Afrin ve sonraki operasyonlar

20 Ocak 2018’de başlayan Afrin operasyonunda 51’nci gün geride kaldı. TSK unsurları, Afrin ilçe merkezini kuşatmaya başladılar. Her harekatın ya da operasyonun politik amacı ve bu amacı karşılayabilecek askeri hedefleri bulunur. Politik amaçları siyaset belirler. Askerler de politik amaçları gerçekleştirecek askeri hedefleri seçerler. Afrin harekatının politik amaçları: Birincisi, 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırında yerleşen PYD/PKK bölücü […]

20 Ocak 2018’de başlayan Afrin operasyonunda 51’nci gün geride kaldı. TSK unsurları, Afrin ilçe merkezini kuşatmaya başladılar. Her harekatın ya da operasyonun politik amacı ve bu amacı karşılayabilecek askeri hedefleri bulunur. Politik amaçları siyaset belirler. Askerler de politik amaçları gerçekleştirecek askeri hedefleri seçerler. Afrin harekatının politik amaçları: Birincisi, 911 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırında yerleşen PYD/PKK bölücü terör örgütünü etkisiz hale getirmek. İkincisi, Doğu Akdeniz’e ulaşabilecek terör koridorunu önlemek. Üçüncüsü de, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak.

Bir harekatın başarısında, siyasetin stratejisi; komutanın taktiği ve liderliği; askerin cesareti ve morali önem kazanır. Afrin’in ele geçirilmesi, siyasetin stratejisi dediğimiz politik hedefleri karşılayabilir mi? Menbiç ve Fırat’ın doğusunda yer alan 600 kilometrelik sınır hattı dikkate alındığında, cevap hayır. Bu açıdan bakıldığında, Afrin, Fırat Kalkanı harekatı gibi önemli bir askeri hedeftir. Ancak, ne yazık ki kesin sonucu elde edebilecek ve politik amaçları karşılayabilecek bir hedef değildir. Yani, Fırat’ın doğusuna el atmayan bir Türkiye, siyasetin belirlediği politik hedefleri ele geçiremez. Özetle, Fırat’ın doğusu harekatın ağırlık merkezidir ve politik amaçları karşılayabilecek asıl askeri hedef burasıdır. Bu nedenle, Türkiye’nin bir BEKA sorunu haline gelen Suriye’deki PYD/PKK’nın etkisiz duruma getirilmesi, Afrin’den sonra Menbiç’e, Menbiç’ten sonra Fırat’ın doğusuna el atmakla mümkün olur. Fırat’ın doğusuna yapılacak olası bir operasyonun gecikmesi, bölgeyi ABD’nin desteğiyle işgal eden PYD/PKK’nın daha da güçlenmesi demek.

ABD’nin, Türkiye ile bir orta yolu bularak Menbiç’teki PYD/PKK terör örgütü elemanlarını Fırat’ın doğusuna göndereceğine ilişkin işaretler var. Fakat Suriye coğrafyasının yüzde 30’unun, enerji kaynaklarının yüzde 70’inin yer aldığı Fırat’ın doğusu, ABD’nin kırmızı çizgisi. ABD, bu bölgede kalıcı olduğunu defalarca ilan etti. Neden Suriye’de kalmak istiyor? Birincisi, İsrail’in güvenliğini sağlamak. İkincisi, İran’ın Suriye’de artan gücünü yok etmek ve Lübnan’daki Hizbullah’la irtibatını kesmek. Üçüncüsü, gelecekte İran’a karşı yapılması öngörülen operasyonu bu bölgeden yönlendirmek. Sonuncusu, Rusya’nın bölgedeki kontrolünü sınırlandırmak.

Peki, Türkiye, Fırat’ın doğusuna yapılacak olası bir operasyonda ABD ile karşı karşıya kalır mı? ABD ile Türk askeri karşı karşıya kalmaz. Çünkü, ABD’nin maşa olarak kullandığı ve ¨kara gücüm¨ dediği PYD/PKK var. ABD, TSK’nın karşısına modern silahlarla donattığı, eğittiği ve danışmanlık hizmeti verdiği, gücü 60 bin kişiye ulaşan PYD/PKK terör örgütünü çıkaracaktır. Bu durumda, Türkiye için daha kolay bir hareket tarzı yok mu? Elbette var. 22 Şubat 2015’te tahliye edilen Süleyman Şah Türbesi’ni eski yerine konuşlandırmak. Fırat’ın doğusunda Tel Abyad-Rakka istikametinde yapılacak bir harekatla, Birleşmiş Milletler 51’nci maddesi gereği meşru müdafaa hakkı kullanılarak, Süleyman Şah Türbesi yerine taşınır ve çepeçevre emniyete alınır. Böylece, hem Menbiç kontrol altına alınır hem de Fırat’ın doğusu ikiye bölünmüş olur. Zamanla, sınırdaki PYD/PKK’nın da zayıflatılarak etkisiz duruma getirilmesi sağlanmış olur.

Bu arada, Sincar ve Kandil dahil PKK terör örgütünün Kuzey Irak’ta işgal ettiği bölgelere, Türkiye ve Irak’ın birlikte yapmayı planladığı operasyon söz konusu. Sincar, PYD’nin Suriye’de işgal ettiği bölgeyle bitişik durumda. Bu yüzden önemli bir hedef. Irak’ta Mayıs 2018’de yapılacak seçimler, ardından hükümetin kurulma süreci var. Ayrıca, Türkiye’yle birlikte yapacağı bir operasyon için, Irak’ın ABD’den izin alma zorunluluğu göz ardı edilmemeli. Bu nedenlerle, Irak’ta PKK’ya yapılması öngörülen operasyonun gecikme olasılığı yüksek.

Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonucunda ABD tarafından uygulanan ambargo gerekçesiyle, 25 Temmuz 1975’te ABD’nin 21 üs ve tesisini kapatmıştı. Fırat’ın doğusunda, 600 kilometrelik sınır hattına yerleşen PYD/PKK terör örgütünü etkisiz duruma getirmek için operasyon kararı verildiğinde ne olacak? Türkiye-ABD arasındaki ipler kopma noktasına gelecek. Ve ABD’nin Türkiye’deki üs/tesislerinin kapatılması tartışılacak. Aslında, PYD/PKK’yı açıkça destekleyen NATO müttefiki ABD’nin üs/tesisleri çoktan kapatılmalıydı.
Türkiye, ABD’nin Suriye’de ¨Güvenli Bölge¨ kurulması tuzağına, 1991 yılında Kuzey Irak için oluşturulan ¨Çekiç Güç¨ten aldığı dersler doğrultusunda düşmemelidir. Türkiye, Menbiç’te ABD’yle uzlaşma uğruna Fırat’ın doğusunu PYD/PKK’dan temizleme adımını geciktirmemelidir.

Türkiye için BEKA tehdidini ortadan kaldıracak en kestirme yol, Suriye rejimiyle işbirliğinden geçer. İşbirliğiyle, ABD’ye rağmen Suriye’deki PKK çok daha az maliyetle, daha kısa sürede etkisiz duruma getirilebilir. Bazı ülkelerin öne sürdüğü, TSK’nın Suriye’de bulunmasına ilişkin meşruluk tartışması son bulur. Fırat’ın doğusuna yapılacak bir operasyonda, Türkiye’nin elini rahatlatır. Bunun için, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal çıkarları esas alan bir politika yaşamsal önemdedir. Bu adımlar gecikmeden atılmalı. Atılmalı çünkü ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ve Suudi Arabistan’ın yakın gelecekte Suriye’yi 2015’in sıcak iç çatışmasına sürüklemek için sabırsızlandıkları bir sır değil. Bu ülkeler, Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığı gerekçesini şekillendirmek üzere çalışıyorlar. Tıpkı, Irak’ta yaptıkları gibi… Tarih tekerrür ediyor…

Exit mobile version