Antakya’da Kültür-Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Antakya Kitaplığı Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra/ Rıfat Ilgaz Kırk Yıl Önce, Kırk Yıl Sonra, Hababam Sınıfı’nın yaratıcısı Rifat Ilgaz’ın anılarından oluşuyor. Yapıt, Rıfat Ilgaz’ın 1940’larda başlayıp 1980’lere kadar süren göz altına alınma, tutuklanma, yargılanma öyküsü. Bu ülkenin yetiştirdiği önemli aydınlardan biri olan Ilgaz’ın bu kitabını okurken, “Olmaz bu kadar,” diyeceksiniz. […]

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Antakya Kitaplığı
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra/ Rıfat Ilgaz
Kırk Yıl Önce, Kırk Yıl Sonra, Hababam Sınıfı’nın yaratıcısı Rifat Ilgaz’ın anılarından oluşuyor.
Yapıt, Rıfat Ilgaz’ın 1940’larda başlayıp 1980’lere kadar süren göz altına alınma, tutuklanma, yargılanma öyküsü. Bu ülkenin yetiştirdiği önemli aydınlardan biri olan Ilgaz’ın bu kitabını okurken, “Olmaz bu kadar,” diyeceksiniz. Ne yazık ki doğru…
“12 Eylül döneminde Cide’de gözaltına alınan sanatçının başına neler gelmemişti! Kolay değil, 1940’larda başlayan gözaltına alınma, tutuklanma, yargılanma öyküsü, 1980’lerde de sürmüştü. Yeryüzünde kaç şair ya da kaç yazar var ki kırk yıl bu çileye katlanmış olsun?”

Konuk Yazar
Sınıfın kardeşleri: Rıfat Ilgaz, Asım Bezirci/Hikmet Altınkaynak
Geçen hafta bu yaz, herkes için “Okuma yazı” olsun demiştim. Benimkisi okumaya mevsimlik edim olarak bakmak değildi. Bir dilekti. Çünkü eğitimin temel öğesi okumak, “beşikten mezara değin” sürer.
Eğitim deyince ölümünün 26. yıldönümünde “Sınıf”ın öğretmeni Rıfat Ilgaz gelmeli akla ve Hababam Sınıfı. Asım Bezirci deyince de eleştiri, nesnellik, üretkenlik…
Şair Mustafa Köz yönetimindeki TYS’de Sınıfın Kardeşleri: Rıfat Ilgaz, Asım Bezirci başlığı altında geçen yıl sempozyum ve panellerle anmıştık onları. TYS’nin şimdiki Genel Başkanı Adnan Özyalçıner’in kitabına verdiği adla Edebiyatımızın Kırk Ayaklı Karıncası Asım Bezirci’yi (Evrensel Yay.) 2 Temmuz’da Madımak yangınında yitirmiştik. Nasıl aklımızdan çıkar ki! Katledilen 33 kişi içindeydi. Bu dayanılmaz acıya katlanamayan Rıfat Ilgaz da 7 Temmuz’da İstanbul’da yaşama veda etmişti!
Bu yüzden 1993’ten beri her temmuz, herkesin içini yakan bir ay oldu. İçi en çok yananlarsa, bu katliamda ölenlerin en yakınlarıydı. Katliamda babası, şair, yazar, öğretmen Metin Altıok’u yitiren Zeynep Altıok Akatlı, Cumhuriyet’te (2 Temmuz) yayımlanan “Benim temmuzum” başlıklı yazısında yıllardır yaşadıklarını, dinmeyen acılarını anlattı.
Aynı sayfada “Bir damla gözyaşı…” başlıklı yazısıyla aynı temmuzu yaşayan babası, doktor, şair Behçet Aysan’ı yitiren Eren Aysan da geçen yılların sönmeyen acılarını dile getirdi. Hepimiz sarsıldık.
Adalet yoksa gelecek de yok
Özetle toplum yıllardır huzuru, hak, hukuk ve adaleti özlüyor. Bunun için milyonlar dünyanın en uzun toplumsal yürüyüşünü yaparak tarihe not düştü, iktidarı uyardı, umut oldu.
İÜ Hukuk Fakültesi’nin ilk kadın dekanı, ilk kadın adalet bakanı, ÇYDD Genel Başkanı, Prof. Dr. Aysel Çelikel, Adalet Yoksa Gelecek de Yok ( İş Kültür Yay.) adlı “Aysel Çelikel kitabı”nda, çok haklı olarak şu saptamayı yapıyor: “Ülkemizde hukukun ve yargının içine düştüğü yürekleri dağlayan durum önceliğimiz olmalı.” Kitabın yazarı Berat Günçıkan, Çelikel’in başarılarını, günümüzde eğitim ve hukuk alanındaki pek çok soruna getirdiği çözümleri, anlatıyor. Anlayana…
Çelikel, “Her neslin özgürlükler için mücadele vermesi gerektiğini, özgürlüklerin bir kere elde edildikten sonra devamlı korunmaya ihtiyacı olduğunu” vurguluyor.
Cide Rıfat Ilgaz festivali
Bugün (11 Temmuz) “Sınıf”ın yazarı Rıfat Ilgaz için “Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali” başlıyor, 13 Temmuz Cumartesi günü sona erecek. Rıfat Ilgaz’ın doğduğu yer olan Kastamonu Cide’de yapılan bu festival, halkın yazarına sahip çıktığının, özgürlük, demokrasi için ödenen bedellerin boşa gitmediğinin en güzel göstergesi değil mi?
Asım Bezirci’nin yazdığı Rıfat Ilgaz (Çınar Yay.) kitabına sunu yazan Ferit Öngören ise Rıfat Ilgaz’ı, “öğretmenliği elinden alınmış bir öğretmen” ama onun yine de bir sınıfı var, diye tanımlıyordu. “İlkokuldan üniversiteye 15 sınıf var, ama bir de Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı var” diyordu. Onu “Mizah şövalyesi” olarak adlandırıyor ve “püfür püfür hapishane koktuğu”nu yazıyordu.
Asım Bezirci’yi de; “kültürümüzün ağır işçisi” Asım Bezirci, “eleştirimize bir altyapı döşüyor.” Onun dört defter dolusu şiiriyle, gizli bir şair, yaşının altmış iki, kitaplarının altmış üç olduğunu, kitaplarını üst üste koyunca, boyunu geçtiğini esprilerle anlatıyordu.
Aydınlığa, demokrasiye kavuşmak ne yazık ki bazen yanarak, hapislerde yatarak, direnerek elde ediliyor. Korumalıyız.
Tanımaktan onur duyduğum Rıfat Ilgaz ve Asım Bezirci’yi bu iki mangal yürekli, değerli yazarımızı, sevenleri teşekkürle, saygıyla selamlıyorum. (Cumhuriyet)

Haftanın Şiiri
Ben Ölürsem/ Küçük İskender –
ben ölürsem kara kutumu bulamayacaklar
ne bir Şsk zerafeti
ne bir hayal tabiri.. küçücük ömrüm
hep rüzgar gülleri kokacak !

bir sinek cenazesinden dönmüşüm de sanki
ağzım burnum kanyak
denizden yeni çıkartmışlar yağmurun ölüsünü
mevsimlerden napalm günlerden ilkbahar

hummalı sabrımın glayöllü dağ köyleri

sana hasret sakımak mı yakışacak
çok arayacak çocukluğum esas sırrını
benim yüzüm bir kedi amipidir
ben ölürsem o kendiliğinden çoğalacak!

ben ölürsem kara kutumu bulamayacaklar
ne bir buz yorgunluğu
ne bir sinema perdesi yırtık.. küçücük kabrim

bir çocuk kalbi gibi haylaz olacak !

Haftanın Sanat Gündemi
Vedat Günyol Deneme yarışmasına başvurular başladı
Kartal Belediyesi, çevirmen, eleştirmen, öğretmen, yayıncı ve yazar Vedat Günyol anısına düzenlediği deneme yarışmasının 4’üncüsünü gerçekleştiriyor.
Başta edebiyat alanına giren sorunlar olmak üzere toplumsal yaşam içinde insanı ilgilendiren hemen her konuya eğilen “Yazarların Cumhurbaşkanı” Vedat Günyol’u gelecek kuşaklara tanıtmak ve deneme alanındaki çalışmaları desteklemek amacıyla düzenlenen “Vedat Günyol Deneme Ödülü” tüm yazarları bekliyor.
Türkiye Yazarlar Sendikası, Kırmızı Kedi Yayınevi, Cumhuriyet Gazetesi ve İstanbul Atatürk Lisesi Mezunları Vakfı’nın da destek verdiği “Vedat Günyol Deneme Ödülü”ne katılmak isteyen yazarlar için 1 Temmuz’da başlayan başvurular, 30 Kasım 2019’a kadar devam edecek.
Seçici kurulda; Adem Uçar, Adnan Özyalçıner, Celal Ülgen, Cengiz Bektaş, Hikmet Altınkaynak, Rengin Cemiloğlu, Tahir Şilkan ve Uğur Kökden’in yer aldığı yarışmada ödül alan eser, bir kitap olabilecek hacim ve biçimde olması halinde yayımlanacak ve birinci olan yazar 7 bin 500 TL ile ödüllendirilecek.
Ayrıca Jüri Özel Ödülü; 3 bin TL ve Genç Deneme Yazarı Ödülü olan 3 bin TL de sahiplerini bulacak. 1 Mart 2020 Pazar günü düzenlenecek törenle ödüller sahiplerine verilecek. (Gerçek Gündem)

Kurucu Genel Başkanımızı Anıyoruz
Halklara Mal Olan Aydınlar Unutulmaz
O; soyadı kanunu çıktığında kendine “Nesin” soyadını alacaktı, neden; çünkü o sıralarda bu sorunun yanıtının peşindeydi. İstedi ki; hayatı boyunca “ne olduğunu” unutttuğu zamanlarda bu soyadı kendisini uyarsın, “ne olduğu”nu ona hatırlatsın.
O, bu sorunun yanıtını verdiğinde de yanıtının gereklerine göre yaşamayı ödev bildi. “Neydi o?” Biz yanıtı onun yaşamına bakarak veriyoruz: Doğru bildiği yolda ısrarla yürüyen, kendiyle birlikte yürüyenlerin yoldaşı olmayı bilen, eğer yoldaşları kendini yalnız bırakacak olursa kendi başına yürümeyi göze almıştı. En sert eleştirilerini yönelttiğinde bunu; halkı, yurdu, dünyası ve insanlık sevgisi için yaptığını insanlara anlatabilecek en güzel yöntemle -mizahla- yapabilmiş, kendisine çok kızan toplumun gericilerini bile “gülümsetmeyi” becerebilmiş bir aydın.
İnsanın mutluluğuna ve toplumun kıvancına, insanı insana, halkları halklara düşman eden her şeyin karşısındadır o. Siyasetçilerin çıkarları için kurduğu kirli oyunlarına, devletlerin sömürgen politikalarına ve bunu halklara, “kendi yararları için olduğu” palavraları atmalarına cesaretle karşı durandı o.
Dünyanın en zehirli bileşiği (terkibi) dinle karışmış siyaset, siyasetle karışmış dindir. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yoldaşları yakılmadan, kendisi ölümün kıyısından dönmeden hemen önce şöyle seslenmişti kendini dinleyenlere: “Nerede din ve ulusalcılık varsa, orada kesinlikle savaş da vardır. Tarih bu din ve ulusalcılık savaşlarıyla doludur. Durum böyleyken dini yada ulusalcılığı ortadan kaldırmaya çalışmak hem olası değil, hem de doğru değildir. Yapılması gereken şey, din ve ulusalcılık savaşları yerine, dinsel ve ulusal bağnazlık yerine, dinler ve haklar arasında hoşgörüyü yerleştirmektir. Dünyamızda bütün dinlerin ve dinsizlerin ve ulusların birarada barış içinde yaşamalarının tek yolu hoşgörüdür.”
Bu hoşgörü çığlığı dini ve ulusu kendi çıkarlarına alet eden taş yüreklerde hiçbir karşılık bulmamış ve bu konuşmayı yaptığı günden iki yıl iki gün sonra kendi yüreği durmuştur. Bütün halka mal olan sanatçılar, aydınlar gibi yattığı yer halkının kalbi, evrenin kucağıdır.
Soyadını bildiniz, adını da söyleyelim: Aziz. Bizim Azizimiz. Sendikamızın kurucu başkanı da olan Aziz Nesin’i, yitirişimizin 24. yılında saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.

Rıfat Ilgaz’sız 26 yıl…
“Sınıf’ın ozanıyım mimli, Hababam Sınıfı’nın yazarıyım ünlü. Kim ne derse desin, çocuklar için yazdım hep” diyerek kendini tanıtan edebiyatın usta kalemi Rıfat Ilgaz, ölümünün 26. yılında anılıyor.
Tam adı Mehmet Rıfat Ilgaz olan usta yazar, 7 Mayıs 1911’de Kastamonu’da dünyaya geldi. İlk ve orta okul eğitimini Kastamonu’da tamamlayan Ilgaz, yatılı olarak öğrenim gördüğü Muallim Mektebi’nden 1930 yılında mezun oldu.
Şiir yazmaya öğrencilik yıllarında başlayan Ilgaz, 1936’da Gazi Eğitim Enstitüsünde edebiyat eğitimi de alarak, 6 yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Gümüşova’da ilkokul öğretmenliği yaptı.
Ilgaz, daha sonra İstanbul’a tayin olarak Karagümrük Ortaokulunda ve Nişantaşı Lisesinde Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. (Birgün)

Bir Portre: Rıfat Ilgaz
İlk şiiri “Sevgilimin Mezarında”yı 15 yaşında kaleme alan Rıfat Ilgaz’ın eserleri 1940’da “Çığır”, “Oluş”, “Ulus”, “Güneş”, “Yücel”, “Varlık”, “Hamle” ve “Yeni İnsanlık” gibi birçok dergide yayımlandı.Felsefe eğitimi de alan Ilgaz, yine 1940’lı yıllarda Hasan Tanrıkut, Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel’le tanıştı. Ömer Faruk Toprak ile 1942’de “Yürüyüş Dergisi”ni çıkaran Ilgaz, bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Cahit Irgat, İbrahim Abdülkadir Meriçboyu, Nâzım Hikmet gibi şairlerle birlikte çalıştı.Ilgaz’ın ilk şiir kitabı “Yarenlik” ise 1943’te edebiyatseverlerle buluşurken, 1944’te yazdığı “Sınıf” adlı şiir kitabından dolayı 6 ay hapis cezası aldı. Serbest bırakıldıktan sonra da öğretmenlik yapmaya devam etmek isteyen Ilgaz, 1946’da öğretmenlikten ayrılmak zorunda kaldı ve gazetecilik yapmaya başladı.Yazılarında ve yaşamında toplumcu gerçekçi bir çizgi devam ettirmeye çalışan Ilgaz’ın 1953’te yazdığı “Devam” adlı kitabı da toplatıldı. Yazıları ve şiirleri nedeniyle kovuşturmaya tabi tutulan Ilgaz, yaklaşık 5 buçuk yıl mahkumiyet alsa da hem hastalığından dolayı hem af kapsamına girdiği için cezasının bir kısmını yattı.Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin ve Esat Adil gibi isimlerle “Gerçek Gazetesi”ni, sonrasında ise “Yığın Dergisi”ni çıkarırken, “Markopaşa” adlı mizah dergisinde de yazı işleri müdürlüğü yaptı. Necati Sözen’in sahibi olduğu “Adembaba” dergisinde 1952’de yazmaya başlayan usta yazar, o dönemde popüler olan “Dolmuş”, “Külah” ve “Taş” gibi mizah dergilerinde yazıları yayımlandı. (birgün)

Orhan Veli’nin şiiri dünyada en çok okunan ikinci şiir oldu
‘Anlatamıyorum’ dünyada en çok okunan ikinci şiir oldu. İlk sırada ise ‘Stufen’ yer aldı.
DUVAR – Orhan Veli Kanık’ın ‘Anlatamıyorum’ şiiri Berlin Şiir Evi tarafından hazırlanan ve uluslararası alanda en büyük şiir portalları arasında bulunan “Lyrikline” internet sitesine göre dünyada en çok okunan ikinci şiir oldu.
Sitenin verilerine göre dünyada en çok okunan şiir, İsviçreli şair Hermann Hesse’nin “Stufen”i olurken, onu Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum”u takip etti. Türkiye’de ilk sırada yer alan “Anlatamıyorum” şiirinin ardından en çok okunan Türk şiirleri arasında yine Orhan Veli’den “Hürriyete Doğru”, Behçet Necatigil’den “Sevgilerde”, Nazım Hikmet Ran’dan “Masalların Masalı”, Haydar Ergülen’den “İdiller Gazeli” ve Orhan Veli’den “Denizi Özleyenler İçin” yer aldı. (Kaynak: Euronews)

 

Söylencelerde Hatay
Hz. Yunus A.S.: Balığın Karnında Allah’a Dua Eden Peygamber
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yunus A.S.’a vahiy indiği, doğru yola sevk edilenlerden, âlemlere üstün kılınanlardan, sâlihlerden ve peygamberlerden olduğu bildirilir. Kur’an’ın onuncu suresi Yûnus adını taşımaktadır. Bu surede, kendilerine azap geleceği bildirilince iman etmeleri sayesinde azaptan kurtulan yegâne kavmin Yûnus kavmi olduğu beyan edilir. Kur’ân-ı Kerîm’e göre Allah’ın elçilerinden biri olan Hz. Yunus A.S. -kavmi kendisine inanmayınca- öfkeyle onlardan uzaklaşmış, yüklü bir gemiye binmiş, çıkan fırtına sırasında çekilen kura neticesinde kaybederek denize atılmış ve kendisini bir balık yutmuştur. Eğer Yûnus, Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı insanların tekrar dirileceği güne kadar o balığın karnında kalabilirdi; fakat o, “Senden başka ilâh yoktur, şüphesiz ben zalimlerden oldum” demiş, ardından duası kabul edilerek, Allah’ın rahmetiyle güçsüz bir halde balığın karnından çıkarılmış, kendisine gölge yapması için yanında kabak cinsinden geniş yapraklı yaktîn bitkisi yaratılmış, daha sonra 100.000 veya daha fazla insana peygamber olarak gönderilmiştir. Hatay Antakya İlçe’sinde Hz. Yunus A.S. Türbesi Habib-i Neccar Camii içindedir. Aynı Türbede Habib-i Neccar Hz. ile beraber medfundurlar. (Turbeler.org)

Exit mobile version