‘Ne güzel baş bağlar Antakya hanımları’
Yıkanma veya su ile arınma yalnızca insana özgü bir eylemdir. İnsan, bu eylemini; yaşam ve inanç kültürünün evrimsel gelişim süreci içinde değişik yöntem ve gelenekleri kullanarak geliştirmiştir. Söz gelimi; Hinduların Ganj Nehri’ni kutsal saymaları ve nehir kenarına tapınaklarını kurmaları, nehirde yıkandıktan sonra ibadet ritüellerini gerçekleştirmeleri, Hititlerin kurban kesiminden önce su ile yıkanmaları, Helenlerde ve Romalılarda hem arınma hem de eğlence mekanı olarak kullanmaları, Hıristiyanlıktaki su ile vaftiz ritüeli, Müslümanlıkta su ile alınan abdest geleneği ve buna benzer bir çok toplumun kullandığı gelenek ve göreneklerde, su, yalnızca bir yıkanma ve temizlenme aracı olarak değil, aynı zamanda inanç ritüellerinin önemli bir aracıdır.
Hamam mimarisi ve kültürünü yerleşik düzende ilk uygulayanlar Romalılardır. Bizanslılar ve Osmanlılar, bu kültürü kendi gelenek ve göreneklerine uygulayarak geliştirmişler ve bugünkü ‘Türk Hamamı’ kültürünü oluşturmuşlardır.
Hamam kültürü, toplumsal bir hizmete yönelik olarak kurgulanmıştır. Bireyler, hamamda özel bir hizmet almalarına rağmen, kulanım açışından, mekan olarak toplumun geneline açıktır. Herkes hamama gidebilir, hamamı yıkanma ve arınma yeri olarak kullanabilir. Ayrıca hamamlar, kültürel ve siyasi düşüncelerin paylaşıldığı, konuşulduğu bir mekan olarak da kullanılmaktadır.
Günümüzde, evlerimizin banyolarında, duşa kabin ve jakuzi gibi kişiye özel mekanlarda yeni bir yıkanma ve arınma kültürü edindik. Belki bu uygulama yaşam kolaylığı açısından çok olumlu bir süreç! Ama geleneklerimizin kaybolması ve toplumsal iletişimimizin kopması açısından bunu olumsuz bir süreç olarak algılıyorum. Gelin, hamam kültürümüz kaybolmadan Antakya hamamlarını birlikte gezelim.
Antakya’da, beş tarihi hamam vardır. Bunlardan en eskisi Saka Hamamı’dır. Saka Hamamı, Uzun Çarşı’dan Anneplik Mahallesi’ne geçiş veren sokağın orta yerindedir. Beyresi Hamamı (Kurtuluş Hamamı), Kurtuluş Caddesi üzerinde, Habib-i Neccar Camii’sine yakın bir mekandadır. Beyresi Hamamı, Memlüklü Baybars’ın kız kardeşi Bi’seri tarafından Bizans kalıntıları üzerine yapılmıştır. Cindi Hamamı, köprü başına yakın, Ulu Cami civarındadır. Cindi Hamamı, Memlükler tarafından, Roma dönemi kalıntıları üzerinde yeniden inşa edilerek yapılmıştır. Meydan Hamamı, eski sebze ve meyve halinin arka giriş tarafında, eski tahıl pazarının arasındadır. Yeni hamam ise, Kurtuluş Caddesi’nden Uzun Çarşı’ya giriş sağlayan ara sokağında yer alır.
Son zamanlarda, Armutlu Mahallesi’nde yeni bir hamam hizmete açılmıştır. Hamam’ın ekonomik getirisi yeterli olmadığından, kısa bir süre önce hizmete kapatılmıştır. Dönemin nüfus oranına göre, Antakya da bu kadar çok hamamın olması, sosyal ve kültürel olarak yaşam düzeyinin çok yüksek olduğunu gösterir. Sosyal ve kültürel düzeyinin yüksek olması, hamam kültürünün zenginleşmesine neden olur. Bu zengin kültürün içinde ‘kız görme’ hamamı, gelin hamamı, damat hamamı, Musevi hanımlarının evlenmeden önce yaptıkları ve ‘Mİkva’ dedikleri evlik öncesi arınma ritüeli gibi birçok gelenek bulunur.
Hamam geleneklerinin hepsi birbirinden önemli ve anlamlıdır. Törensel olarak bir birine benzemelerine rağmen, içrek anlamları bakımından bir birlerinden farklılıklar gösterirler. ‘Kız görme’ hamam geleneği, Antakya da bulunan farklı inanç kültürlerin hemen hemen tümü tarafından ortak kullanılır. Törensel olarak çok az farklılıklar olmasına karşın, içerik ve anlam bakımından bir birine benzeştir.
‘Kız görme’ kültüründe, erkek tarafı, beğendikleri bir kızın fiziksel özelliklerini görmek için Hataba ‘yı (nişanlayıcı, aracı, iletişim kuran ) devreye sokarlar. Hataba, kızın ailesiyle bu konu ile ilgili olarak ilişkiye girer, erkek tarafının isteğini dillendirir. Kızın ailesi bu ilişkiyi uygun bulursa, hamam davetini kabul etiklerini Hataba’ya bildirirler, ona gün verirler. Kız ailesinin rızasını alan Hataba, erkek ailesine durumu bildirir. Verilen gün üzerinde sözleşilir. Hamam günü geldiğinde, kızın, varsa kız kardeşleri, halaları, teyzeleri, arkadaşları, yakın hanım akrabaları ile birlikte söz verilen zamanda hamama giderler. Kız tarafının, soyunma ve peştamal giyinme işlerini tamamlandıktan sonra, hamamın giriş bölümünde erkek tarafının gelmesini beklemeye başlarlar. Hataba, kız ailesinin hazırlıklarının denetimini yaptıktan sonra, hamamın dışında erkek tarafının gelmesini beklemeye başlar. Erkek tarafın hanımları, ellerinde darbuka ve teflerle maniler söyleyerek hamama giriş yaparlar. Her iki ailenin manicileri ayrı ayrıdır. İlk maniyi erkek tarafı söyler. ‘hahaaa ..hahaaa… sultanımızı görmeye geldik, yollarına gül dökmeye geldik…’ Buna yanıt doğaçlama olarak kız tarafından gelir. ‘hahaaa…. hahaaaaa… ağaçta kestane, dökülür tane tane, bizim sultanımız dünyada bir tane …’ Karşılıklı manileşmeden sonra, gelin adayı süzülerek, çipikler (alkışlar ) eşliğinde her iki ailenin arasına girer, raks etmeye başlar, vücut kıvraklığı ile maharetini gösterir. İlk sınavdan olur alan gelin, darbukalardan çıkan ‘bağdadın hamamları’ türküsüne eşlik etmeye başlar. Aman aman Bağdat’lı, yanağı baldan tatlı, kış günü yar yanımda, yaz günü sahra tatlı… Aman meleğim nasıl edeyim, Seko seko seko gel yanıma… Bağdadın hamamları, yanıyor külhanları, ne acayip baş balar Antakya hanımları…’ Uzunca süren bir çalgılı eğlenceden sonra, gelin adayı, erkek tarafının hanımları tarafından yıkanma yerine götürülür… Yıkamaya başlarlar… Bu süreç içinde her hangi bir fiziksel eksikliği olup olmadığı kontrol edilir. Eğer yoksa, ‘erkek tarafının manicisi, ‘hahaaa hahaaa, Antakya köşe köşe, içinde yanar bellur şişe, gelinimize göz dikenlerin, inşallah gözü şişe’ manisini söyleyerek yıkanma odasından çıkarlar. Hep beraber çalgılar eşlinde giyinme yerine giderler. Burada da çalgılar eşiğinde eğlenmeye devam ederler. Bu arada, ailenin ekonomik yapısına göre bazen yemekler hazırlanır. Genelde hamam sofrasında ağırlıklı olarak sarma içi (kısır ), börek, hamam çöreği, peynir, zeytin, domates ve buna benzer yiyecekler konur. Eğlence kültürüne içki katmak isteyen bazı aileler, sofraya rakı, şarap veya bira gibi içki çeşitlerini eklerler. Damat ve Gelin hamamları da buna benzer törenlerle yapılır. Damat hamamında; damat, ailenin, kız tarafının erkeklerini ve yakın erkek arkadaşlarını evlenmeden bir gün veya iki gün önce hamama davet eder. Ritüel olarak yıkanma yapıldıktan sonra, temiz iç çamaşırlarını davetlilerin huzurunda kendi giyer veya davetliler tarafından giydirilir. Bu ritüel sırasında maniler söylenir, Antakya şarkıları dillendirilir. Tören, eğlencenin doruk noktasına ulaştıktan sonra, düğün törenine geçilir. Gelin hamamları, hemen hemen ayni ritüel izleyerek yapılır.
Musevi kardeşlerimizin hamam kültüründe arınma töreni, ‘Mikve veya Tevila’ diye adlandırılan, özel bir dinsel törenle yapılır. Mikve Tevrat’a göre, kirlenmiş bir bedenin veya ruhun ritüellik saflığını tekrar elde edebilmesi için bütün bedenin doğal bir su birikintisi içinde (çeşme suyu olmaz) tamamen batması gerekmektedir. Mikve törenine tabi olanlar, doğum yapmış veya adet kanaması bitmiş olan kadınlar, yeni gelin adayları, ritüellik saflığı kazanmak isteyen erkekler, Yahudiliği kabul etmek isteyen diğer din mensupları ise Tevila yapmak zorundalar.
Antik çağda, Mikve töreni yapılacak havuzda toplanan sular, doğal yollardan elde edilen yağmur sularıdır. Bu uygulamalar, antik çağda böyle uygulanırdı. Hamam kültürünün gelişmesiyle birlikte, Musevi kardeşlerimizin bu gereksinmelerini karşılamak için hamamlara mikve havuzu yapılmaya başlandı. Antakyalı Musevi kardeşlerimiz, bu törenlerini, içinde mikve veya tevila törenlerin de kullanılan, insan boyu ölçülerinde özel bir havuzu olan Cindi Hamamı veya Be’seri Hamamı’nda yaparlardı. Antakyalı Musevi kardeşlerimizin sayıları çok azaldığı için artık bu törenler yapılamaz oldu.
Antakya hamamları ve hamam kültürü, sosyal ve kültürel yaşamımızın önemli bir parçasıdır. Hamam mimarisini ve kültürünü geleceğe aktarabilmek için yapmamız gereken tek şey, onlara yeni bir yaşam olanağı sağlamaktır. Bu da ancak toplumsal ve ortak kültürel bir bilinçle olur. O halde bu mekanları kullanma alışkanlıklarımızı sıklaştırmamız gerekir.
Haydi bakalım, hep beraber hamama girip terleyelim! Bakalım kimlerin hatıraları ile karşılaşacağız!
Not ; Antakya hamamları ile ilgili fotoğraflarını kullanma iznini veren Sayın Celal Yahyaoğlu’na sonsuz teşekkürlerimi sunarım.