Antakya’da Kültür-Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Antakya Kitaplığı Yarın…Yarın/Pınar Kür 12 Mart Askeri darbesi edebiyatımızda yer almıştır. Darbeyi konu alan çok sayıda roman yazılmıştır. Bunların bir tanesi Pınar Kür’ün Yarın.. Yarın adlı romanıdır. “Oktay zengin bir kişidir. Evlidir, bir çocuğu ve bir karısı vardır. Fakat Aysel adında bir sinema oyuncusuyla düşüp kalkmaktadır. Seviştikleri bir gün Aysel ondan kendisini […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Antakya Kitaplığı
Yarın…Yarın/Pınar Kür
12 Mart Askeri darbesi edebiyatımızda yer almıştır. Darbeyi konu alan çok sayıda roman yazılmıştır. Bunların bir tanesi Pınar Kür’ün Yarın.. Yarın adlı romanıdır.
“Oktay zengin bir kişidir. Evlidir, bir çocuğu ve bir karısı vardır. Fakat Aysel adında bir sinema oyuncusuyla düşüp kalkmaktadır. Seviştikleri bir gün Aysel ondan kendisini yapımcı Sulhi Beyle tanıştırmasını ister. Amacı, onun yardımıyla büyük filmlerde rol alabilmektir. Aysel yükselmeyi, üne ve paraya kavuşmayı düşünen tutkulu bir kadındır. Emekli jandarma başçavuşunun kızıdır. Gizlice bir güzellik yarışmasına girmiş ve üçüncü seçilmiştir. Babası olayı öğrenince kızmış, döverek onu sokağa atmıştır. Aysel ünlü modacı, kadın terzisi Halûk’un yanına sığınmış, başından bir sürü serüven geçmiştir. Oktay, Sulhi’nin tanıdıklarındandır. Bir akşam onu kulüpte yemeğe çağırır. Eşi Seyda ile çocuğu Gil de yanındadır. Az sonra Aysel de gelir. İyice süslenip püslenmiştir. Oktay onu Sulhi’yle tanıştırır. Aysel bütün ustalığını kullanarak yaşlı adamı etkilemeye çalışır. O gece Selim de annesiyle kulübe uğramıştır. Oktay’ları görünce sevinir. Çünkü uzaktan akrabadırlar. Gelip masaya oturur. Gözlerini Seyda’dan ayıramaz. Kadın da ondan hoşlanmıştır. Birkaç kez dansa kalkarlar. Oktay bundan tedirgin olmaz, kıskançlık da duymaz. Selim varlıklı bir ailenin oğludur. Yakışıklı bir gençtir. Fransa’da yüksek öğrenim görmektedir. Oradaki kız arkadaşı Josette’in etkisiyle sol düşünceleri benimsemiştir.
1968 öğrenci olaylarına karışmıştır. Yaz tatili dolayısıyla Türkiye’ye gelmiştir. Ertesi gün Selim Oktay’ların yalısına gider. Seyda buna pek sevinir. Balkonda birlikte yemek yer, uzun uzun söyleşirler. Bundan sonra ilişkileri gitgide ilerler. Gizlice buluşup sevişmeye başlarlar. Öte yandan, Aysel ile Sulhi’nin ilişkileri günden güne gelişir. Aysel güzelliği ve kadınlığı ile Sulhi’yi büyülemeyi başarır. Bir süre sonra onun kapatması olur. Artık büyük filmler çevirmeye giden yol açılmıştır. Bir gün, aynanın karşısında taranırken, telefon çalar. Sulhi oğlu Çetin’i anarşistlerin kaçırdığını bildirir. Kurtulmalık olarak kendisinden üç milyon lira istenmiştir. Polisin bütün araştırmaları boşa gider. Sulhi umutsuzluğa düşer. Parayı ödemek zorunda kalır. Çetin’i kaçıranlar Selim’in devrimci arkadaşlarıdır. Şimdi de Oktay’ın çocuğu Gil’i kaçırmayı tasarlamaktadırlar. Bu işi Selim’e yaptırmayı düşünürler. Fakat Selim öfkeyle karşı çıkar. Uzun boylu tartışırlar. Sonunda vazgeçerler. Selim geceleyin yalıya uğrar. Seyda ile konuşurlar. Boş oturduğunu, hiçbir işe yaramadığını söyleyerek Selim onu eleştirir. Kadın üzülür. Ayrıca onu yitirmekten korkar. Çeviriler yaparak takma adla dergilere gönderir. Böylece, Selim’in gözüne gireceğini düşünür. Fakat gittikçe bu işten hoşlanır. Selim bir ara Ankara’ya gider. 12 Mart dönemidir. Sıkıyönetim bütün şiddetiyle sürmektedir. Devrimciler tutuklanmaktadır. Seyda gazetelerden olayları kaygıyla izlemektedir. Korktuğu bir gün başına gelir: Gazeteden Selim’in bir çarpışmada öldürüldüğünü öğrenir. Derin bir sarsıntı geçirir. Hemen hastaneye kaldırılır. Uzun bir süre tedavi görür. Güçlükle iyileşir. Oktay onunla oğlunu yanına alarak yurt dışına çıkar. Sıkıyönetim kalkıncaya değin İsviçre’de kalır.”

Konuk Yazar
Türkiye Yazarlar Sendikası: 8 Mart Dünya Emekçikadınlar Günü Bildirisi
Türkiye Yazarlar Sendikası’nın her yıl yayımladığı geleneksel “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Bildirisi”ni bu yıl Petrol-İş’e üye oldukları için işten atılan ve 15 Mayıs 2018 tarihinden beri direnişini sürdüren Flormar işçisi kadınlar yazdı.
Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Kadın Dayanışması!
İnsana yaraşır iş ve ücret için, işyerinde cinsiyet ayrımcılığına, ücret eşitsizliğine, kötü muameleye, sağlıksız ve iş kazalarına açık bir ortamda çalışmamak için anayasal haklarımızı kullanarak Petrol-İş Sendikası’na üye olduk ve işten atıldık.
Yüzde 51’i Fransız kozmetik devi Yves Rocher’e ait Flormar işyerine haklarımızı alarak geri dönmek için 15 Mayıs 2018 tarihinden bugüne coşkumuzu, kararlılığımızı kaybetmeden direnmeye devam ediyoruz. Flormar işvereni, bizi işten atarak yasaları çiğnemiş, hukuku hiçe saymıştır. Sendikalı olarak işyerine geri dönünceye kadar direnişimizi sürdürmekte kararlıyız.
Kadınların uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 8 Mart’ta bütün kadınlara eşitliğin egemen olduğu, şiddet ve ayrımcılıktan arındırılmış bir dünya dileklerimizi dile getirmek istiyoruz.
Bizler eşitsizliğin ve ayrımcılığın her türünü yaşadık, biliyoruz ki pek çok kadın evde, işyerinde ve sokakta aynı zorlukları yaşamakta. Bizler, bu zorlu mücadelede yalnız olmadığımızı biliyoruz, hem sınıf dayanışmasının hem de kadın dayanışmasının en yoğun halini gördük.
Petrol-İş’e üye olduk çünkü ücretlerimiz çok düşüktü. İşe yeni başlayan da, 15 yıllık çalışan da asgari ücret alıyordu. Erkeklere, “ev geçindirme farkı” olarak açıklanan bir ücret farkı veriliyordu. İşveren, kadınların ev geçindirebileceğini kabul etmiyor, bizleri evin yedek işgücü olarak görüyordu.
Petrol-İş’e üye olduk çünkü iş güvenliği önlemleri yetersizdi. Pek çoğumuz defalarda yaralanmamıza, iş kazaları, hatta ölüm tehlikesi geçirmemize rağmen işveren, kendi yükümlülüğünü kabul etmiyor, bütün sorumluluğu bizlere atmayı tercih ediyordu. İş güvenliği uzmanları işverenden farklı davranmıyordu. Flormar’da çalışmak, sağlığımızı ve hayatımızı tehdit etmeye başlamıştı.
Petrol-İş’e üye olduk çünkü kadın olarak ayrımcılığa uğruyorduk. İzin konusunda erkekler kadar şanslı değildik, izin taleplerimiz çoğu zaman geri çevriliyordu, yemek ve çay molalarımızı sonuna kadar kullanmamıza izin verilmiyor, beş on dakika önceden “hadi hadi” sözleriyle adeta kovulurcasına işbaşına gönderiliyorduk. Kadın işçiler olarak saygı beklerken küçümsenip aşağılanıyorduk.
Petrol-İş’e üye olduk çünkü analık haklarımız, doğumla ilgili karar verme hakkımız elimizden alınmaya çalışılıyordu. İşe alınırken evlenip evlenmeyeceğimiz, ne zaman çocuk yapacağımız soruluyor, en az üç sene çocuk yapmama konusunda taahhütte bulunmamız isteniyordu. İşe alındıktan sonra hamile kalan kadın arkadaşlarımız bir odada toplanıyor, işverenin azarlarına ve hakaretlerine maruz kalıyordu.
Üretimi biz yapıyor, mesaiye biz kalıyorduk, işveren sürekli şirketin ne kadar büyüdüğünden söz ediyor ancak büyümeden payımıza hiçbir şey düşmüyordu. Çalışmamızı teşvik etmek için sürekli maaşlarımızda iyileştirme yapacağından söz ediyor, istediği üretimi elde ettikten sonra sözünü unutuyordu. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, mesai bitiminde çantalarımızın, ayakkabılarımızın içine varıncaya kadar hırsızlık aramasından geçmek zorundaydık.
Tüm bu yaşadıklarımız karşı koymaktan başka seçeneğimiz kalmadığını gösteriyordu. Bu mücadelenin yeni olmadığının bilincindeyiz. Kadınlar, üretimde yer almaya başladığı bin sekiz yüzlü yılların başında da aynı sorunları yaşıyordu, iki yüz yıl sonra bizler de aynı eşitsizlik ve ayrımcılıkla karşı karşıyayız. Bu yüzden, biz bütün kadınlar adına da direniyoruz. Direnişimizin başarısı, bütün kadınların başarısı olacak.
Flormar direnişimizin onuncu ayında tüm kadınları
dayanışma duygularıyla selamlıyoruz.
Yaşasın Flormar direnişimiz!
Flormar değil, direniş güzelleştirir!
Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması
Flormar İşçisi Kadınlar.

Haftanın Şiiri
Kadınlar/ Özdemir Asaf
Hepinizi öyle seviyorum ki.
Siz türlü türlü milletlerin anneleri oluyorsunuz.
Zevk uğruna çocuk doğuruyorsunuz.
Asker olacaklarını,
Karşı karşıya geçip birbirlerini vuracaklarını..
Meşhur olacaklarını..
Dâhi olacaklarını..
Şef olacaklarını düşünmeden
Sevmek, gene sevmek için
Çocuk doğuruyorsunuz.
Her yaşta, hepinizi,
Her yerinizi seviyorum sizin.
Hep böyle bakmak, böyle duymak isteyorum.
Bir elden cümlenizi sevmek, okşamak imkansız.
Resim yapıyorlar,
Şiir yazıyorlar..
Ses besteleyorlar sizin için.
Saz çalıyorlar,
İçki içiyor, sarhoş oluyorlar
Sizin için.
Sizin için..

Haftanın Sanat Gündemi
Usta isimler edebiyat dünyasında kadın olmayı konuştu
İstanbul Gedik Üniversitesi’nde ‘Edebiyatımızın Kadın Kalemleri’ paneli düzenlendi. Çağdaş Türk edebiyatına yön veren usta yazarlar, edebiyat dünyasında kadın olmanın olumlu ve olumsuz taraflarını öğrencilerle paylaştı.
‘Edebiyatımızın Kadın Kalemleri’ paneli, yazar Nursel Duruel, Latife Tekin ve Feyza Hepçilingirler’in katılımı ile İstanbul Gedik Üniversitesi Gedik Meslek Yüksekokulu’nda gerçekleştirildi. Görsel İletişim Tasarımı Bölümü ve Kadın Girişimciliği Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından hayata geçirilen panelin operatörlüğünü ise Prof. Dr. Nesrin Karaca yaptı. Çağdaş Türk edebiyatına yön veren, kadının edebiyattaki yerinin daha da güçlenmesini sağlayan usta yazarlar tecrübelerini gençlere aktardı. Programa üniversite Rektörü Prof. Dr. Zafer Utlu ile birlikte birçok öğretim üyesi ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Açılış konuşmasında, kadınları dışlayan bir yönetim anlayışının bütün toplum için büyük bir eksiklik olduğunu ifade eden Rektör Prof. Dr. Zafer Utlu, “Kadınların omuz vermediği, sahip çıkmadığı bir demokrasi mücadelesinin başarıya ulaşması mümkün değildir. Kadın elinin değmediği bir edebiyat, incelikten, zarafetten, derinlikten mahrum kalmış demektir. Bir ülkede kadınlar iş ve çalışma hayatında etkin değilse, o ülkenin kalkınması, büyümesi, hedeflerini gerçekleştirmesi hayalden ibarettir. Kadın toplumu oluşturan en önemli halkadır. Kadının katılmadığı, kadının yok sayıldığı bir topluluğu medeniyet ölçüleri çerçevesinde değerlendirmek mümkün değildir. İnanıyor ve biliyoruz ki, kadınlarımızın hayata daha fazla katılmaları kadın zarafeti ile şekillenen bir sosyal ve ekonomik hayat daha aydınlık bir geleceğe ulaşmamızın tek koşuludur” dedi. (Aydınlık)

Ediz Hun’a Nürnberg’de onur ödülü
Yeşilçam’ın usta oyuncusu Ediz Hun, 24. Nürnberg Türk-Alman Film Festivali’nin galasında onur ödülü aldı.
Almanya’nın Nürnberg kentinde Tafelhalle’de 24’üncüsü yapılan Türk-Alman Film festivali açılış töreninde, Nürnberg Başkonsolosu Yavuz Kül, eşi Hülya Kül, Anakent Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly ve çok sayıda Türk ve Alman seyirci hazır bulunurken, Yeşilçam’ın unutulmaz usta oyuncusu Ediz Hun’a yaşam boyu onur ödül verildi. Aynı ödülü Alman sanatçı, Margaretha Von Trotta’da aldı.
SALONA ALKIŞLAR ARASINDA GİRDİ
Ediz Hun, salona eşi Berna Hun ile birlikte girdi ve ayakta alkışlandı. Ulrich Maly, bir konuşma yaparak, Türk-Alman film festivalinin kente renk kattığını vurguladı. Ünlü sanatçı Klaus Eder, onur ödülü takdimi öncesinde, Ediz Hun, Margarethe Von Trotta ve 16 Mart tarihinde aynı ödülü alacak Filiz Akın’ı tanıtan bir konuma yaptı. Her üç sanatçının filmlerinden parçalar gösterildi. (Aydınlık)

9 yaşında kitap yazdı
BURSA’da ilkokul 3’üncü sınıf öğrencisi Nergis Odunkıran’ın yazdığı hikaye, öğretmen ve arkadaşları tarafından beğenildi. Öğretmeninin “Sen büyüyünce yazar olacaksın” dediği Nergis, yazdığı hikayeleri birleştirerek kitap haline getirdi.
İlkokulda eğitim görmeye 4 yıl önce başlayan Nergis Odunkıran, okuma-yazma öğrendikten hemen sonra kitap okumaya merak sardı. Nergis, henüz İlkokul 3’üncü sınıftayken hikayeler yazmaya başladı.
Bir teneffüste öğretmeninin gösterdiği Sıla isimli çocuk yaşlardaki yazardan da ilham alan Nergis, vaktinin çoğunu hikaye yazmak ve okumak için ayırmaya başladı. Nergis, ilkokul 3’üncü sınıftayken öğretmeninin verdiği hikaye yazma ödevini de özenle yaptı. Sınıfta hikayesini okuduktan sonra öğretmeninden övgü alan olan Nergis mutlu oldu. (Cumhuriyet)

Ceyhun Atuf Kansu doğumunun 100. yılında anılacak
Ceyhun Atuf Kansu, 2019 yılı boyunca çeşitli illerde sergiler, yeni kitap yayımları, belgeseller, çalıştaylar, toplantılar, gösteriler, şiir ve beste yarışmaları ile anılacak.
2019 yılı; ozan, yazar, aydınlanmacı, çocuk hekimi Ceyhun Atuf Kansu’nun 100. doğum yıldönümü. Ceyhun Atuf Kansu, doğumunun 100. yılı olan 2019 boyunca çeşitli illerde sergiler, yeni kitap yayımları, belgeseller, çalıştaylar, toplantılar, şiir ve beste yarışmaları ile anılacak.
İLK ÇALIŞTAY KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ’NDE
Kansu için bu yıl ilk toplantı, 12 Mart günü İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşecek.
12 Mart saat 14.00’te Prof. Dr. Asker Kartarı’nın açılış konuşması ile başlayacak toplantı, Ceyhun Atuf Kansu belgeselinin gösterimi ile sürecek. Kadir Has Üniversitesi, Nazım Hikmet Kültür Sanat Vakfı ile Ceyhun Atuf Kansu ailesinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte, daha sonra “Toplumcu Şiirin Dünü Bugünü” adlı açık oturum gerçekleştirilecek.
Şair Haydar Ergülen’in oturum başkanı olacağı açık oturumda, yazarlar Eren Aysan, Enver Aysever ile şairler Ataol Behramoğlu, Şükrü Erbaş ve Turgay Fişekçi konuşacak.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NDEN ETKİNLİK VE KİTAP
100. doğum yılı kapsamında Ankara’daki ilk toplantı, 15 Mart saat 13.30-17.30 arasında Türk Tabipleri Birliği salonunda yapılacak.
Etkinlik, Psikiyatri Uzmanı, 2016-2018 Dönemi TTB Genel Sekreteri Dr. Sezai Berber’in oturum başkanlığını üstleneceği ve Ceyhun Atuf Kansu’nun kızı Prof. Dr. Bahar Gökler’in (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi, Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Başkanı) ‘Acının ve Umudun Kuşaklararası ve Kuşak Aşkın Taşınmasında Çocukluk Döneminin Belirleyici Yeri ve İşlevi’ başlıklı konferansı ile başlayacak.(Cumhuriyet)

Arnavutköy’de edebiyat eleştirisinin dünü ve bugünü konuşuldu
Gümüşlük Akademisi, Türkçe edebiyat eleştirisi üzerine buluşma düzenledi. Etkinlikte Türkçe edebiyat eleştirisinin dünü ve bugünü konuşuldu.
Gümüşlük Akademisi’nin Arnavutköy Şubesinde, aralarında Latife Tekin, Neşe Yaşın, Belma Fırat ve Lal Hitay’ın da bulunduğu yazarlar, gazeteciler ve okurlar, şair Cihat Duman’ın moderatörlüğünde, eleştirmen Ayşegül Tözeren’le Türkçe edebiyat eleştirisi üzerine bir buluşma gerçekleştirdi.
Buluşmada, Türkçe edebiyat eleştirisinin dünü ve bugünü konuşulurken günümüz Türkçe öykücülüğünden söz edildi. Tözeren, “Kirli gerçekçilik akımı öncülerinden Carver’ın edebiyat anlayışının Türkçeye klorlanarak aktarıldığını” söyledi. Tözeren, “Kirli gerçekçilikte aslında orta alt sınıf konu edilirken Türkçede orta üst sınıfın iç dökmelerini okuyoruz, yaşamın görünmezleri yoksullar edebiyatta da yok” dedi.
Soru cevap bölümünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne değinilirken “Bastırılmaya çalışılan queer dilin pankartlarda, sloganlarda 8 Mart’ta geri dönüşüne” dikkat çekildi.
Tözeren, “Eril dili yıkalım derken, şöyle yaz böyle yazma diye sansür kurmuyorum. Egemen erkeklik sinema ve edebiyatın afillilerinin eliyle yeniden yaratıldığında bu, sokakta da boğazımızı sıkıyor” ifadelerini kullandı. (Evrensel)

Belleğimizdeki Kadınlar
Rosa Luxemburg
Rosa Luxemburg, 5 Mart 1871 ila.15 Ocak 1919 yılları arasında yaşamış olan Polonya doğumlu Alman Marksist politika teorisyeni, filozof ve devrimcidir.
1871 yılının (bazı kaynaklara göre 1870) 5 Mart’ında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Polonya’da doğan Luxemburg, daha genç yaşlarında sosyalizmle tanışmış ve dönemin solcu gruplarında yer almıştır. Daha 18 yaşındayken içinde bulunduğu gruplar ve politik görüşü yüzünden İsviçre’ye kaçmak zorunda kalmıştır. 1889’da Zürih Üniversitesine girip burada felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi görmüş, hayatında büyük etki bırakacak isimlerle de bu okulda tanışmıştır
1890 yılında Bismarck’ın sosyal demokrasiyi yasaklayan kanunun lağvedilmesi ardından, sosyalist parlamentoya giren Luxemburg, dönemin sosyal demokratlarının devrimci uçtan uzaklaşması üzerine parlamentoda daha etkin olabilmek için çalışmalar yürütmüştür. Bu uzaklaşma, Rosa Luxemburg’un da dahil olduğu devrimci görüş çizgisindekileri rahatsız etmiştir. Bu sırada Zürih’te öğrenim görmeye devam eden Rosa 1898 yılında doktorasını tamamlamıştır. Özgür bir Polonya için çalışmalarına devam eden Rosa’nın kafasındaki tabloda Almanya, Avusturya ve Rusya’da devrim gerçekleştiği taktirde Polonya özgür olabilecektir. Bu tablo milliyetçi bir çizgi çizen Polonyalı sosyalist grupların ve Polonya Sosyalist Partisi’nin ondan daha da uzaklaşmasına neden olmuştur. Daha sonra bu görüşleri Rus sosyalist çevrelerle de ilişkisinin bozulmasına yol açacaktır.
1898 yılında Gustav Lübeck ile evlenerek Berlin’e taşınan Luxemburg, Alman vatandaşlığı kazanmıştır. SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) aktif bir üyesi olmuştur. 1900 yılına gelindiğinde Luxemburg’un fikirleri tüm Avrupa’da sosyalist çevrelerde büyük yankı uyandırmakta, yazdığı makaleler ilgi görmektedir. Özellikle Eduard Bernstein’in düşüncelerine getirdiği eleştiriler ile öne çıkan Rosa, Alman militarizminin yükselen değer olmasından ziyadesiyle rahatsız olmuştur ve bu konuda partiyle de ters düşmüştür. 1904 ile 1906 yılları arasında siyasi faaliyetleri ve görüşleri nedeniyle üç kez hapse girmiştir. Aldığı hapis cezaları onu yıldırmamış, faaliyetlerine devam etmiştir. SPD’nin eğitim merkezlerinde ekonomi ve Marksizm öğretmeye başlamıştır.
Savaşın başlamasıyla esen milliyetçi rüzgar SPD’nin de milliyetçi eğilime yönelmesine neden olmuştur. Bu Luxemburg’un fikirleri ile tamamen tezatlık oluşturmuştur ve bu sebeple Rosa partiyle olan tüm ilişkisini kesmiştir. 5 Ağustos 1914’de Karl Liebknecht ile beraber Internationale grubunu kurmuştur. 1 Ocak 1916’da grubun adı Spartaküs Birliği (Spartakistler – Almanca Spartakusbund) olmuştur. Grubun devlete karşıt tutumu yüzünden 28 Haziran 1916’da Luxemburg hapis cezasına çarptırılmıştır. Hapiste geçirdiği yıllarda birçok makale kaleme almıştır. Özellikle Rus devrimi üzerine yazdıkları ve Bolşeviklere getirdiği eleştiriler çarpıcıdır.
1918 Kasım’ında Luxemburg hapisten çıkmıştır. Faaliyetlerine devam etmiş ve Liebknecht ile birlikte Alman Komünist Parti’sini kurmuştur. 15 Ocak 1919’da Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Wilhelm Pieck, Freikorps tarafından tutuklanmışlardır, Pieck kaçmayı başarırken Luxemburg ile Liebknecht yedikleri darbelerle bilinçlerini kaybetmişlerdir. Aynı gün, Luxemburg ölene kadar dövülmüş ve ölü vücudu nehre atılmış, Liebknecht de başından yediği kurşunlarla öldürülmüştür.

Ne Okusak (12 Mart Romanları)
1.47’liler/ Füruzan/Dipnot Kitap
2.Güven 2 Cilt/ Vedat Türkali/Everest Yayınları
3.Şafak/Sevgi Soysal/İletişim
4.Gizli Emir/Melih Cevdet Anday/Everest
5.Issızlığın Ortasında/ Mehmet Eroğlu/İletişim

Exit mobile version