Neval Oğan Balkız: “O alandan sesleri geliyor hala… ‘Hayatın karşıtı, ölüm değil, kayıtsızlıktır. Duymak zorundasınız’ diyorlar!”
Hatay Halkevi üyesi Necla Duran ve Halkevleri Ahmet Atakan Kütüphanesi’nde gönüllü öğretmenlik yaparak Arapça öğreten Filistinli Ahmed Alkhaldi’nin (Ahmet el-Haldi) de kurbanları arasında yer aldığı Ankara Garı Katliamı’nın dördüncü senesinde, Antakya’dan Ankara’ya, anmalar ve basın açıklamaları yapıldı.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla 10 Ekim 2015’te düzenlenen miting öncesinde yaşananlara dair kısa bir değerlendirme yapan Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız, “Toplumun, ‘Hakikati Bilme Hakkı’nın koşulları oluşturulmadı” dedi.
Balkız’ın, tespitleri ve yaşananlara dair değerlendirmesi şöyle:
“Dört yıl önce… Yurdun her bir köşesinden gelmiş, 10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde toplanmışlardı. İstemleri ortaktı… Koşulları oluşmuş, hukuksal ilke ve yapıları ile kurumsallaşmış, sürekliliği güvence altına alınan bir ekonomik ve siyasal ‘demokrasi’ istiyorlardı. Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin kalktığı, yaşam olanaklarının ve gelirin adil paylaşıldığı bir toplumsal düzen içinde, özgürleşmiş ve örgütlenmiş bir ’emek hakkı’ istiyorlardı. İç ve dış coğrafyada; doğası gereği tarafların oluşmasına ve karşı karşıya gelmesine neden olmayan, silahlı silahsız çatışmaların olmadığı, ayrımcılığın ortadan kalktığı, insan haklarına dayalı, adaletin hakim olduğu hukuksal koşullar bütünü, bir düzen olan gerçek ‘barış’ istiyorlardı.
Bombalar patladı! İstemleri gibi, çoğunun bedeni, yarınları, geride kalanların umutları, sevinçleri ve gülüşleri o alanda kaldı! Yüz üç kişi yaşamını yitirdi. Onlarca kişi yaralandı. Toplumsal hafızamız ve her birimizin kişisel belleği bir kez daha darmadağın oldu. Psikolojik ve sosyolojik yaralarımız derinleşti. Etik duyarlılığımız bir kez daha sınandı. İnsancıl ahlaki anlayışımızın duvarlarına çarpan acı, yerinde duruyor!
Dört yıl oldu… Hem çok şey değişti, hem de hiç bir şey değişmedi! Bir daha böyle katliamların yaşanmayacağı koşulların oluşturulması ve güvencelerinin sağlanması süreci gerçekleşmedi. Bu konuda, kişi ve toplumun ‘güvenlik hakkı’ ve bu hakkın devlet güvencesinde olduğu inancı sağlanmadı. Adalet Hakkı, bütünüyle yerine getirilmedi. Tüm suçlular, kusur ve ihmali bulunan yetkili ve sorumlular yargılanmadı. Mağdurların maddi manevi zararlarını, fiziki, psikolojik ve sosyal yönden sağlıklı olmalarını sağlayacak ‘tazminat hakkı’nın gereği yerine getirilmedi. Toplumun ‘Hakikati Bilme Hakkı’nın koşulları oluşturulmadı. O alandan sesleri geliyor hala… ‘Hayatın karşıtı, ölüm değil, kayıtsızlıktır. Duymak zorundasınız’ diyorlar!” -Tamer Yazar-