Başka bir çare yok!
Emekli Büyükelçi Mithat Rende: “Eğer gerçekten, Türkiye, Suriye’nin parçalanmasını istemiyorsa, burada bir Kürt Kantonu oluşmasını istemiyorsa, Ankara’nın ortaklık ya da işbirliği yapacağı rejim, Suriye Hükümetidir. Zira İdlib’in de çözüme kavuşturulması gerekiyor.”
İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin geçen hafta ABD tarafından hedef alınarak öldürülmesinin ardından, Tahran, ABD’nin Irak’taki askeri üstlerini hedef aldı. Ancak bu misilleme karşısında Washington sessiz kalmadı. ABD, İran’ın, Irak’ta bulunan Amerikan hedeflerine füze saldırısı gerçekleştirmesine yanıt olarak, Tahran’a yönelik yeni yaptırımları yürürlüğe soktuğunu duyurdu. ABD, hâlihazırda İran’a, son olarak geçen Kasım ayında sertleştirdiği çeşitli yaptırımları uygulamaya devam ediyor. Peki, bundan sonrasında ne olacak?
Buna cevap, Antakyalı emekli Büyükelçi Mithat Rende’den geldi. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde; Şam, Roma, Brüksel (NATO), Sofya, Viyana (AGİT), Katar ve Londra Büyükelçiliklerinde çeşitli görevlerde bulunan Rende, bu önemli konuyu, Deutsche Welle’den Gazeteci Nevşin Mengü ile Bire Bir’de değerlendirdi.
-NE OLUR?-
İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin cenazesinin İran’ın Kirman kentinde toprağa verilmesinin ardından bölgeyi nelerin bekleyebileceği konusu ile açıklamalarına başlayan Rende, şunları söyledi:
“Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor ki… Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, İran için büyük bir kayıp. Çünkü Süleymani, İranlılar için sadece bir komutan ve başarılı bir asker değildi, ama aynı zamanda İran’ın Ortadoğu’daki yüzüydü. Önemli bir stratejist olarak ifade edilen Süleymani’nin, çok ciddi bir örgütleme kabiliyeti de var. Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’da çok etkili bir isim. İranlı diğer bürokratlardan ya da diğer üst düzey yetkililerden, bölge bazlı bakıldığında, çok daha popüler. Dolayısıyla, İranlıların onun ölümü ile beraber şokta olmaları çok doğal.”
-AZİL SÜRECİ!-
İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve aynı saldırıda yaşamı yitiren Hizbullah Tugayları Komutanı Ebu Mehdi El Mühendis’in ardından Washington Yönetimi’nden gelen yorumları ve değerlendirmeleri de ele alan Rende, şöyle devam etti.
“Trump’ın bu yola başvurmasının bir nedeni daha var. Biliyorsunuz, Donald Trump’a yönelik bir azil süreci var ve bu süreç devam ediyor. Senato’da da bir oylama olacak buna dair. Bu anlamda, Cumhuriyetçi Senatörleri arkasına sağlam bir şekilde alabilmek için böyle bir yola başvurdu ve milliyetçi duyguları ateşledi. Beklendiği gibi de, Amerikan toplumunda gündemi başka bir yöne kaydırdı. Zira kendisi de bu azil sürecinin konuşulmaması taraftarı, ki yeniden seçilmek isteyen biri olarak.”
-ANKARA’NIN ROLÜ-
Bu süreçte Türkiye’nin nasıl bir rol üstlenebileceğine dair tespitlerini de paylaşan emekli Büyükelçi Mithat Rende, “Burada, her iki tarafla da diyalog içerisinde olmamız gerekiyor” tespitini yaparken, şunları söyledi:
“Türkiye’nin, böylesi bir arabuluculuk görevine soyunabileceğini sanmıyorum. Bu anlamda baktığınızda, hem gündem yoğun hem de… Süleymani’nin öldürülmesinin ardından, Türkiye tarafından uzun bir süre bir başsağlığı dilenmedi mesela. Rusya’dan geldi ama. Yani biz neredeyse arada kaldık. Bir türlü bir açıklama yapılamadı. Şahsen, bu dönemde biraz daha cesur bir şekilde konuşulabilirdi diye düşünüyorum.”
Amerikan Başkanı Trump’ın bu dönemde Ankara’nın Washington’un yanında olması yönünde bir beklenti geliştirebileceğini de dile getiren Rende, deneyimli Türk Dış Politika yürütücülerinin böylesi bir oyuna gelmeyeceğini ifade etti ve “Trump’ın söylediklerine nasıl güvenelim! Her gün bir açıklama yapıyor ve söyledikleri de tehdit kokuyor!” değerlendirmesinde bulundu.
-TEHLİKELİ OLUR!-
Türkiye’nin, Libya’da son dönem imzaladığı anlaşmalarla taraf olduğu yönetime destek olmak için buraya ‘silahlı, ama asker olmayan bir gücün’ gönderme ihtimalini de cevaplayan Rende, şöyle konuştu:
“Eğer bu olursa, bu uygulama ‘bir ilk olur’ gibi geliyor, ama… Ben şahsen, Libya’ya müdahale edebilecek böylesi bir gücün bu ülkeye gönderilmesinin, Türkiye’nin menfaatleri açısından tehlikeli olabileceğini de düşünüyorum. Ama muhtemelen, Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında imzalanan mutabakat zaptı ile beraber başka taahhütler altına da girildi.”
Mithat Rende, Libya noktasında konuşurken, Türkiye’nin burada çok yaşamsal menfaatlerinin olmadığını düşündüğünü ifade ederken, “Bu kadar vekalet savaşçısının olduğu bir yerde bulunmak, çok riskli olacaktır” dedi.
-EMEVİ CAMİ!-
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Türkiye gezisi öncesi, Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bu yana ilk kez gittiği Şam’da Emevi Camii’ni Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile beraber ziyaret etmesini de değerlendiren Rende, “bu ortak ziyaret, Ankara’ya verilmiş bir mesaj mı değil mi” sorusunu ise şöyle cevaplandırdı:
“Türkiye bugün, ‘Emevi Camii’nde Namaz kılacağız’ söyleminin çok uzağında, çok farklı bir yerde, Suriye konusunda. Ama bakıldığında, bu söylem, hem çok eski hem çok bahtsız bir söylemdi. Bu, bir zamanlar söylendi, ama çok da eleştirildi. O zaman başkası da kalkar, Türkiye’nin bir yerini belirler ve der ki, ‘6 ay sonra, biz de orada bilmem ne yapacağız…’ O nedenle, o davranış çok yanlıştı. Çok ciddi bir meydan okumaydı. Ama bugüne bakıldığında, Türkiye’nin öncelikleri artık çok başka. Bugün Türkiye’nin önceliği, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin desteğiyle oluşturulmak istenen, Kürt Kantonu! Esas önceliğimiz bu olmalı!”
-ESAD’LA GÖRÜŞME-
Türkiye’nin, uzun vadede Şam ile diyaloğa girmesi gerektiğinin altını çizen Rende, şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı:
“Rusya Devlet Başkanı Putin, Şam ziyareti ile bir bakıma, ‘Siz beğenin ya da beğenmeyin, benim muhatabım Esad’dır’ dedi. Hatta ‘Zaten sizler de benim kanalımla onunla diyalog halindesiniz’ diye de ekledi. Açıkçası, Türkiye’nin bu tarz, doğrudan bir diyaloga girmesi biraz zaman alacaktır. Ama eninde sonunda da bu sürecin oraya gitmesi gerekiyor. Çünkü başka çare yok. Eğer gerçekten, Türkiye, Suriye’nin parçalanmasını istemiyorsa, burada bir Kürt Kantonu oluşmasını istemiyorsa, Ankara’nın ortaklık ya da işbirliği yapacağı rejim, Suriye Hükümetidir. Zira İdlib’in de çözüme kavuşturulması gerekiyor.”
-DEĞİŞİM ŞART-
Şartların değiştiğini ve diplomasinin de buna ayak uydurması gerektiğine dikkati çeken Mithat Rende, sözlerini şöyle tamamladı:
“Diplomaside şöyle bir söz var… ‘Ne kalıcı düşmanlık vardır. ne de kalıcı dostluk! Kalıcı olması gereken ve önemli olan, milli menfaatlerdir. Dolayısıyla, koşullar çok dramatik şekilde değiştiğinde, bizim oturup da yeniden bir değerlendirme yapmamız ve bu konuda çok pragmatik olmamız gerekiyor. Çünkü koşullar ciddi şekilde değişirse, oturup, dış politikayı ve stratejiyi yeniden formüle etmek lazım. Dolayısıyla, bugün koşullarda çok büyük bir değişiklik varsa, ki var… O zaman oturalım ve değerlendirelim, Türkiye’nin milli çıkarları neyse, onu yapalım. Bu anlamda Şam Hükümeti ile bir an önce doğrudan temas kurulması gerekiyor.” -Tamer Yazar-