Yeni Arkeoloji Müzesi İle… Marka Kent Değil; Dünya Markası Bir Kent Olma Yolunda…!
Müzeler; İnsanlığın ortak mirası olan; bilim , tarih, kültür, sanat; anıt; belge ve buna benzer eski eserlerin; insanlığın gelişimsel sürecini, belgesel ve görsel olarak aktaran; tasarlanmış özel yapı veya korunması gerekli; tarihi veya doğal sit alanlarıdır. Bu anlamda dünyada ilk kurulan müze; 27 Temmuz 1793 tarihinde Paris’te bulunan Lour Müzesidir.
1932 Yıllarında ; Hatay; Fransız işgali altındayken Arkeolojik ilk kazı çalışmaları Antakya ve civarında başlatılmış..Daha sonraları; 1933 yılında Chicago Üniversitesi, Chicago Oriental Enstitüsü .. 1936 yılında, British Museum adına Sir Leonard Wolley 1932-1939 yıllarında Princeton Üniversitesi’nin yaptığı Arkeolojik kazı araştırmalarla müzenin gerçek zenginliğini oluşturan mozaikler ortaya çıkartılmıştır.
Kazılarda çıkan eserlerin tek bir yerde toplanması için başlatılan çalışmanın ardından 1939 yılında tamamlanan Hatay Arkeoloji Müzesi, 23 Temmuz 1948 yılında Hatay’ın Anavatana katılışının 10. yılında ziyaretçilere açılmıştır. İşgal yıllarının Fransız yönetimi tarafından yapılan; Hatay Eski Arkeoloji müzesinin mimari projesi yine bir Fransız mimar tarafından tasarlanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı 1974 Yılında; Müzenin ana giriş kapısının yerini değiştirmek ve gelişim gösteren yönetimsel işlerin; mekan gereksinimlerini karşılamak amacı ile müzenin Atatürk Anıtına bakan kısmına ek bir hizmet bina yapmıştır. Hatay ilinde yapılan arkeolojik kazıların zamanla artış göstermesi, ve burada çıkan eserlerin; korunma, saklanma ve sergilenme sorunları çıkması üzerine; yeni bir arkeoloji müzesi yapma düşüncesi gelişmeye başlamıştır. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı; 26 Mayıs 2011 yılında yeni arkeoloji müzesinin temelini atmış , bina olarak yapımını 2013 bitirmiştir .Bu sürecin sonunda ; eski müzeden ve arkeolojik kazılardan çıkan eserlerin ; taşınma işlemleri başlatılmış, düzenleme ve sergileme uygulamalarına geçilmiştir. Yeni arkeoloji müzesinde sergilenen eski eserlerin; dünya arkeolojisi açısından çok önemli olması ve turizmimize katkı sağlaması amacı ile düzenlemesi biten ; giriş holü , çocuk kazı ve sanat atölyesi ; Üç ağız mağarası ; Tel Tainat, Tel Açana höyükleri tasarım salonu; Arsuz stelleri , Klasik dönem öncesi ve sonrası Heykel ve küçük eserlerin bulunduğu salon ve mozaiklerin bir kısmının sergilendiği büyük salon ; 28 aralık 2014 tarihinde düzenlenen bir törenle sergilemeye açılmıştır. Müzenin; defne villaları; lahitler ve sikkelerinin sergileneceği salonlarının ; düzenleme ve sergileme çalışmaları halen devam etmektedir. Bu çalışmaların 2017 yılının son ayında bitirilip müzenin tamamının sergilenmeye açılması hedeflenmektedir. Antakya’da birinci kısım yapımı tamamlanan ve hizmete açılan ; yeni Arkeoloji Müzesi, bittiğinde sergilediği mozaikler ile, nicelik, nitelik, sayısal ve sanatsal açısından dünyanın en büyük mozaik sergileme alanına sahip müzesi unvanına sahip olacak! Şimdilik dünya birincisi…! Ayrıca; insanlığın gelişimsel sürecine önemli katkı sağlayan 23 uygarlıktan 16 tanesine ev sahipliği yapmış olan; Antakya ve Çevresinden , çıkarılan eski eserleri ile 43 bin yıllık kesintisiz olarak belgelenmiş insanlık tarihini sergileyen dünyanın ilk ve tek arkeoloji müzesidir. Bu zenginliğin farkında olan Antakya’lılar; bu zenginliklerini yerelden, küresel zenginliğiye dönüştürmek ve insanlığın ortak kültürel mirasına armağan etmek için; politikacısından, bürokratına; sivil toplum kuruluşlarından, bireysel çaba gösterenlere kadar herkes el ele vererek, müzenin yapımı, bitimi ve tanıtımı için büyük bir özveri ile çalışmaktadırlar.
Neden mi..? Çünkü Antakya ve çevresinde yaşayan her birey; sahip olduğu binlerce yıllık bu kültürel birikimi, yaşam kültürünün bir parçası olarak kanıksamış, özümsemiş ve kültürel geçişli, değişim ve dönüşümü sağlayan bir miras olarak kullanır. Bu yaşam biçimini de; insanlığın gelişim sürecinde; geçmişten, geleceğe onur verici bir paylaşım olarak algılar.. Bu onuru paylaşırken; Antakya’da, yüz yıllarca, hazan’ın, çanın, ezanın bir birlerinin özgür çağrı alanlarına girmeden, özgürce semaya yükselmesini, yetkin insanın, kardeşçe paylaşımının koşulsuz ve engelsiz çağrısı olarak bilinçlerin de yerleştirmiş olarak yaşar. Bu yüzdendir kii.. İnsancıl, Kültürel ,sosyal ve eşitlikçi yaşam biçimini özümsemiş bu günkü Antakyalılar; Kentli atalarından kalan ”Doğunun Kraliçesi ”payesini; yeni arkeoloji müzesine takarak taçlandırmak ve evrensel kraliçeliğe aday olmak istemektedirler. Yeni arkeoloji müzesi ile marka kent değil; dünya markası bir kent olma arzusundalar…!
Günümüz koşullarında ; müzecilik kavramı, yalnızca eski eserlerin sergilendiği bir alan olarak değil; ayni zamanda, bulunduğu kentin sosyal ve kültürel yaşam biçimini, efsanelerini, destanlarını ve öykülerini anlattığı dünyaya açılan bir penceredir. Antakya; Hazanı, çanı, ezanı, Hz. Hızır Türbesi, binlerce yıllık kökleşmiş yemek kültürü ve yeni arkeoloji müzesi ile sizleri bekliyor..
El verin bize … Eller verelim size…