Daha kısa süre önceydi. Afşar Timuçin Öğretmenimle yazışmıştık. Her zamanki içtenliğiyle iyi olduğunu yazmıştı. İyilik haberine çok sevinmiştim tabii. Ne ki çok sürmedi, yitirdiğimiz haberiyle dona kaldım.
Prof. Dr. Afşar Timuçin Türk ve dünya düşününe büyük emek vermiş felsefe bilimcisiydi. Yetkin ozandı. Diğer ustalarla köklü arkadaşlığı, dostluğu vardı. Hele bir genci sevmeye görsün söyleşmesine, anlatışına doyum olmazdı.
Türkçeye bilinçle bağlılığı örnektir gençlere. Atatürk Devrimini saygınlıkla açıklar, anlatır
Ciltler dolusu büyük emektir Afşar Ağabeyin ömrü. Ah, keşke ciddi üniversite, yayın dünyası bulunsa da Timuçin Ustayı, yapıtlarını konuşsak, kitaplarının tükenenlerinin yeni basımları yapılsa. Gelin görün ki ikisinin de zerresi yok.
İş biz yurttaşlara düşüyor. Çok okumalıyız. Kitap istemimiz güçlü olmalı. Türkiyemiz hep böyle değildi. Köy enstitüleri öyle kök saldı ki yüzün üzerinde yazar yetiştirdiği gibi 1980 darbesine değin büyük istekle, adeta açlıkla okuyan ulustuk. O yıllar olacaktı da Afşar Timuçinler bu kadar okunacaktı! Olanaksızdı böylesi durum. Yeniden o diri yıllarımıza, o bilincimize kavuşmalıyız. Kâğıt fabrikamızı geri istemeliyiz. Kitabımızı, eğitimimizi, kültürümüzü geri istemeliyiz. Afşar Timuçinleri izlemek bu istenci, direnci kararlılıkla ortaya koymayı gerektirir.
Işıklar içinde uyuyun Afşar Timuçin Öğretmenim. O güzel günler gelecek.