Uluslararası Slow Food Vakfı tarafından, küçük ölçekli üreticiyi desteklemek ve kaybolma riski taşıyan yerel ve geleneksel ürünlere dikkat çekmek amacıyla güncellenmeye devam edilen Nuh’un Ambarı (Ark of Taste) listesine bu defa Hatay’dan bir ürün, Altınözü Biberi eklendi.
Altınözü biberi, Antakya Slow Food tarafından yapılan başvurunun ardından, Nuh’un Ambarı (Ark of Taste) listesine girdi.
Antakya Slow Food üyelerinden Anna Beylunioğlu Atlı’nın konuyla ilgili yapmış olduğu açıklama şöyle:
“Geyik ya da ceylan boynuzu biberi – ya da yerel dilde Kirn Ğazel- olarak da adlandırılan Altınözü biberi, Antakya Slow Food tarafından yapılan başvurunun ardından, Nuh’un Ambarı (Ark of Taste) listesine girdi. Bu liste, 1999 yılından beri Uluslararası Slow Food Vakfı tarafından, küçük ölçekli üreticiyi desteklemek ve kaybolma riski taşıyan yerel ve geleneksel ürünlere dikkat çekmek amacıyla güncellenmeye devam ediyor.
Nuh’un Ambarı’nda, Altınözü biberini özel kılan özellikler şu şekilde aktarılıyor: ‘Altınözü biberi, 30-40 cm uzunluğundadır. Sap kısmı kalın, uç kısmı incedir. Kabuğu ince olduğu için de erimeden kurumaya uygun bir yapısı vardır. Tüm iyi biberler gibi ağızda oluşturduğu acı, mideye inene kadar yok olmaktadır.’
Bu bölgedeki toprağın asitlik/bazlık dengesi, güneşin açısı ve rüzgar faktörü de bu biberin kurutulup en iyi ve lezzetli şekilde muhafaza edilmesinin arkasında yatan ekolojik faktörleri oluşturuyor.
Yemek kültürü araştırmacısı Yasmina Şelfun Lokmanoğlu’nun Güney Gazetesi’nde yayınlanan, ‘Kırmızı Biberin Yolculuğu’ başlıklı yazısında bahsettiği gibi, 15. yüzyılda Peru’dan Meksika’ya, oradan da dünyaya yayıldığına inanılan kırmızı biberin, Venedik-Halep ticaret hattından geçtikten sonra Osmanlı topraklarındaki ilk duraklarından biri, Altınözü. Yüzyıllardır özelliğini koruyarak bugüne kadar gelen Altınözü biberi, ilk olarak ‘capsicum’ olarak adlandırılmış ve ilaç olarak tüketilmiş. Ancak daha sonra gastronomik olarak kullanılmaya başlanmış.
Altınözü biberi, Antakya’da yaşayan birçok halk gibi, Antakyalı Ortodokslar tarafından da önceleri ilaç olarak kullanılmış.
Kırmızı biber kullanılarak yapılan yemekler arasında, en başta dolma geliyor. Daha sonra bulgur ve biber yoğrularak, daha sonra su eklenerek pişirilen pilav, Altınözü biberi ile yapıldığında eşsiz bir lezzete dönüşen cevizli biber, yani muhammara, köfte ve kabak boraniyi de saymak mümkün.
Altınözü biberi, bugün bölgedeki diğer biberlerle karıştırılma tehlikesiyle karşı karşıya. Zira bu biber, farklı bölgelerde ekildiğinde onu orijinal kılan özellikleri kaybediyor ve dolayısıyla tarihsel değerini kaybediyor. Bu sebeple Nuh’un Ambarı listesine alınması, bu bibere hak ettiği değeri vermemiz ve koruma altına alıp gelecek nesillere taşıyabilmemiz adına küçük ama önemli bir adım.”
ZENGİN BİR BÖLGEDEYİZ
Antakya Slow Food Lideri Kenan Yurttagül ise şunları söyledi:
“İtalya’da 2003 yılında kurulan Slow Food Biyoçeşitlilik Vakfı’nın dünya genelinde yerel ürünleri korumak, küçük üreticinin kalkındırılması, aracısız satış ve tüm dünyanın bu ürünleri tanımasını sağlamak amacıyla başlattığı Uluslararası ‘Nuh’un Ambarı’ (Ark of Taste) listesinde, Altınözü Biberi de yer aldı. Slow Food Antakya Birliği olarak yaptığımız değerli bir grup çalışmasıyla, Altınözü Biberi’nin Nuh’un Ambarı Listesi’nde yer almasını sağladık.
Biyoçeşitliliği zengin bir bölgede yaşıyoruz. Kaybolmaya yüz tutan ürünleri ve bu ürünlerin üretimlerini yeniden canlandırmak için çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışmalarda katkılarından dolayı, Slow Food Tarsus Lideri Yasmina Lokmanoğlu’na, Antakyalı Akademisyen Anna Beylunioğlu Atlı’ya ve Lemye Şahin’e teşekkür ederim.” -Cemil Yıldız-