Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Zeycan Leyla

Aklıma Takılanlar

Uzun aradan sonra merhaba .
Hayırlı ramazanlar.
Her kentin bir kimliği ve kültürel kişiliği varmış ve kentler bu kimlikle kişilikle tanınır, tanıtılır ve anlatılırmış. Ben bir kente girişle , bir eve yada bir mekana girişi birbirine benzetirim. Mesela; ya derli topludur, temiz ve düzenlidir, huzur verir, yada karışıktır dağınık ve bakımsızdır, sıkıntı verir. Bana göre akılda kalan genellikle; giriş, salon ve balkondur. Diğer bölümler çok önemlidir ama detaydır. Bir kentin ise girişi; yolları ve merkezdir. Yani sokaklar, çarşılar, mekanlar, parklar çok önemlidir ama sonra ki detaylardır. Benzetme bu.
Mesela şuanda ki duruma, görünüşe göre bizim kentimizin girişi, salonu, balkonu neresidir ?
Hatay Antakya’da binalar ve insanlar hızla çoğalıyor. Bir yığılma gibi. Bu durum iyi mi ? kötü mü ? bilmiyorum. Avantaj mı ? dezavantaj mı ? onu da bilmiyorum, zaman gösterecek. Ama… ben doğduğumdan beri konuşulur. Antakya deprem bölgesinde ve çok eskiden beri binalar üç kattan fazla yapılmazmış, yasakmış. Şimdi ne değişti ? zeminde değişiklik mi var ? ayrıca bu yığılma devam ederken, su ve su ihtiyacı, yaşamın olmazsa olmaz en önemli unsuru, en önemli ihtiyaç. Temizlik, sağlık, sağlık ve yine sağlık, dolayısıyla psikolojik sağlık, fiziksel sağlık ve genel olarak ruhsal sağlık.
Sorabilir miyim ?
Bu yığılmaya ihtiyacı karşılayacak, kısa yada uzun vadede su potansiyeli sağlanabilecek mi ?
Mesela… kent girişinin görünümüne bakmayı ve ilgilenmeyi düşünen var mı ?
Mesela … asi nehri için (sürekli çözüm arandığını ve yaratılmaya çalışıldığını biliyorum ama elli senede beş yüz arteziyen kuyusu yada su kaynağı bulunurdu herhalde. ) gerçek çözüm buluna bilecek mi ?
Adana’da şehrin göbeğinden geçen kanalda çocuklar yüzüyor, temiz ve cadde kenarında ağzına kadar su dolu. Parklar. Barajlar.
Mersin’de şehir boyunca, sahil boyunca bitmeyen parkları, yürüyüş, bisiklet yolları ve tatil bölgeleri yıllar önce yapılmış.
2000’li yıllarda Ankara’da şehrin girişi bakımsız görünüyor diye yeşillendirme, ağaçlandırma çalışmaları başlatılmıştı ve hatırladığım kadarıyla şehirde yeni yapılan ve yapılacak binaların her birinin önüne yeşillendirme ve ağaç dikme şartı getirilmişti. Şehir şimdi yemyeşil.
DALLARI DİBİNE KADAR KESİLMEYEN GÖRKEMLİ AĞAÇLARI , parkları yeşillikleri, yolları, restore edilan binaları, mekanları ve gölleri. (eskiden hava kirliliğinden şehirde durulamıyordu).
Eskişehir yeni bir kente dönüştürüldü. Yemyeşil ve modern ve düzenli. Muhteşem.
Ve biz…
Akdeniz ikliminde dağlar ve denizlerle çevrili, ortasında koca bir akarsu yatağı bulunan bir kent.
Kaç tane dere yatağı var şehir merkezinde, susuz ve bakımsız, çöp dolu.

2.

Ben memleketimi ve insanlarını çok ama çok seviyorum, özünü ve değerlerini kaybetmemiş ve korumaya alışan bir kent ve insanları. (istisnaların olması gerçeği değiştirmez). Sıcak, samimi, misafirperver ve yardım sever. Yaşam mücadelesini olgunlukla idare etmeye ve canla başla çalışan ve değerlerini korumaya çalışan insanlarımız. Ayaküstü alışveriş yaparken bile, çay kahve ikram etmeye çalışan insanımız. Ve yaşatılmaya çalışılan değerlerimiz, bunlar içimizi ısıtan , özümüz, nadir değerlerimiz ve moralimiz.
Ve canım Hatay’ım Antakyam…
Denizlerle , dağlarla çevrili , akarsuyu , tarihi efsane mekanları ve barındırdığı özellikleriyle, eşi az bulunan kentimiz.
Küçük şehirdik. (bahane, laf, çok ama çoktu. İhmalde çoktu.) (elinden geleni yapmaya çalışan azdı.)
Büyük şehir olduk çok şükür.
Şehir yeniden inşa ediliyor. Geçmişte yapılmış hatalar telafi edilmeye çalışılıyor, çok çalışma yapılıyor. Emek çok evet doğru.
Ama diğer taraftan…
Betonumuz çoğalıyor yeşilimiz azalıyor. Biz küçükken, küçük evlerimizin bahçelerinde ki kocaman ağaçların gölgesinde serinlerdik, oynardık, uyurduk.
Şimdi nereye gideceğiz ?
Apartman zenginiyiz. Apartmanlar neredeyse birbirinin içinde yapılıyor. Çoğaldılar , çoğalıyorlar. Ne bahçe ne alan ne ağaç kalacak neredeyse. Ne cadde ne manzara. KENT HASTA VE YORGUN.
Kutu kutu apartmanlar , süper lüks balkonsuz evler ve kendini yollara atan , yürüyen, koşan, (koşabilirse huzursuz insanlar). Dalları durmadan DİBİNDEN KESİLEN ağaçların serinletemeyen gölgesi, yetersiz parkların kalabalığı.
Yıllar önce yazmıştım .
İzmir caddesi yani dağ yamacında çıkıp bakın şehir nasıl görünüyor ? bir bakın ne lazım ?
Bana göre…
Bu kente BÜYÜK AĞAÇLAR LAZIM . VAR OLAN AĞAÇLARIN BÜYÜMESİNE İZİN VERMEK LAZIM.
Yaşlıların anlattığına göre; ağaç dalları dibinden kesildiği zaman gövdesi çatlar ve sağlıklı gelişemezmiş. Yanlış budanırsa yan yatarmış. Kuvvetli rüzgarda da yerinden sökülürmüş.
Kendini koruyamazmış.
3.
Ağaçlar, bitkiler sağlıklı olursa nefes alırmış, onlar nefes alırsa her yer nefes alırmış. Her yer de oksijen olurmuş yani. Oksijen olunca huzur ve sağlık olurmuş her yerde ve insanlarda ve canlılarda.
Mantık doğru , nefes yani bol oksijen, dolayısı ile huzur ve sağlık, ayrıca çok ağaç ve yeşillik devamlı ve dengeli yağmur yağması demek. (düşünmek bile huzur veriyor).
Neredeyse bütün dünyada tarihi binaların arasında ve çevresinde büyük meydanlar ve çevre düzenlemeleri yapılmış. Görüntüyü kapatacak bine ve betonlara izin verilmemiş. Tarihi binaların içi de, dışı da değerlendirilmiş.
Bizde merkezde kentin özelliklerini yansıtacak efsane yapılar, beton yapıların arasında kaybolmuş neredeyse. Uzun yıllar önce bu tarihi mekanları içine alacak şekilde çevre düzenlemeleri yapılıp, parklar, bahçeler, sanatsal, kültürel amaçlı alanlara yer verilse idi, şehir nefes alırdı. Uzunca anlatmaya gerek kalmazdı ve söze gerek kalmadan buraya gelen insanları şok eden kimliğini ,kişiliğini yansıtırdı. Gösterirdi. Nadide kişiliğini hayranlık uyandıran kalbini gösterebilirdi bu şehir. Uzun yıllar önceden şehir merkezinin gerçekten merkeze benzemesine izin verilmeliydi. Mesela şuanda en beğendiğim zevkli çalışma bizim valilik binamız. Muhteşem bir görünüme kavuşmuş. İçi de , dışı da muhteşem ve tertemiz. Karşısında tarihi bir mekan var keşke kültürel amaçlı bir mekan olarak kullanılsa, biraz daha aşağıda muhteşem bir bina daha var mesela.
Kent merkezimiz şehir kurulduğu zaman aslında planlı yapılmış. Ve en güzel binalar merkeze inşa edilmiş. (fotoğrafları meclis binasında duvarlarda sergileniyor). Zamanla beton binalar aralara doldurulmuş ve alan, meydan bırakılmamış.
Çağdaş kentlerde yaşamak herkesin hakkı evet, belki herkesin isteğeceği şey ama yapılaşma , alışkanlıklar çok önemli, tavır, tutum, kültür çok önemli.
Yani kentin kente benzemesi ve kimliğinin , kişiliğinin korunabilmesi daha önemlidir.
Nüfus yoğunluğuna olanak sağlayan yapıların çoğaltılmadan önce düşünülmesi ve yapılması gereken, sağlık için sonra sağlık için yani her çeşit sağlık için, bazı hususların üzerinde durulması , bazı kuralların uygulanması, teşvik edilmesi çok önemli ve hayati önem, değer taşyor.
Ayrıca nüfus kalabalığının yoğun olduğu kentlerde ve bölgelerde sağlıkla ilgili bazı tehlikeleri anlatan bir toplum sağlığı uzmanı diyordu ki ; bir kentte nüfus hızlı çoğalıyorsa , özellikle kamp gibi zorlu yaşam şartlarında nüfus yoğunluğu ve kalabalık bazı salgın hastalıkların ortaya çıkmasına sebep oluyor ve tedavinin kolay kolay gerçekleşmediğini anlatıyordu.
Allah korusun , biz sağlık diliyoruz yine de , her şeyin başı sağlık.
Yani sağlık için evimiz, sokağımız, mahallemiz dolayısı ile şehrimiz. İş işten geçmeden umut ediyorum.
Esen kalın…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER