Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da kültür-sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Antakya

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Antakya Kitaplığı
Kanadı Kırık Melek’in Kanadına Takılanlar/ Rukiye Türeyen
Yürek dağlar engellilerin durumları; hep acınarak bakılır. Bir işe yaramaz sanılır.
Şimdi sizlere kendimden bahsedeceğim. Kararı siz verin, işe yarıyorlar mı yoksa yaramıyorlar mı?
Engelli bir birey öncelikle kendiyle ve bedeniyle barışık olmalı ki; yaşadığı zorluklara göğüs gerebilsin.
Uç aylıkken geçirdiğim menenjit bir diğer adıyla havale nedeniyle beden sağlığından yoksun biriyim. 37 yaşındayım ve kendimi bildim bileli kendi ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum…
İhtiyaçlarımı, kardeşlerim ve annem gideriyor. Babam, akciğer kanseri nedeniyle vefat etti. Annem, 7 yıl önce iki beyin ameliyatı geçirdi. Yine de biz çocukları için, ayakta duruyor.
Hikâyeler senaryolar yazıyorum. Bu kitap benim ilk kitabım. Kitabımda dört hikaye, bir oyun, bir skeç, bir senaryo, bir de mektup var. Çoğu zaman kitaptaki kahramanların yerine kendimi koyuyorum. Bilgisayar başında yazdığım karakterlerin bedenlerini kendi bedenim gibi kullanıyor, kendi bedenimde sergileyemediğim özgürlüğü o karakterlerin üzerinde sergiliyorum.
(Tanıtım Bülteninden)

KONUK YAZAR
Sabahattin Ali ve yazma cesareti/ C. Hakkı ZARİÇ
Bir grup öğrenci , öğretmenlerinin “Düzeni bozmak ve kötülemek” üzere propaganda yaptığını iddia ederek savcılığa ihbarda bulundu. 1931 yılının sonlarına doğru, Aydın Erkek Lisesinde öğretmenlik yapmakta olan Sabahattin Ali bu ihbardan dolayı, bir vesileyle geldiği İstanbul’da, gözaltına alındı. Derdest edilip Aydın’a götürüldü. Tutuklandı…
Yargılama süreci ne kadar sürdü, bilmiyorum ama delil yetersizliğinden beraat ettiği doğru. Tutuklu bulunduğu süre devletin dar koridorlarında ve güneşsiz avlularında görmezden gelindi.
Artık mimlenmiş olduğu için rahat yüzü görmesi mümkün mü? Taş duvarlarla imtihanı başlamıştı bir kere, ranzaya sırtı değmişti madem birikmiş volta borcunu ödemesi gerekiyordu.
Bir kesim Sabahattin Ali’nin beraat etmesini içine sindiremedi haliyle. Hakkında karşı dava
açıldı, tekrar yargılandı ve bu defa 26 Aralık 1932’den 29 Ekim 1933 tarihine kadar Konya ve Sinop’ta cezaevinde kaldı. Ne olmuştu bir anımsayalım.
Almanya’daki öğreniminden sonra Türkiye’ye dönen Sabahattin Ali, Konya’da bir ortaokulda Almanca öğretmenliğine başladı. Haliyle okuldan ve eşraftan arkadaş edindi. Bir akşam meclisinde şiir yazdığı herkesçe muhakkak Sabahattin Ali’den şiir okuması istendi, evet. Hah! Ortamda bir şair varsa, ondan şiir okuması istenir elbet, ne olacaktı ki?
Cümlesi belî der enelhak dese
Hâlâ taparlar mı koca terese
Dizelerinin devam ettiği şiiri okuduğunda başına geleceklerden habersizdi kuşkusuz. Bir zaman yarenlik ettiği, sonra bir vesileyle aralarının bozulduğu bir arkadaşı, söz konusu şiirin okunması üzerinden altı ay geçtikten sonra adliyenin kapısına gidip, elinde bir şikayet dilekçesiyle ihbarda bulundu. Bu şiirinde Sabahattin Ali’nin, Cumhurbaşkanı Atatürk’e, ima yoluyla hakaret ettiği yazıyordu ihbar dilekçesinde.
İma ile bir hürmetsizliği yazmak, bunu da meclislerde okuma cesareti göstermek olacak iş değil, tahkikat başladı elbet. Muhtelif meclislerde okunduğu iddia edilen bu şiir, sadece ve sadece bir mecliste okunmuş gibi kabul edilerek şaire, yukarıda değindiğimiz, bir yıl hapis cezası verilmişti. Önce Konya, oradan tak kelepçeyi haydi Sinop.
Aslında bir Bektaşi deyişinin o günkü koşullara göre bir naziresiydi yazdıkları ya, devlet nazireden anlamak zorunda değil elbette.
Bir zaman cezaevinde geçirdin, uslan bari. Ne gezer. Memleketin tek parti iktidarıyla inim inim inletilmesini yazılarında, şiir ve öykülerinde gözler önüne sermeye devam etti Sabahattin Ali hapisten çıktıktan sonra da. Sırça Köşk, 1945’te yayınlandığında Bakanlar Kurulu kararıyla toplatıldığı halde hakkında dava açılmadı. Sırça köşke girenler orayı öyle benimsediler, öylesine orada doğmuş ve ölümsüzlüğü elde etmiş gibi yaşadılar ki dışarı çıkmak istemediler. Dışarıda kalanlar ise sırça köşke girmek için ellerinden ne geliyorsa yaptılar, bir yol aradılar sürekli kapıdan içeri alınmak için. Sonunu unutmayalım…
1947’de Marko Paşa’da çıkan bir yazısından dolayı yargılanıp aldığı ceza 1948’de kesinleşince Paşakapısı Cezaevine serdi yatağı bu defa. Çıktı, gene yazdı ama yaşayacak alan bırakmadı iktidar kendisine. Bulgaristan’a geçmek için yola koyuldu, 12 Ocak 1949 tarihli gazeteler öldürüldüğünü yazıyordu Sabahattin Ali’nin.
Abidin Nesimi, katil Ali Ertekin hakkında şunları yazmıştır, 28 Ocak 1949, Başdan, sayı 25: “…Eroin kaçakçısı şebekesiyle, askeri silahları çaldığı için ordudan tart edilen, Bulgaristan’a kaçıp Almanlar hesabına çalışan, bir yabancı orduda erbaş olarak hizmet eden, sonra Türkiye’ye ne maksatla geldiği bilinmeyen…” Ali Ertekin “vatandaşlık duyguları kabardığı için” öldürdüğünü iddia edecekti Sabahattin Ali’yi. İdamla yargılandığı mahkeme 20 yıl ağır hapis cezası istemiyle devam edecek, katile 14 Ekim 1950 günü bildirilen kararla 4 (yazıyla da dört) yıl ağır hapis cezası verilecek, duruşma sonunda heyete elbette teşekkür edecekti Ali Ertekin. Cinayeti hepimiz gördük.
***
Bir cinayete kurban edildiği zannedilen Sabahattin Ali’nin yazdıkları 1 Ocak 2019 itibariyle teliften düştü. Birçok yayınevi Sabahattin Ali’nin eserlerini yayımlamaya başladı.
Toplumcu edebiyatın “karanlıktan aydınlığa” bir devamı olan Kor Kitap da ustanın eserlerini yayımladı; Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan romanlarının yanı sıra Seçme Öyküleri de kısa sürede okuyucuyla buluşacak.
1950 kuşağının usta yazarlarından Adnan Özyalçıner’in ön söz, son söz ve dipnotlarıyla yayımlanan kitaplar, bir yazarın ölümsüzlüğü olarak da okunabilir. (Evrensel)

HAFTANIN ŞİİRİ
Yaz /Rahmi Emeç
kal orada, eskiyen yaz’da
dudaklarını bir ayrılığın öpüşüne akıtıp
kuşluk vakitlerinde, uykunun kendini salladığı
bir masal büyüsünde kalakal
kum, suyun hiç değişmeyen dili
dokunarak tenine yaşatır seni
ben, kıraç bir yüzle dönüyorum gurbetime
gurbetim, sarı bir dal yaprağı
sen, geceye durunca ışıyan gözlerinle
öyle kal, hatırlanırsa bir yaz hatırlansın

HAFTANIN SANAT GÜNDEMİ
50. yaşa sürpriz kitap
Şair/yazar Haydar Ergülen’in İdilikler adlı şiir kitabı Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlandı.
Haydar Ergülen 25 yıllık hayat arkadaşı İdil Hanım’a 50’inci yaş günü armağanı olarak “İdilikler” adlı şiir kitabını çıkardı.
İlk şiirini 17 yaşında yayımlatan Ergülen, ustalık döneminde çıkardığı İdilikler’de diğer eserlerinde yer alan biyografisinde bulunan “Nar’ın babası”na “İdil’in sevgilisi”ni ekledi.
Kitapta baştan sona aşk bulunurken, şair Ergülen hayat arkadaşı İdil’i her şiirine ekledi. (Odatv.com)

Talat Sait Halman Çeviri Ödülü’nün sahipleri belirlendi
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün dördüncü sahibini belirledi.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün dördüncü sahibini belirledi. İKSV’nin nitelikli edebiyat çevirilerini desteklemek amacıyla başlattığı ödül, 2008 yılından hayatını kaybettiği 2014 yılına kadar İKSV Mütevelliler Kurulu Başkanlığını yürüten, Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı Talât Sait Halman’ın anısına veriliyor.
İKSV bu yıl, Talât Sait Halman Çeviri Ödülü ile birlikte, bir defaya mahsus olmak üzere sunulacak bir diğer ödülle daha edebiyat çevirilerini destekleme kararı aldı: Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün seçici kurul üyelerinden, 2017’de hayatını kaybeden yazar ve çevirmen Ahmet Cemal’in anısına, ilk çevirisiyle başarı elde eden genç bir çevirmene verilmek üzere oluşturulan Ahmet Cemal İlk Çeviri Ödülü’nün sahibi de belirlendi. Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün Doğan Hızlan başkanlığındaki; yazar, çevirmen ve eleştirmen Sevin Okyay, yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın, yazar ve çevirmen Yiğit Bener ile yazar ve çevirmen Kaya Genç’ten oluşan Seçici Kurulu, 20 bin TL değerindeki 2018 Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nü, Alberto Manguel’in ‘Dönüş’ adlı novellasını İngilizce aslından Türkçeye çeviren Ülker İnce’ye takdim edecek. (Hürriyet)

Dünya Öykü Günü’nde Kadıköy’de öykü dağıtma eylemi
Kadıköy Her Şey adı altında bir araya gelen Kadıköylüler 14 Şubat günü çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Öykü Günü bildirisini dağıttı.
14 Şubat günü çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Öykü Günü’nün bu seneki bildirisini yazar Özcan Karabulut kaleme aldı.
Kadıköy Her Şey adı altında bir araya gelen Kadıköylüler de, sokaklarda Türkçe öykülerden ve 2019 Dünya Öykü Günü Bildirisinden bölümler dağıttı.
Yoğun ilgi gören öykü dağıtma eyleminde ilginç diyaloglar da yaşandı.
Bir Kadıköylü, “Bu gün yalnız başıma yürürken karşıma çıktınız. Öykü yalnızlığımı paylaşacak” dedi.

10 gün sürecek ve birçok söyleşiye ev sahipliği yapacak 13. Ankara Kitap Fuarı başladı.
13. Ankara Kitap Fuarı okurlarla buluştu. 24 Şubat’a kadar ATO Congresium Salonu’nda devam edecek olan fuarda bu yıl da birçok yayınevi yer aldı. Fuarın bu seneki Onur Konuğu Tarihçi-Yazar İlber Ortaylı olurken, konuk ülke ise İtalya seçildi. 10 gün sürecek fuarda birçok söyleşi, konferans ve imza günü gerçekleştirilecek.
Fuarın ilk ziyaretçileri arasında aileleriyle gelen ilkokul öğrencileri ve liselerden grup halinde gelen gençler ağırlıktaydı. Lise öğrencileri genellikle öğretmenleri tarafından okumaları tavsiye edilen kitapları sorarken, ilkokul öğrencileri zaten az sayıda olan çocuk yayınevlerinin kitaplarından kendilerine uygun olanları alma eğilimindeydi.
TÜRKÇE EDEBİYATA İLGİ YOĞUN
Konuştuğumuz birçok yayınevi çalışanı ve okuyucular, özellikle Türkçe edebiyata ilginin yoğun olduğunu söylediler. Geçmiş yıllarda klasiklere ilginin daha fazla olduğu aktarıldı. Fuarın ilk gününde Türkçe edebiyatta Sabahattin Ali, Sait Faik Abasıyanık, Oğuz Atay ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu, yabancı edebiyatta Stefan Zweig ve Jack London en çok sorulan yazarlar oldu. Psikoloji ve popüler bilim kitapları ise edebiyattan sonra en çok ilgi çeken kitaplar arasında.
STANTLARIN ÖNÜ KALABALIK
Fuarda dini yayınlar geçmiş yıllarda olduğu gibi yine önemli bir yer tutuyordu ancak genç okuyucuların yoğun olduğu saatlerde bu stantlar hemen hemen boş gibiydi. “Bestsellerların” satıldığı yayınevlerinin önü ise her zamanki gibi kalabalıktı. Sahafların katılımı ise önceki yıllarda olduğu gibi zayıf. Ancak okuyucu yine de sahafları uğramayı ihmal etmiyor. Stantların önü kalabalık olsa da çoğunlukla baskısı bulunan kitapların ve eski gazetelerin yer aldığı sahaflardan insanlar elleri boş dönüyor. (Ankara/EVRENSEL)

İnci Aral’dan yeni kitap: ‘Aşkın Güzelliği’
Usta yazar İnci Aral yeni kitabı ‘Aşkın Güzelliği’nde kalbin ritmini değiştiren aşkın her evresini, geçici hevesleri, uçucu mutlulukları, yıkımları, coşkuyu, özlemi anlatıyor.
Yazar İnci Aral yeni kitabı ‘Aşkın Güzelliği’ ile okurların karşısına çıkıyor. ”Bu kitap benim aşk üzerine düşünme ve yazma deneyimlerimden doğdu.” diyen usta yazar, kitabını okurlarına şu şekilde sunuyor:
”Her aşk hikâyesi kendini tamamlamak ister. Bazı aşklar kendini yazar ve siler bazıları ise tamamlar…
“Kalbimin ritmini en çok sevgiler, aşklar yükseltti. Ben de herkes gibi geçici hevesler, uçucu mutluluklar, kırılma ve yıkım anları yaşadım. En güzel yıllarımı, mektuplar yazarak geçirdim. Sözcüklerin bin bir anlam taşıyan yankısının, coşku ve özlemlerin yakıcı gelgitlerinin, kuşkular, suçlama ve çaresizliklerin sabırla satırlara döküldüğü uzun geceler yaşadım.
Sonraları, aşk üzerine çok şey söyledim, aşkın türlü görünümlerini, yaşanma biçimlerini anlatan romanlar, öyküler yazdım. Hayal ettiğim ya da yeniden kurguladığım her aşk sözcüklere dönüşürken gerçeği aştı ve yeni bir gerçeklik kazandı.
Aşk, kendi imgemizi yeni baştan yarattığımız, kendimize yeni ve anlamlı bir varoluş aradığımız bir süreç. Benzersiz güzellik ve zenginlikte bir olgu. Başka biriyle bütünleşmeye yönelik derin, evrensel bir arzu. Bir başkaldırı ve özgürlük eylemi olduğu kadar imkânsız bir sonsuzluk rüyası.
Yazdıklarımdan örneklerle ilerlerken aşka dair bildiğim ne varsa içine aldı. Dilerim, yaşanmakta olan, yaşanıp bitmiş ya da yaşanacak tüm aşklara bir ayna ve armağan olur.’

BELLEĞİMİZDEKİ KADINLAR
İnci Aral
1944’te Denizli’de doğdu. Manisa İlköğretmen Okulu’nu ve Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’nü bitirdi. Samsun, Manisa ve İzmir’de ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenlik yaptı.
Yazmaya 1977’den itibaren dergilerde yayınlanan öyküleriyle başladı. İlk öykü kitabı 1979’da yayınlanan “Ağda Zamanı”. Bu kitapla Akademi Kitabevi 1980 İlk Kitap Öykü Başarı Ödülü’nü aldı.
Kahramanmaraş’taki toplumsal olayları anlattığı “Kıran Resimleri” 1983’te yayınlandı. Bu kitapla da Nevzat Üstün Öykü Ödülü’nü kazandı. Kitap 1989’da Fransızca’ya çevrilip yayınlandı.
Öykü ve romanlarında genellikle kadın-erkek ilişkilerini, sevgiyi, kadının kimliğini, bağlılık ve özgürlük sorunlarını ele aldı.
İnci Aral’ın Eserleri
ÖYKÜ:
Ağda Zamanı (1979)/Kıran Resimleri (1984)7Uykusuzlar (1984)/ Sevginin Eşsiz Kışı (1986)
Gölgede Kırk Derece (2000)/Anlar İzler Tutkular (2003)/ Ruhumu Öpmeyi Unuttun (2006)
Unutmak (2008)
ROMAN:
Ölü Erkek Kuşlar (1991)/Yeni Yalan Zamanlar (1994)/Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm (1997)
İçimden Kuşlar Göçüyor (1998)/Mor (2003)/Taş ve Ten (2005)
Safran Sarı (2007) Unutmak (2009)/Sadakat (2010)/Şarkını Söylediğin Zaman (2011)
ANLATI:
Anılar İzler Tutkular
ÖDÜLLERİ
1980 Akademi Kitabevi İlk Kitap Öykü Başarı Ödülü Ağda Zamanı ile
1983 Nevzat Üstün Öykü Ödülü Kıran Resimleri ile
1992 Yunus Nadi Roman Ödülü Ölü Erkek Kuşlar ile