Cuma günü milyonlarca öğrenci ve velileri karne heyecanı yaşadılar.
Kimisi sevindi, kimi ise üzüldü.
İlk, orta ve liselerde okuyan öğrenciler diploma sahibi olabilmek için yıl içinde ter döktüler, çaba sarf ettiler.
Ancak hatırdan çıkartılmaması gereken bir husus vardır, oda Milli Eğitimin yaz- boz tahtası haline gelmiş bulunan kararları ve atama bekleyen binlerce öğretmen varken çeşitli nedenlerle bu atamaların yapılamayışı sonucu oluşan öğretmen açığı ve bu nedenle de yeterli eğitimin verilemeyişi.
İşte bunlar göz önünde bulunduğunda, karne alma heyecanı yaşayan öğrenciler ve velilerinin ne durumda olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum.
Eskiden hatırdan çıkmaması gereken bir deyim vardı: Altın bilezik.
Diplomayı alabilmenin, bileğe altın bilezik takma anlamına geldiği görülüp ve bu nedenle de herkesin bu altın bileziği takabilmek için ilkokuldan itibaren aşama aşama bütün diplomaları almak suretiyle bileklerine takmaları için çaba sarf edilirdi.
Yine geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar günleri de milyonlarca öğrenci Yükseköğretim Kurumları Sınavına ( YKS) girdiler.
İki günde tamamlanan bu sınav için ter döktüler.
Ne için?
Altın bileziği bileklerine takabilmek için.
Uzun yıllar önce bileğe takılan bu altın bilezik, bir işe yarar ve kişinin yaşamını olumlu yönde değiştirecek yerlere gelmesine vesile olurdu.
Ama şimdi öyle mi?
Belli amaçlarla, belli yerlerde kalabilmek için yurdun dört bir yanına üniversite açmak ve bu yolla eğitim vermeye kalkışmaya çalışmak suretiyle yeterli eğitim verme imkânları ortadan kaldırıldı.
Artık öğretmeni olmayan fakülteler yurdun dört bir yanında görülmeye başlandı.
Ya hocaları olmadığı için geçen boş dersler, ya da yeterli bilgi sahibi olmayan hocaların boş salonlara yaptığı anlatımlar.
Böyle olunca da diplomalı işsizler ordusunun sayıları giderek artıyor.
Bir zamanlar diplomaları olupta iş bulmayanlara kaldırım mühendisi denilirdi. Şimdilerde ise neredeyse tüm diplomalılar kaldırım mühendisi olarak tanımlanıyor.
Artık altın bilezik sözü geçerliliğini korumadığı gibi, işsizler ordusunun sayısının da giderek artmasından çoğu kimsenin rahatsız olmadığını görmekteyiz.
Geçtiğimiz hafta ilköğretimden başlayarak üniversite öğretimine kadar yaşanan heyecana acaba değer miydi?
Eğitimin yaz-boz tahtasına dönüştüğü, diplomalı işsizler sayısının giderek arttığı, yeterli eğitimin verilmemesi nedeni diplomasız işsizler sayısındaki artışlar göz önünde tutulduğunda uzun uzun düşünmek ve neler yapılabileceğine karar vermek gerektiği hususu da kendini gösteriyor.
Dünyanın dört bir yanında üniversiteler var. Bunlardan bir kısmı gerçek anlamda bilgi veriyor, yetenekli öğrenci yetiştiriyor ve bu üniversitelerde diploma alanlar ise dünyanın hangi köşesine giderlerse gitsinler, orada kendilerinin çalışabileceği bir ortam bulabiliyor. Bazı üniversiteler ise, bir kapısından girilip öbür kapısından çıkılan nitelikte oldukları ve yeterli bilgiyi veremedikleri için de o üniversitelerin diplomaları rağbet görmüyor, aksine işsizler ordusunun artmasına neden oluyor.
Geçtiğimiz hafta yaşanan sınav heyecanı ve sınav maratonu bizim bu hususları da hatırlamamıza neden oldu. Bunun içinde zararın neresinden dönülürse kârdır özdeyişini hatırdan uzak tutmamak suretiyle, eğitimin kaliteli, nitelikli ve öğretici olması gerekliliğini gözden uzak tutmayarak yeni düzenlemeler yapmanın zamanın gelip geçmekte olduğunu görüyor ve hatırlatıyoruz.
Özelikle tüm dünyanın tektonik oluşumun ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir ortamda bu hatırlatmayı yapma ve diplomanın ne denli önemli olduğunu belirtme gereğini de duyuyoruz.
Biz gerekli uyarıyı yapıyoruz. Söz sahibi olanlarında gereken adımları atması ve eğitime kaliteli bir yön vermesi gerekliliğini bir kez daha hatırlatmak istiyor ve nice sınav maratonlarına diyoruz…
YORUMLAR