Hazırlayan (Mehmet Karasu)
Antakya kitaplığı
Enver Ercan “Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman/Hicran Dölçek
Enver Ercan, aşk şiirlerinden oluşan son kitabı “Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman”la Cemal Süreya Şiir Ödülü’nden sonra Yunus Nadi Ödülü’nü de kazandı. Enver Ercan arka arkaya aldığı ödüllerin etkinliği ve yararı konusunda, ne mi düşünüyor: “Saygınlığı olan bir ödül, alan kişiyi bir süreliğine de olsa öne çıkarıyor. Bu sırada, şiirin dışında da buluşma olanağı buluyorsunuz okurla. En önemlisi de güven duyduğunuz, önem verdiğiniz kişilerin yer aldığı seçiciler kurulunun gözüyle de bakmış oluyorsunuz kendinize.”
“Sözcüklerin sessizliğe çekildiği
o çocuksu ikindide
zaman
geçtiği her şeyi öpüyordu”
Şiirinde büyülü bir aşk mektubunun dizelerinde çarçabuk ilerlemenin tadını veriyor Enver Ercan. Aşkın ve ayrılığın kitabı “Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman”. Aşkın yoğunlaştığı yerde ayrılık, ayrılığın başladığı yerde aşk yeniden başlıyor. Özlemler, kırgınlıklar ve tüm yaşananlar yalınlığın büyüsüne bürünmüş geçiyor karşınıza. “Aşk varsa, ayrılık kaçınılmaz olacaktı zaten. Tabii özlem de. Yine de özlem, pek hafif bir sözcük gibi geliyor bana, anıların yükünü kaldıramıyor. Hasretse, hantal, üstelik çok aşınmış. İkisinin arasında bir sözcük olsaydı, her şeyi anlatmam daha kolay olurdu sanki. Neyse…
Evet, aşk varsa, ayrılık da var demektir. Aşkta kişiler çoğalmaya değil de tükenmeye doğru yol alırlar. İnsanın uzun süre koruyabileceği bir ruh hali değildir çünkü. Aşk acelecidir aşk. Hızla ve yoğun yaşanmak zorundadır. Aynı hızla da tüketir kişileri. Sonra da özlem ya da hasret burcuna çekilir.”
`Abartacak bir şey yok, yaşam bu işte’ dedirtecek sadelikte ve etkileyicilikte Enver Ercan’ın şiiri. Belki bu yüzden işliyor içinize. Aşk böyle, peki erotizm nasıl? “Bizim edebiyatımızda çok masum yaklaşıldığını düşünüyorum cinselliğe. Benim şiirlerimde de `beyaz’dır aslında. Fon müziği yumuşaktır hep. Yeni kitabımda fon müziğini kaldırmayı düşünüyorum.” Şair yeni kitabının bir 40 yaş hesaplaşması olacağını söylüyor. “Ne çıkacağını bilmiyorum. Attila İlhan gibi imge yapısı belirgin, kodları belli değil de, İlhan Berk gibi her seferinde kendisinin de pek kestiremediği yeni serüvenlere çıkan bir şair olmak isterim. Kanılarla şiir yazmak yerine deneyimlerle yol alan bir şiirden yanayım ben.”
Bu kadar aşktan sonra kendini iyi bir aşık olarak tanımlıyor mu? “Aşk üzerine bu kadar laf ettiğime göre elbetteki hayır.” Ve şöyle anlatıyor kendini: “Bir arkadaşım yazısında `Enver Ercan, sen sözcüğün tekisin’ demişti. Bana benziyor bu söz galiba…” (Kaynak: Milliyet Gazetesi)
KONUK YAZAR
TYS’DEN GELENEKSEL 8 MART BİLDİRİSİ/PROF. DR. ÖGET ÖKTEN TANÖR
Türkiye Yazarlar Sendikası’nın (TYS) bu yılki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Bildirisi’ni akademisyenlerin barış bildirisini imzaladığı için üniversitedeki işinden atılan, sonrasındaysa Kanun Hükmünde Kararnameyle görevinden ihraç edilen Profesör Öget Öktem Tanör yazdı.
Tanör, bildirisinde kadınların toplumsal yaşamdaki önemini; emek, hak ve eşitlik savaşımını vurguladı
TYS GELENEKSEL 8 MARTDÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BİLDİRİSİ
Öget Öktem Tanör
Kadınlar, Dünya kadınları. Her yerdeler. Fabrikada işçi, devlette memur, siyasetçi, tarlada çalışan, üniversitede akademisyen, özel iş yeri çalışanı, bilim kadını, şair, romancı, artist, ressam, sanatçı, evde kayıt dışı işçi… Ama bütün dünyada, her ülkenin kültür düzeyine göre farklı derecelerde olsa da hep ikinci sınıf vatandaş. Hep erkekten aşağı konumda olan. Dünyayı, erkekle eşit biçimde paylaşamayan. Erkek, parkta koşu yapan tanımadığı kadına tekme atıp “Bir daha burada koştuğunu görmeyeceğim.” deme hakkını kendinde görür. Kadın, bir erkek kendisine bakıp da cinsel hisleri kabarırsa suçludur. Bir kız, tecavüze uğrarsa suçludur, aile namusu adına öldürülmesi uygundur. Boşanmak mı istiyor (yani erkeğe baş mı kaldırıyor), öldürülebilir. Bir erkeğin arkadaşlık teklifini ret mi etti, öldürülmeyi hak etmiştir. Türkiye’de yalnızca geçtiğimiz şubat ayı boyunca 30 kadın cinayeti (yakınları tarafından) işlendiği açıklandı, gene yalnızca bu şubat ayında, biri engelli 19 kadına cinsel şiddet uygulandı.
Kâğıt üzerinde kadın erkek kanun karşısında eşitmiş gibi görünse de öyle değil. Eşit işe eşit ücret alamıyor. İşten çıkarmalar önce kadın üzerinden başlıyor. Tecavüze uğrayan kadına “kuyruk sallamıştır” gözüyle bakılıyor, boşanmak istiyor diye karısını öldüren adam , “kendini hakarete uğramış hissederek duyguları galeyana geldi” diye, temiz pak giyinip mahkeme heyetine saygılı davranıyor diye ceza indirimi uygulanıyor. Kadın siyasette de çeşitli yönetim kurullarında da eşit temsil edilmiyor. Başka alanlarda da örnekler çoğaltılabilir.
Bu sorunların kaynağında diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi “cinsiyet eşitsizliği” ve erkek egemen dünya anlayışı yatıyor. Kadınların “eşitlik” savaşı, sanki kadınlar eşitlik değil de “aynılık” iddia ediyorlarmış gibi çarpıtılıyor. Devletin anlayışı, “Biyolojik aynılık yoktur ki eşitlik olsun! Kadınlara ‘eşitlik’ değil ‘adalet’ gerekli.” şeklinde. Oysa, “adalet” kavramının Platon’dan bu yana, “kim neyi hak ediyorsa ona o kadarını vermek” anlamına geldiği bilinir.
Devletin “Kadına eşitlik değil adalet lâzım.” anlayışı da kadın hak ettiği kadarını alır (ki elbette erkekten daha azını hak ediyordur) anlamına gelir ve kanunların kadına-erkeğe eşit uygulanması kavramından uzaktır. Oysa kadınlar eşitlik isterken ve eşitliği savunurken, erkek egemen anlayışın çarpıttığı gibi “biyolojik aynılık” kastetmemekte, kanunların kadına ve erkeğe eşit uygulanmasını
(ayrıca toplumsal anlayışta bu eşitliğin sağlanmasını, fırsat eşitliğinin sağlanmasını, her alanda eşitliğin sağlanmasını) istemektedirler.
Feminist hareket, Türkiye’de de dünyada olduğu gibi, kadınlara da, “farklı bireylere ve gruplara” da eşit davranılmasını, siyasal temsil açısından da “fırsat eşitliği” açısından da eşitlik sağlanmasını istemektedir. Bu ise ataerkil ideolojinin hakim olduğu toplum ve devletlerde değil, farklı olanın da eşit haklara sahip yurttaşlar olduğunu gören gerçek demokrasilerde sağlanabilir. Kadınlara tanınan hakların onlara “lütfen bağışlanan haklar” olmayıp, bir demokrasi sorunu, bir “toplumsal eşitlik” sorunu olduğunun anlaşılması ve kabul edilmesi ile sağlanabilir.
Bu uğurda çalışanlara selam göndererek bitirelim. Sembolik birkaç isim sayarsak 8 Mart 1857’de New York’ta ucuz çalıştırılma nedeniyle greve giden ve bu hareketleri dalga dalga yayılan tekstil işçilerine selam olsun, daha sonra feminist hareketi geliştiren kadınlara selam olsun. Başta Fatma Aliye, bütün Osmanlı dönemi feministlerine, Cumhuriyetin ilk feministleri Nezihe Muhittin ve arkadaşlarına selam olsun; feminist hareketi günümüze yükselterek taşıyan, korkmadan, yılmadan, örgütlenerek, sokaklara çıkarak seslerini duyuran arkadaşlarımıza selam olsun.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun
HAFTANIN ŞİİRİ
KARADUT – BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
KISA SANAT HABERLERİ
ALTIN DEFNE GENÇ ŞİİR ÖDÜLÜ DUYURUSU
Hatay Büyükşehir Belediyesi, Defne Belediyesi ve Aalen-Antakya Kültür Derneği, 2015 yılında vermeye başladığı “Altın Defne Edebiyat Ödülü”ne ek olarak 2016 yılından başlayarak, Yasakmeyve şiir dergisi ile her yıl “Altın Defne Genç Şiir Ödülü” vermeyi kararlaştırmıştır.
Ödülün amacı yaratıcı, nitelikli şiir dosyaları destekleyerek, genç yeteneklerin okurla buluşmasını sağlamak ve şiir dünyamızın zenginleşmesine katkıda bulunmaktır.
2017 yılı için 1987 doğumlu veya daha küçük yaşta olanların gerçek isimleriyle katılabileceği ödülde dosyaların daha önce ödül almamış olması gerekmektedir.
Dosyalar 7 nüsha halinde gönderilecektir. Ayrıca dosyanın CD’ye kaydedilmiş bir kopyası da gönderiye eklenecektir. Dosyada şairin kısa yaşam öyküsü ve iletişim adresi, telefonu da bulunması gerekmektedir.
Son katılma tarihi 1 Ağustos 2017’dır.
Ödül töreni 4 Kasım 2017 tarihinde yapılacaktır.
Ödül alan dosya Yasakmeyve tarafından kitaplaştırılacaktır.
Dosyaların gönderileceği adres: Aalen Antakya Kültür Derneği-Kurtuluş Caddesi No:31 Nur Apt. Kat 3 (Hatay Gazeteciler Cemiyeti üstü) Antakya/ HATAY
Ayrıntılı bilgi için: Tel: 0505 6474629 (Mehmet Karasu)
[email protected]
SEÇİCİ KURUL:
1. Enver Ercan (Başkan)
2. Gonca Özmen,
3. Gülce Başer,
4. Betül Dünder,
5. Nilay Özer
Mehmet Karasu
Aalen Antakya Kültür Derneği Başkanı
Korkmazgil şiirlerle anıldı
1984 yılında yaşama gözlerini yuman Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil, 90. yaş gününde Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde, şair Refik Uğur’un hazırladığı törenle anıldı.
1927 yılında Sivas Gürün’de doğan, Adana Erkek Lisesi ve Ankara Gazi Enstitüsü’nü bitirip Göksun’da öğretmenliğe başlayan Korkmazgil, müzik dersinde öğrencilerine Elazığ yöresinin “Al Almayı Daldan Al” türküsünü öğreterek komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle görevden uzaklaştırılmıştı. Etkinlikte 1955-1960 arası, memleketinde arzuhalcilik, tabela yazma, portre çizme, inşaat işçiliği yaparak yaşamını sürdüren, İstanbul, daha sonra Ankara’ya gelerek dergilerde (Akis, Forum) düzeltmenlik ve yöneticilik yapan Hasan Hüseyin’in özyaşamı görsel olarak sunuldu.
Şair Refik Uğur açış konuşmasında Hasan Hüseyin’i Nâzım Hikmet’ten sonraki edebiyatımızın en önemli şairlerinden biri olarak gördüğünü, Korkmazgil’in hem köylünün hem de işçinin şairi olduğunu belirtti. Şairin eşi Azime Korkmazgil, Nâzım’ın öldüğü geceden başlayarak 20 yıl birlikte yaşam sürdükleri Hasan Hüseyin’den duygulu, etik ve düşünsel etkileri yoğun anılar aktardı, şairin çalışmalarından söz etti.
Korkmazgil’in hemşerisi, öğretmen şair Mehmet Zeki Gündüz’ün de anılarla katkı verdiği etkinlik, Zühtü Turgut’un sazına, Mithat Karagenç’in ney ile eşlik ettiği dinleti ve Refik Uğur’un Hasan Hüseyin’den sunduğu şiirlerle sona erdi.
En çok kadınlar kitap okuyor
Kültür, sanat ve eğlencenin buluşma noktası D&R’ın mağaza verilerine göre kitapların yüzde 64’ü kadınlar tarafından satın alınıyor.
İstanbul, (DHA) – En çok kitabı Bursa, İstanbul ve Antalyalı kadınlar okurken bu kadınların tercih ettiği kitapların ise yüzde 65’i macera türünde.
D&R, Kadınlar Günü dolayısıyla Türkiye’deki kadın alışkanlıklarını inceledi. D&R’ın 28 şehirdeki 153 mağazasının verilerine göre kitapların yüzde 64’ü kadınlar tarafından satın alınıyor. Kadınlar yine bu verilere göre en çok macera türünde kitap okuyor. İşte Türkiye’de kadınların okuma alışkanlıklarına ilişkin ilginç sonuçlar:
En çok roman okuyorlar: Verilere göre kadın okuyucuların ilk sırasında Türk romanları var. İkinci sırada ise çocuk gelişimi kitapları geliyor. En çok satan üçüncü kategori ise sağlık.
Fantastik ve macera seviyor: Kadınlar en çok fantastik ve macera türünde kitap okuyor. Satılan kitaplar içinde en çok talebi yüzde 65 ile macera türü görüyor.
Erkekler yüzde 36’da kaldı: D&R’da satılan kitaplar cinsiyete göre incelendiğinde yüzde 64 ile en büyük payı kadınlar alıyor. Kitapların sadece yüzde 36’sı erkekler tarafından alınıyor.
En çok Bursalılar okuyor: Müşteri sayısına göre satışlar incelendiğinde en çok Bursa’daki kadınların kitap satın aldığı görülüyor. Bursa’yı İstanbul, Antalya, Muğla ve İzmir takip ediyor.
En çok alıveriş 38-43 yaş arasında: 17-78 yaş arasında yapılan araştırmaya göre kadınların en çok alışveriş yaptığı yaş aralığı ise 38-43.
Üç alışverişten ikisi kitap: D&R verilerine göre kadınların yaptığı her üç alışverişten ikisi kitap üzerine oluyor.
11. ULUSLARARASI ÇUKUROVA SANAT GÜNLERİ HATAY ETKİNLİKLERİ
18 Mart 2017 Cumartesi
14.00 – 15.30 : Panel “18-19.Yüzyıllarda Antakya’da Toplumsal
Hoşgörü ve Birlikte Yaşama Deneyimi”
Yönetken : Dr. Sadık Nazik
Konuşmacılar : Doç.Dr. Adem Kara, Mehmet Tekin
Yer : Hatay Tabip Odası
16.00 – 17.00 : Söyleşi / İmza
“Çocukluğumuzun Edebiyatımıza Yansımaları”
Musa Artar
Yönetken : Selamet Bağcı
Yer : Hatay Tabip Odası
19 Mart 2017 Pazar
14.00 – 16.00 : Şiirini Al da Gel
Unutulmayan Yazarlar / Edebiyatta Vefa
Ali Yüce, Cevher İhsan Miskioğlu, Özcan Özgür, Burhan Günel, Arif Coşkun
Yer : Ali Yüce Parkı
20 Mart 2017 Pazartesi
16.15 – 17.00 : Panel / Sanatta Gelenek ve Yenilik İlişkisi
Yönetken : Ferhat Zidani
Konuşmacı : Yrd.Doç.Dr. Mustafa Duyuler (MKÜ)
Yer : Saklı Ev Kültür Kafe
21 Mart 2017 Salı
16.00 – 16.30 : Söyleşi / Sanatta Sınır
Sunan: Güler Kalem
(Sanatlararası ‘Öykü, Roman, Şiir’ Geçişkenliği)
Zerrin Taşpınar
Yer : Hatay Tabip Odası
17.00 – 18.00 : Dünya Şiir Günü Kutlaması
Sunum : Seval Karataş – Şükran Koçak
Katılımcılar : Zerrin Taşpınar, Çiğdem Sezer, Zehra Beyazıt, Murat Demirkol, Selamet Bağcı, Edip Yeşil, Güler Kalem, Bahri Loş, Şekip Güzelmansur, Çetin Kalkan, Alev Mersin, Nurettin Bellur, Badran Cebiroğlu, Mithat Öztürk, Dolunay Aker, Aydın Zeyfeoğlu, Gülnaz Kavvas, Necla Karataş, Süha Kıyak, Mehmet Atilay, , Şekip Güzelmansur, Mithat Öztürk, Dolunay Aker, Muammer Doğan, Aydın Zeyfeoğlu, Necla Karataş, Emine Yaşar Nisani, Mustafa Söylemez, Vatandaş Ahmet (Osmaniye), Necla Dokuyucu
Yer : Hatay Tabip Odası
22 Mart 2017 Çarşamba
16.00 : Söyleşi / Türk Futbolunun Romantik Bir Tarihi
Gökhan Zan
Yer : Saklı Ev Kültür Kafe
16.30 – 17.30 : Yöneticilik Yaşam Öyküleri Neden Yazılmalı
Prof.Dr. Muharrem Güneş
Yer : Leban Restaurant
(Gazipaşa Cd. Anadolu Restaurant Karşısı)
18.00 – 19.00 : Resim Sergisi Göz
Sunan : Sevim Habip
Katılımcılar : Ayhan Yoğurtçu / Türkan Tümer
Yusuf Altunay / Zeynep – Naim Gülbol
Yer : Leban Restaurant
(Gazipaşa Cd. Anadolu Restaurant Karşısı)
23 Mart 2017 Perşembe
16.00 : Şiirli ve Müzikli Dakikalar
Yer : Defne Belediyesi Defne Gençlik Merkezi
Sergi : İskan Kazak Fotoğraf Sergisi Açılışı
Yer : Defne Belediyesi Defne Gençlik Merkezi
24 Mart 2017 Cuma
16.00 : Panel / Öykünün Gündemi
Konuşmacılar : Cemile Cerep / Güler Kalem /Dr.Muhsin Boz
Yer : Hatay Tabip Odası
17.30 : Söyleşi / Güney Rüzgarı ve Antakya Öyküleri
Yönetken : Dr. Necdet Özkaya
Konuşmacı : Mehmet Ali Solak
Yer : Hatay Tabip Odası