Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ulvi Güleç
Ulvi Güleç

 ANTAKYA

Okurlardan ve arkadaşlarımdan Antakya’yı yazmam konusunda yoğun istek geliyor. Neyini yazayım diye sordum.  “Ne görüyorsan onu yaz dediler.”

Ben sevdiğim şeylerin (İnsanlar, şehirler, yemekler, lokantalar, kitaplar, filmler vb.) kötü yanlarını görmem. Antakya’yı da çok severim o yüzden deprem sonrası Ankara’dan, daha sonra Arsuz’dan koşa koşa bu şehre döndüm. Bu şehrin yıkıntısı bile bana Arsuz’dan daha iyi geldi. Çünkü içinde Antakyalılar var.

Değerli okurlar Antakya’yı yazacağım. Ne gördüğün değil nasıl baktığın önemli derler. Nasıl görüyorsam onu yazacağım.

Kayıplarını unutması mümkün olmayan ağır yaralı, hüzünlü, öfkeli bir kent burası. Değerli dostum, Nöroloji Uzmanı Rıfat Kavuk “Artık hepimiz ömrümüzün sonuna kadar, bu 6 Şubat Travmasıyla yaşayacağız” demişti.  Yaralarımızın izi ruhlarımızdan silinmese de zaman geçtikçe daha az acı hissedeceğiz diye umuyorum. İçimizde bir yerlerde saklanan hüzün bazen en olmadık yerde ortaya çıkmaya devam edecek biliyorum. Olsun böyle yaşamak da mümkün. En olmadık yerde aksa bile birkaç damla gözyaşının kime ne zararı olur ki?

Yalnızca İnsanlar ölmezmiş bunu anladık. Kentler de ölürmüş.  Depremin 4. günüydü iki gençle tanıştım. Görevli olarak Kütahya’dan hasar tespitine gelmişler. Durum ne? Hasar çok mu? Tespit ettiniz mi? diye sormuştum.  “Neyi tespit edeceğiz şehriniz yıkılmış” cevabını almıştım. Evet şehrimiz yıkılmıştı ve kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, dostlarımız ölmüştü. Hayatta kalanlar birbirine tutunarak, unutulmaz dayanışma örnekleri sergiliyordu. Devletin elini uzatmakta geç kaldığı bir zamandı. Kötü şeyleri unutmayalım ama her gün hatırlayıp, hatırlatıp kendimize de kalan ömrümüzde hayatı iyice zehir etmeyelim.

Bugüne gelmeye çalışalım.

Rezerv Alan kararı doğru muydu? Bence evet. Merdivenin temizliği için anlaşamayan komşuların olduğu apartmanlar var. Rezerv alan kararı olmasaydı Antakya 100 yıl kendine gelemezdi. Rezerv alandan çıkmak için mücadele eden bazı mahallelerin sonradan rezerve girmek için dilekçe verdiğini, kentsel dönüşüm için başvuruların da çok az olduğunu biliyoruz. Anlaşmak kolay değil. Tanıdığım bazı mühendis ve mimarlar kentin çok büyük bir bölümü için (sağlam kabul edilen binalar dahil) yeniden yapılma üzerine proje geliştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Binlerce küçük büyük deprem ve artçı sarsıntıya maruz kalmış binalar bunlar diye ekliyorlar. Yetkili kurumların bu konuda başta Mühendis ve Mimarlar, Şehir plancıları olmak üzere odaların ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini almasında yarar var. Devlet, millet el ele çalışmak ve planlamak için geç kalınmış değil. Çünkü, daha yapılacak çok iş var.

Şehir merkezinde ve etrafında binlerce bina ve işyeri yapıldı ve yapılıyor. Yeni bir şehir, yeni bir yaşam tarzı çıkacak ortaya. Eski Antakya’yı unutun diyor bazı arkadaşlar. Kast ettikleri yol, sokak cadde, bina ise itirazım yok. O binalar öldü ama şehrin ruhu halâ yaşıyor. Kimse merak etmesin şehrin ruhu binlerce yılda oluştu, 1,5 dakikada yok olmaz.  Biz zaten bu şehrin mimari bir şaheser olduğunu söyleyip övünmüyorduk. Bu şehrin ahlakıyla, dostluğuyla, içten gelen samimiyetiyle, dayanışmasıyla, misafir severliğiyle övünüyorduk. Evler, işyerleri, caddeler, sokaklar inşallah eskisinden iyi olur. Eskisinden daha sağlam olacağına dair temennim, umudum ve gözlemim var. Eski Antakya’ya benzemeyecekmiş. Valla bence çoğu yeri benzemesin zaten. Mahalle, cadde adı vermeyeyim ama çok çirkin, çürük yapılarla dolu daracık sokak ve caddelerimizi hepiniz hatırlarsınız.

Bu inşaatlar tamamlanacak ve doğrusu yanlışıyla, eksiğiyle fazlasıyla bizlere bir şehir verilecek. Evler küçülmüş, işyerleri şöyleymiş, böyleymiş. Caddeler genişlemiş, sokaklar eskisi kadarmış. Bütün bunların sonucunu en ufak şekilde değiştiremeyeceğimiz bir süreçle karşı karşıyayız.  Umalım ki her şey iyi olsun. Sabretmekten başka yapacak bir şey de yok gibi. Şehir merkezinden başlayarak dışarıya doğru yavaşça düzeleceğiz gibi görünüyor. Bir süre daha toza, çamura, çukura, gürültüye, elektrik, internet kesintilerine tahammül etmekten başka çare yok.

İnşaatları yapanlara kolaylıklar, hemşerilerimize sabır diliyorum.

 

YORUMLAR

12 adet yorum var

  1. Yazınızı büyük bir dikkatle okudum. Antakya’m çok büyük kan kaybetti. Ruhunuzdan akan güzellikleri bir an önce insanlık tarihinin kurulan ilk şehirlerinden olan kadim şehir Antakya’mda görüveririz. İnsanlar hayatlarına zorlamadan, adilce ve ferah içinde devam edebilsin sizinle ortak dileğimdir. Huzur kapınızda nöbet tutsun.

  2. Evet, çirkin ve eski görüntülerin olmayacağına ben de seviniyorum. Eski sokaklar ve şirin görünümlerin olmayacağı düşüncesi de bir yandan üzüyor. Çünkü zihnimizde yer eden Antakya yerine ruhsuz apartmanlar olgusunu beyin kabullenmek istemiyor. Bu da bizim talihimiz deyip kabulleneceğiz. Aslolan Antakya ve Antakyalı ruhu diyerek:)

  3. hiç merak etmeyin o ruhsuz apartmanla içine Antakya’nın hoşgörüsünü, samimiyetini, iyiliğini doldurur on lara ruh veririz.

  4. Kaleminize yüreğinize sağlık Üstat, eski ruhuyla yeni Antakya/Hatay şehrimizi dört gözle bekliyoruz 👏👏👏

  5. Değerli dostum, yüreğine sağlık. Evet, artık İpek sokaklar, betonsan, Emlakbank evleri, asmalı kahve olmayacak belki, bu üzücü bir durum . Bir şekilde şehrin yeni haline alışırız diye düşünüyorum. Ama şehrin eski görüntüsünden çok, bu kadim kentin insanının ruhu yok oldu gibi geliyor bana. Umarım bir an önce bu depresyondan sıyrılır ve eski hoşgörülü, misafirperver, fedakar ve kanaatkar halimize geri döneriz inşallah. İşçisiyle, esnafıyla her birimiz kötüyüz. Fırsatçı olmuşuz, eskinin tam tersi, kötü hizmete fazla para. Her sektörde bu böyle şu anda maalesef. Antakya’ lı olmak bu değil. Ben eski Antakya’ yı çok özlemeyeceğim! Eski Antakya’ lıyı özleyeceğim. Depremde onu da kaybettik sanki. İnşallah yanılıyorumdur.

  6. Eline, diline, kalemine sağlık. Olumlu temennileriniz içimizi ferahlattı. Bekliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER