Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya, birkaç yıl evveline kadar…

İyi, temiz gıda için

İyi, temiz gıda için ideal bir yerdi ama!

Yemek Kültürü Araştırmacısı Yasmina Şelfun Lokmanoğlu: “Yerel Yönetim Kanunu’nun değişmesi ve 6360 sayılı Belediye Kanunu’yla kırsal yerlerin şehre dahil edilmesi, Türkiye’nin birçok yeri gibi Antakya’yı da etkilemiş.”

Yemek Kültürü Araştırmacısı Yasmina Şelfun Lokmanoğlu, “Antakya’nın biyoçeşitliliği” üzerine konuşurken, bu konuda yaşanan sıkıntılara işaret etti, yapılması gerekenlerin altını çizdi.

Antakyalı Ortodoksların sesi olma hedefiyle yola çıkan NEHNA.org haber sitesi yöneticilerinden Anna Maria Beylunioğlu’na konuşan, dört kuşak Mersinli, ailenin bir tarafından Rum Ortodoks, bir tarafından da Maruni olan Yasmina Şelfun Lokmanoğlu, şunları söyledi:

“Antakya, birkaç yıl evveline kadar iyi, temiz gıda için ideal bir yerdi. Bir de UNESCO Gıda Mirası listesinde. Amik Ovası gibi zengin bir bölgede tarım ve hayvancılık yapılıyor. Ama maalesef, bu bozulmaya başlamış. Yerel Yönetim Kanunu’nun değişmesi ve 6360 sayılı Belediye Kanunu’yla kırsal yerlerin şehre dahil edilmesi, Türkiye’nin birçok yeri gibi Antakya’yı da etkilemiş. Slow Food’un ayaklarından biri olan biyoçeşitliliğini kaybetmeye başlamış.”

-KAYBOLMAMALI!-

Antakya’nın yemek kültürü ve kimliği adına, geleneksel tarımı “olmazsa olmaz” şeklinde değerlendiren Lokmanoğlu, şunları dile getirdi:

“Hayvancılık sanki eskisi gibi popüler değil. Yer yer kendi zeytin türünden olmayan Gemlik türünü ekmişler. Bunun hemen durdurulması için önlemler alınmalı. Özellikle Antakya yemeklerinde başrolü oynayan zeytinin türlerinin asla ve asla kaybolmaması lazım.

Unutmayalım ki, zeytininin kalitesini, yaptığı mercimekli pilav ve mamülle ölçen bir ahaliden bahsediyoruz! Keza süt ürünleri! Uzun Çarşı’da peynir pazarı olan bir kent. Antakya’nın en büyük özelliği, asla geleneksel tarımdan kopmamasıydı. Çoğu Antakyalı, Antakya dışına göç etse de tarlalarını, bahçelerini korudular. Her işledikleri ürünü, ertesi sene aynı titizlikle daha iyi yapmak için uğraştılar. Bunu, Mersin’deki Hıristiyanlarda göremezsin.”

-TAVSİYEM!-

Üretime yönelik süreçte üreticilere de tavsiyede bulunan Yemek Kültürü Araştırmacısı Yasmina Şelfun Lokmanoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:

“Bizimkiler, 1940’lardan sonra artık topraktan uzaklaştılar ve lojistik sektöründe varlıklarını sürdürdüler. Benim Antakyalılara tavsiyem, küçük üreticilikten ve artizan ürünlerinden vazgeçmemeleri. Kolaya kaçmadan, eski usul üretime devam etmeleri. Çünkü Antakya bu şekilde bugüne geldi, bundan sonra da bu şekilde devam etmeli.”

Tamer Yazar