı ile 12.05.2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Hayvanların Korunmasına dair Uygulama Yönetmeliği’nin 21. d Maddesi (Ek 1) gereğince, geçici bakımevlerinde rehabilitasyon süreçleri tamamlanıp alındıkları ortama geri bırakılan sahipsiz hayvanlar için ‘beslenme ve su odakları’ kurmak belediyelerin yasal görevi! Peki, Antakya özelinde belediyeler bunu yapmıyor mu? Yapıyor! Ancak sonuç hiç de istendiği gibi değil! Oysaki aç bir hayvanin doyurulması; yasal, insani ve toplumsal boyutu da olan önemli bir husus. Özellikle de yaz aylarında olduğumuz düşünülürse, bu ‘odakların’ ne denli hayati önemde olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
-BİRAZ VİCDAN!-
Köpeği olan yaşlı bir Antakyalının çağrısı bu yönde:
“Hangi şehirde olduğunuz önemli değil, ama nasıl bir kalp taşıdığınız önemli. Onlar da can. Ama bizlerden daha çaresiz olan canlar. Düşünsenize… Yanınızdan korkarak geçip gidiyorlar. Gözlerinizin içine öyle korku dolu bir bakış atıyorlar ki, o anı unutamıyorsunuz. Oysa bu hayvanlar bu korku ile doğmuyorlar ki! Ama öyle bir büyüme süreci yaşıyorlar ki, aynı kent içinde beraber yaşadıkları insanlardan kaçması ve onlara yaklaşmaması gerektiğini anlıyorlar. Dilleri de yok ki anlatsınlar! ‘Açım’ desinler. ‘Susadım’ desinler.
Son dönemde bunun için güzel şeyler oldu. Sağ olsun, belediyeler bunun için güzel şeyler yaptılar. Su ve mamayı bir arada sokak hayvanlarına sunan yerleri hizmete soktular. Ama insanlığımızın geldiği son nokta çok korkutucu, biliyor musunuz? Bunu niye mi söylüyorum? Belediyelerin hizmete soktuğu beslenme odaklarında bulunan sularına çöp atıyoruz. Mamalarını döküyor, ardından da bu alanlara zarar veriyoruz. ‘Niye’ diye sorsam da, cevap bulamıyorum. Bir insan bunu niye yapar, bilmiyorum. Ama bu tür insanlarla aynı kentte yaşadığım için hem utanıyorum, hem de korkuyorum. Çünkü bu masum canlara bunu yapabilenler, sırası gelince insanlara, bizlere de benzerini yapar. Yanlış mı düşünüyorum?”
-AÇMAZIMIZ!-
Sokak hayvanlarına bakışımızı netleştiren bir başka hayvanseverin ifadesi ise şöyle:
“Ekolojik dengeyi bozan tek ırk insanoğludur. Başımıza bir dert geldiğinde, deprem olduğunda, eğitilmiş köpekleri insanların canını kurtarmak için kullanırız! Uyuşturucu ya da mayın ararken onları kullanırız. Evimizi korusun diye kapımıza köpeklerimizi bağlarız. Ancak sokağımızdaki hayvanlara tahammül edemeyiz.”
-UTANDIM!-
Geçtiğimiz günlerde çektiği bir fotoğrafı ‘haber’ değeri olabileceği kaygısıyla bizlere gönderen isimsiz bir okurumuzun karelediği bir sokak kedisi için söyledikleri ise kalbe dokunan cinsten…
“Onu görünce, adımlarımın nasıl durduğunu ve nasıl şaşırdığımı anlatamam. Siyah, kocaman, ama çaresizce susuzluğunu gidermeye çalışan bir kediydi. Çok yaklaşamadım. Ama görür görmez de fotoğrafını çektim. İçim ağlamaklı oldu ona bakarken. Gördüklerim mi? Bir dükkanın yan tarafına, yenilip içilenlerden geriye kalan çöpler bırakılmış. Bunlar arasında birkaç tane de pet bardak var. Bir ikisinin içinde de biraz sıvı. Ama su mu yoksa başka bir şey mi anlamadım. Anladığım tek şey, aslında gördüğüm şey, kocaman bir çaresizlikti. Kedi, patisini, o minicik plastik bardağın içindeki sıvıya daldırıp daldırıp ağzına götürüyordu. Bu şekilde de susuzluğunu gidermeye çalışıyordu. Bu durum ben oradan ayrılıncaya kadar devam etti. Gördüğüm şey inanılmazdı. Ne mi hissettim? Utandım. Bu zavallı masum hayvanlara hizmet diye sunulan beslenme odaklarının içindeki suyu ve mamayı kullanılamaz hale getiren kendimizden utandım. Bu konudaki haberlerinizi okuyorum. Ama insanlığımızın sınıfta kalışına dair bu ne ilk örnek, ne de son. Ne yazık ki!”
-CEZA MI?-
Hayvanları Koruma Kanunu ilgili maddelerine göre… Geçici bakımevlerinde on gün süre ile gerekli duyurular yapıldığı halde sahiplendirilemeyen hayvanlar; kontrolleri, aşıları ve tıbbî müdahaleler ile kısırlaştırılmaları yapıldıktan ve operasyon yaraları kapandıktan en az yedi gün sonra kayıt altına alınıp, müdahale görmüş olduklarını gösteren işaretleri üzerlerinde olacak şekilde, veteriner hekimin onayıyla alındıkları ortama geri bırakılır. Bu ortamlarda, belediyeler, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde besleme odakları kurar (5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 21. Maddesi’nin (d) bendine istinaden…) ve hayvanların beslenmesine yardımcı olur. Hayvanlar, hiçbir suretle ilgili belediye sınırları dışındaki bir ortama, ormanlık alana veya diğer yaban hayatı yaşam alanlarına bırakılmaz.
Bir hayvanseverin dediği gibi… “Kanun yetmiyor, olması gerekene! Bize ‘vicdan’ lazım! Aksi halde durum da gidişat da kötü…” Haksız mı? -Tamer Yazar-