Antakya’ya günlerdir bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. Normal şartlarda yağmur yağmasına, bu kuraklık dönemlerinde çok sevinmek gerekir. Fakat malum, Antakya deprem bölgesi. İnsanlar konteynırlarda kalıyor. Konteynır evleri iş yerlerini sular bastı. Bir sürü alt yapı sorunu doğuyor. Yoğun yağıştan elektrikler kesiliyor, soğuk ile birleşince berbat bir tablo ortaya çıkıyor. Hataytube diye bir Instagram sayfası var, hesaba girip Antakya’nın halini görmenizi isterim. Bu insanlar topraklarını bırakmıyor, mücadele ediyor. Evine yurduna şehrine sahip çıkmak için. Fakat bu yaşatılanlar çağ dışı. Bu insanlar bu muameleyi hak etmiyor.
Buraya Devletin tüm imkanlarının, insan kaynaklarının iş makinelerinin teşvik programlarının seferber edilmesi gerekir. Biz Hatay’dayız, yollardayız. Fakat dişe dokunur hiçbir çaba görmüyoruz. Hükümet Hatay’ı unutmuş. Yerel seçim sürecinde şehrimiz daha da unutulacak. Bu insanları kaderi ile baş başa bırakmaya bu hükümetin hakkı yok.
Depremden etkilenen başta bölgelerin başta Antakya olmak üzere, “özel afet bölgesi” ilan edilmesi için hala ne bekleniyor? Kanunda böyle bir tanım olmayabilir fakat ifade edilmek istenen, bu bölgeye ihtiyaçlara özel bir teşvik paket hazırlanmasıdır. Bu bölgenin hızlıca tekrar ayağa kalması gerekir. Bizim yollarda çalışan insanları, iş makinelerini görmemiz gerekir. Çöplerin toplanması, altyapı ve üstyapıların sürdürülmesi, molozların hızlıca toplanması lazım. Fakat bakıyorsunuz, sanki 3.dünya ülkesinde yaşıyoruz gibi.
Şehir bu şekilde ilgisiz bırakılmaya devam ederse korkarım ki 10 yıl sonra bildiğimiz Antakya ile gördüğümüz Antakya çok başka olacak. Artık bölge insanlarını bu gerçeklerle yüzleşmeli, hakkı olanı talep etmek zorunda.
–
İsmail Uçar, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapıyordu. Böyle büyük bir adliyede başsavcı görevini ifa etmek son derece mühimdir. İsmail Uçar, 2023 Ekim ayında HSK’ya bir mektup yazdı ve bu mektup basına sızdı. Başsavcı, adliyede çok ciddi yolsuzluklar ve hukuksuzluklar döndüğünü, HSK’nın bu hususları araştırması gerektiğini ifade etti. Bu mektubu sonrasında başsavcı Yargıtay’a tayin edildi. Türkçesi, kızağa alındı.
Başsavcının mektubunda ifade ettiği olaylar hangi ciddiyette araştırılıyor, konuyla ilgili detaylı bilgiler kamuoyu ile paylaşılmadı. Fakat bu tayin kararı, mevcut hükümetin İsmail Uçar’ın bu mektubundan memnun olmadığının bir göstergesidir.
Yargıya siyasetin eli sirayet ettikçe bu hukuksuzluklar artarak devam edecektir. İsmail Uçar’ın durumu, benzer sayısız örneklerden biri oluşmuştur.
—
Meral Akşener dün bir toplantıda Sinan Ateş cinayetiyle ilgili “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” açıklamasını yaptı. Neresinden tutsan elinde kalan bir açıklama. Akşener, seçimler sonrasında bambaşka bir eksene kaydı. CHP’yi bir düşman olarak görmeye başladı. Her toplantıda son derece hararetle CHP’ye saldırmakta. Yıllarca son derece iyi anlaştığı İmamoğlu’na dahi son zamanlarda demediği laf kalmadı.
Fakat bu “mertçe” açıklaması, artık bir başka boyuta çıktı. Hangi cinayet nasıl bir mantıkla “mertçe” değerlendirilebilir? Anlamak mümkün değil.
—
İlk Türk astronotla ilgili haberler gündemi kasıp kavurdu. Ben mi yanlış yorumluyorum, insanlar mı ilginç, anlam veremedim. Ortada bizim yaptığımız bir uzay mekiği yok, bilimsel süreçlerine dahil olduğumuz bir yapı da yok. Parayı veriyorsun, belli şartları taşıdıktan ve eğitimler aldıktan sonra seni kabul ediyorlar. 50-60 milyon dolar gibi paralar konuşuluyor. Hal böyle iken, sanki bizim yaptığımız bir uzay mekiği ile dünyayı fethetmişiz havalarına girilmesini garipsiyorum. Keşke bizim de süreçleri içinde yer aldığımız, bizim de payımızın olduğu bir uzay mekiği ile bu seyahat yapılsaydı, biz de gururla bunu anlataydık. Fakat gerçekleri görmemiz, buna göre yorum yapmamız gerekir. Aksi halde kendimizi kandırmış oluruz. Buna hiç gerek yok.
YORUMLAR