AKP’nin 21 Yıllık Seyir Defteri ve Türkiye

AKP, 21 yıldır tek başına iktidarda. AKP’nin bunca süredir iktidarını sürdürebilmesi,  dünyada başkalarına nasip olmamıştır. Elbette AKP’yi iktidara taşıyan konjonktürler vardı. Bu konjonktürler o dönemin şartlarında heyecan vericiydi. Çünkü başlangıçta Türkiye’nin değişim ihtiyacını anlamış, yaşanan değişim taleplerini tüm vatandaşları için istiyordu. Bu isteklerin içerikleri ile örneklerini özlem duyulan değerler oluşturuyordu.

Neydi o değerler?

AB birliğine tam katılım. Üç Y ile mücadele. Hukuksuzluğa sıfır tolerans. Güçlü ekonomi, yüksek gelir düzeyi, saygın ülke, saygın vatandaş olabilmenin tezleri tek tek anlatılıyordu.

2002’ de AKP’nin, Türkiye’nin ve Türk vatandaşlarının yükselen değerler projesi hem içeride hem de dışarıda destekleniyordu.

Haliyle her tezin bir anti tezini yaratacağı gerçeğiyle AKP’nin samimi olamayacağını, takiye yaptığını dillendirenler olmuştu. AKP’nin siyasi tıkanma yaratacağını ve bu tıkanmanın sistem bunalımına dönüşeceğini, dolayısıyla ekonomide krizlerin, toplumda gerilimlerin büyüyeceğinin altını çiziyorlardı.

Büyüyen gerilimin yakın tarihte toplumun değerlerini tahrip edeceği ve özgürlüklerin sınırlanacağı tehlikesini bazı yazar ve yorumcular paylaşıyorlardı.

Böylesi tartışmaların arasından ustalıkla sıyrılan AKP’nin projeleri vatandaşlar nezdinde oya dönüştü ve yüzde 34,7 lik oranla mevcut sistemden yararlanarak meclis çoğunluğunu eline geçirerek iktidar koltuğuna oturdu.

İlk yıllarda sözlerinin arkasında duran yönetim ciddiyetiyle çalıştılar. AB’ye girebilmenin çabasını sergilediler. Üç Y ile mücadele programı hazırladılar. Ekonominin kabul görmüş reçetesine sadık kaldılar. Kısaca ilk yıllar AKP ve Türkiye açısından kayda değer sorun görünmüyordu.

Ne hikmetse aynı AKP başta savunduğu ve uğruna özel çabalar harcadığı hangi değer olduysa geçen zaman içinde tersini savunmaya veya yok saymaya başladı. Dün AB’ye girmeye ne kadar yakınlaştıysak bugün o kadar uzaklaştık. Üç Y ile mücadele sanki yokmuş gibi pozisyon değişikliğine gidildi. Ekonominin canına okundu. Özgürlükler, kişiden kişiye değişkenlik göstererek uygulanır oldu.

Yönetimde ciddiyetin yerine hamaset, yeteneğin yerine yandaşlık kriteri yeterli oldu.

Hamaset ve yandaşlık politikaları, gelişmiş ülke standartlarından kopuşu hızlandırdı.

Artık AKP, geniş ufuklu dünya görüşlerinin hazmettiği temel ahlaki değerleri görmezden gelen, siyasi erdemleri önemsemeyen bir çizgi üzerinde yürüyor.

Çağdaşlık ilkesine dayanmayan çok sert politik söylemlerle toplumu kutuplaştırıyor. Kendisinin yanında taraf olmayanları bertaraf etmenin hukuksuzluğuna umursamaz tavır takınıyor.

AKP’nin seyir defterinde yandaşlara ayrılan sayfada yazılanlar ile sıradan vatandaşlara yazılanlar arasındaki farklar dağların yüksekliğini aşar.

Yandaşlar Rus romanlarındaki gibi, asilzadelerin özel imtiyazları kuşanarak yaşadıkları görkemli hayat sürerken, sıradan vatandaşlar Shakespeare’in “Venedik Taciri” tiradında her şeyini kaybeden kişilerin sık sık atıkları “Canımız yanıyor, yetişin” çığlığını haykırarak yaşıyor.

Bir ülkede, bir kesim sefa sürerken diğer bir kesim cefa çekiyorsa,  ülkeyi yönetenlerin ya yeteneksizliğinden ya da kastından şüphe edilir.   

Hem yeteneksizliğin hem de kastın sınırları aşınmışsa, sosyal ve ekonomik tıkanmışlık ve tükenmişlik sendromunun yaşanması kaçınılmazdır. 

Ülke halinde bu sendromun tüm belirtilerini taşıyoruz.

İhtiyaçlarımızı karşılayacak maddi gücü yitirmiş, istediğimizi söyleyecek sözler kısıtlanmış, istikbale bakış açısı kaybolmuş insan tipolojisine dönüştük.

Tüm bu olumsuzluğa rağmen umudumuzu yitirmeden vatandaşlık yükümlülüğümüzü yerine getirelim.

Birinci yükümlülüğümüz, kendimize olan inanç ve güveni canlı tutmaktır. Bu inanç ve güven canlı olduğu sürece hiç kimse hamaset edebiyatıyla karşınıza çıkamaz.

İkinci yükümlülüğümüz, doğru bildiklerimizi cesaretle her ortamda anlatmaktır. Algılar karşısında hakikatleri ortaya sermektir.

Unutmayalım, adalet; adalette vicdan, vicdanda insaf, insafta şefkat, şefkatte insan, insanda liyakat, liyakatte ahlak,  siyasetin ve hayatın vazgeçilmez erdem ilişkileridir.

Bu erdem ilişkilerinden kopan her yönetim er geç, önce vatandaşın gözünde, sonra sandıkta kaybedecektir.

                                                                               [email protected]