Antakya Günlükleri – VI

Her bireyin zihninde konumlandırdığı şehir algısı farklıdır… Açtıkça açılan yaralar ve iç içe geçmiş yaşamlar gibi Zorunlu bellek icadı ve kendi soluğunuzla hesaplaşmak gibi… “Geriye baktığın zaman, özellikle sana yaşarken dayanılmazmış gibi gelen dönemleri beğeniyorsun en çok. Hiçbir şey yitip gitmemiş. Bütün o güçlükler, sıkıntılar, tiksintiler bir zenginlik kazanıyor…” diye yazmış Cesare Pavese “Yaşama Uğraşı” […]

Her bireyin zihninde konumlandırdığı şehir algısı farklıdır…

Açtıkça açılan yaralar ve iç içe geçmiş yaşamlar gibi

Zorunlu bellek icadı ve kendi soluğunuzla hesaplaşmak gibi…

“Geriye baktığın zaman, özellikle sana yaşarken dayanılmazmış gibi gelen dönemleri beğeniyorsun en çok. Hiçbir şey yitip gitmemiş. Bütün o güçlükler, sıkıntılar, tiksintiler bir zenginlik kazanıyor…” diye yazmış Cesare Pavese “Yaşama Uğraşı” adlı eserinde

İçinden aktığımız kalabalık, kimi zaman mutluluk, kimi zaman öfke…

İvmeye dokunan ve kalabalıklaşan sokaklar…

Yapı ve Mekân…

Acı ve geleceksizlik…

Ama yine de bir duyguyu toparlamak, geleceğe karşılık bulmak, bir acının, bir sevincin avuçlarına dokunmak…

Şehir unutulur mu, sokaklar, mekânlar…

Toprağı yutmak diye bir kavram ya da bulutla soluklanmak gibi

Bellek yılgınlık mı yoksa…

Kavramsal kalabalık mı?

Popüler kültür, popüler edebiyat, kişisel gelişim…

Afet ve sosyal medya

Fotoğraflarla afet

Söyleşi, alkış

Sonrası yeni bir unutuluş… Sonrası yalnızlık, toz bulutu,

Alışmaktan daha zoru var mı?

Adı konmamış bir başlangıcı ya da geciktirilmiş bir geleceğin sonunu…

Var olabilmek, kulağımıza sırnaşan algı değil de nedir?

Yaşam hiçbir doğruyu kanıtlayamıyordu sanki…

Konuşmak ya da yazmak bir çeşit parlak gürültüye dönüşüyordu…

“İnsanın çocukluğu, derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlayınca biter.” diye ekliyor Pavese

Acıyan insan sığınıkları daha çok önemsiyor sanırım…

Bilinçli korku ya da bilinçli kaçış…

Bireyin toplumla hesaplaşması belki…

Bir iyileşme seansı…

Hangimiz gölgeyiz hangimiz gerçek

Bu yer işaretçisi

Bu gecikmiş dolmuş durağı

Bu uzamış deniz, kesişmeler seansı diyorlar zamanın yargısına…

Tanıklık diyorlar… Ama en önemlisi geleceksizlik diyorlar

Her şeye kuşkulu bir düşünce, neyi yazsa mutlu olur?

Sanal medyanın insan zihnini kırpmadığını mesela,

Klavye tuşlarının acıyı unutmadığını,

Şehir üşür mü sahi, unutur mu?

Çadır

Konteynır

Enkaz

Açtıkça açılan yaralar ve iç içe geçmiş yaşamlar… Zorunlu bellek icadı gibi… Kendi soluğunuzla hesaplaşmak…

Asbest

Alt yapı

Ölüm ve karanlık…

Yanıklar kolay iyileşmiyor ama yıkıntılara kedi resmi çiziyor çocuklar.

Yemek kabı çiziyor…

Su kabı…

Birbirimizden kopamayız diyor…

Bir duyguyu toparlamak diyor, geleceğe karşılık bulmak, bir acının, bir sevincin avuçlarına dokunmak…

 

 

 

Exit mobile version